İşimiz şehir...

ve yalnızlığımız ortada.

Size şiir tadında bir yazıyla seslenmiyoruz.

Elinizde yabancı markalı ne bir kahve olsun ne bir cigara.

Bu yazı şehre bakışımızın ölçüsüdür.

Yabancı olan her şeyin bizden eksilttiği çok şeyler var, hayatımızda.

Biz, bize ait olmayanı sırtımızda yük ve kambur, zihnimizde gereksiz, ruhumuzda esaret bilir ve toptan reddederiz.

****
Görmediğimiz, gitmediğimiz, bilmediğimiz şehirleri de ana bildik, bağrına basması için yolumuz düşecek ve ziyaret edeceğiz.

Şehir bilinci- şuuru, insanı diğer şehirlerden uzaklaştırmamalı.

Şehirlere sahip çıkma isteğimiz, ortak medeniyetin sahiplenilmesi manasındadır.

Şehirlerin bilinmesi, son bin yıllık meselelerin masaya yatırılması ve son üç yüz yıllık olanın ve bitenin bilinmesi içindir.

Şehirleri bilmek, insanın tarihini bilmesidir.

Şehirleri bilmek, yaşanan coğrafyanın bilinmesidir.

Şehirleri bilmek, insanın kendi özüne ve gürlüğüne kavuşmasıdır.

Şehirleri bilmek, kaybettiğimizi yeniden bulmadır.

Şehirleri bilmek, çalınan her değeri yeniden sahiplenmedir.

Şehirleri bilmek, insanın düştüğü yerden tekrar doğrulmasıdır.

Şehirleri bilmek, gamla kederle acıyla, sıkıntıyla, eziyetle, hüzünle dolu geçmişin ve bugünün tecrübeyle nihayetlendirilip, bu günden geleceğe yeniden var olma davasıdır.

Şehirleri bilmek, parçadan bütüne ulaşmadır.

Şehirleri bilmek, şehrin sadece merkezden ibaret olmadığını, köylerin ve ilçelerin varlığının sırrına ermektir.

Şehirleri bilmek, tüketim toplumu olmaktan çıkıp üretim toplumu olmayı bilmektir.

Şehirleri bilmek, ülke topraklarında aç ve bî- ilaç kimsenin kalmamasıdır.

Şehirleri bilmek, sömürünün her çeşidine bayrak çekmek, bu ülkenin değerlerini sahiplenme ve yalana, talana, adam kayırmaya, ötekileştirmeye karşı koyuştur.

*****
Bir mezarlığa giderken sessiz ve sükûtun hâkim olduğu mezarlıkta kabirlerin sessizce bekleyişi gelir, esenlik verir ruhumuza...

Şehirlerle ilgili yalnızlığımıza baktığımızda her şehirle ilgili kitaplara baktığımda her kitabı bir kabirdeki insan misali görürüm.

Kabir ziyareti yok.

Kitapları ziyaret eden yok.

Binlerce yıllık emek ürünü eserlere saygısı olmayanlar...

Annesini, babasını, kardeşini teslim ettiği toprakta ziyareti unutanlar.

Bazen öldüğümüzde kabrimi - varsa mezar taşımız- ziyarete gelenlerin ellerinde çiçek yerine kitap olmasını düşünürüm.

Bu yaşta bunları düşünmek acı verir, insana.

*****
Şehirler ölüyor...

Farkında mısınız?

Bahçedeki yeşillikler yok olmakta.

Toprakta karınca azaldı.

Yaprağa kelebek konmaz oldu.

Bal arısı hayattan çekilir gibi.

Gülün kokusu kalmadı.

Kuzu melemeleri uzaktan gelir oldu.

Sular kirletilince balıklar temiz su arayışında çaresiz.

Toprak, dört bir yandan kuşatılmış durumda.

****
İnsanoğlu kendi icadı olan kâğıt paraya iman etmiş.

İnsan, malzemesi mürekkep ve pamuk olan kâğıt para çokluğu için birbirine düşman.

Biliyoruz, sadece meselemiz bunlar değil.

Şehirler bir bir işgal altında.

Biliyor musunuz?

Size edebiyatın her alanından, tarihin bir çok sayfasından bahsedebiliriz, güzel anlar yaşatmak mümkün bir kaç dakikalığına.

****
Şehirler bir bir ölüyor.

Meselemiz şehir.

ŞEHİR olmazsa hayat olmaz.

ŞEHİR olunca şiir de okunur, sinema da seyredilir, sanat yaşamı renklendirilir.

ŞEHİR olmazsa hepimiz, yaşayan birer ölü olacağız.

Çağın acımasız ve merhamete yer vermeyen anlayışına karşı otomat-mankurt olmamak için çağrımız, her kesin insanca yaşaması, ortak değerlere sahip çıkması...

****
Bunu başarabilirsek, bizden iyileri kızdırırız.

Kızılderili'nin, Afrikalının ve cümle yer yüzünde olan mazlum insanın sesi olma adına, biz çağın medeniyeti yeniden ihya etme hareketini gerçekleştirirsek, biliyoruz bir bardak suda on insan da boğduracaklar.

Biz, el ele ve gönül gönüle verirsek onların kâğıt paralarının hükmü bir günde bitecek.

Biz, biz olursak var oluruz.

Onlar ise geçmişin ve bu günün acılarında kahrolacak, kan denizlerinde boğulacaklardır.

Meselenin sadece şehirlerle ilgili bir kitaplığı kaynaklarla doldurmak olmadığını bilmemiz lazım.