Herkes bilir ki uzun zamandır dünyanın çeşitli bölgelerinde Müslümanlar zulüm altında. Ne kadar gariptir ki ölen, işkence gören, evinden-vatanından ayrılmak zorunda kalan Müslümanlar olduğu halde 'terörle' anılan yine onlar.
Acı olan bir gerçek ise; bu durum o kadar alışagelmiş ki neredeyse kimsenin umurunda bile değil. Filistin, Arakan, Afrika, Suriye, Irak, Doğu Türkistan yıllardır sözde 'medeni' ülkeler tarafından sömürülüyor, eziyet görüyor. Bizlerin yaptığı ise aklımıza gelirse ''Allah yardımcıları olsun'' deyip geçmek. Hâlbuki Allah bizleri inancımız vesilesiyle kardeş kılmamış mıydı? Hangi kardeş, kardeşi akıl almaz zulümler altındayken başını yastığa rahatça koyar?
Neden mi bu kadar sitem ediyorum? Çin'in, yıllardır Doğu Türkistanlı kardeşlerimize yaptığı zulmü bilmeyen yoktur. Son 3 yıldır korona bahanesiyle bu zulmün şiddetini iyice artırdılar. İnsanların evlerinin kapılarına, sadece Türk ve Müslüman oldukları için karantina bahanesiyle kilit vurdular. Geçen hafta ise maalesef o sözde karantina altına alınan apartmanlardan birinde yangın çıktı. Kilitlerden dolayı geç müdahale edildiğinden en az 44 Uygur Türkü yanarak can verdi.
Maalesef bu durum sosyal medyada, ulusal medyada, nesli tükenen hayvanlar kadar yankı yapmadı.. Duyan, haberdar olabilenlerin bazıları da ''Ama bu yeni değil ki hep vardı'' diyerek geçiştirdi.
Lütfen bir kaç dakika kapatın gözlerinizi; Doğu Türkistan'da yaşayan bir kadın ya da bir erkek olduğunuzu hayal edin. Namaz kıldığınız, oruç tuttuğunuz, tesettürlü olduğunuz hatta biraz uzun giyindiğiniz, camiye gittiğiniz için ya da sadece Müslüman ve Türk olduğunuz için tutuklanıp kamplara alınıyorsunuz. Kamplarda yaşanılan insanlık dışı muameleleri anlatmayı benim kalemim el vermiyor.
Ama tecavüz bunların en basiti neredeyse. Kampa alınan erkeklerin evlerine kardeş aile projesi kapsamında Çinli erkekler yerleştiriliyor. Kızlarınız Çinli erkeklerle evlendiriliyor; eğer kabul etmezse ailesi ve kendisi kampa alınıyor.
Gözünüzden sakındığınız evlatlarınız çeşitli bahanelerle elinizden alınıp tam bir Çinli olarak yetiştirilmek üzere yurtlara alınıyor. En önemlisi yardım eden, sesinizi duyan kimse yok.
Düşünmesi hayal etmesi bile insanın dünyada cehennemi yaşaması gibi. Kimse bizden gidip Çin'le savaşmamızı beklemiyor. Mevcut sistemde zaten bu imkansız.
Ama bu tepki vermeyeceğimiz, susacağımız anlamına da gelmiyor, gelmemeli. Kardeşlerimize bu zulümleri yapan ülkenin mallarını almamak, boykot etmek bu kadar zor olmamalı.
Belki birkaç kuruş fazla paramız gider ama en azından kardeşimin katiline para kazandırmamış olurum. ''Sadece benim yapmam bir şey ifade etmez ki'' dediğinizi duyar gibiyim. Ama öyle değil işte milyonlar olabilmek için bire ihtiyacımız var.
Şuan yapabileceğimiz bu zulmü duyurmak, buğz etmek, kardeşlerimiz için dua etmek, sözde medeni ülkelerin mallarını boykot etmek, eğer değerlerimize, inancımıza sahip çıkmazsak başımıza neler gelebileceğini düşünüp örnek almak ve en önemlisi Allah'ın adaletine güvenmek.