Günün anlayışında şehre dair sadakat, çerçevelenmiş bir kaç fotoğrafı eve, işyerine asmak mıdır?
Yayınlanan kitaplardan bir kısmını, şehir konulu dergileri ve gazeteleri, bir kitaplıkta toplamak mı?
Kişinin şehriyle bağı kopmaz, bir türlü.
Yirmi, otuz, kırk sene geçse de şehir unutulmaz...
Ölmeden önce görülmek istenir, şehir.
Vasiyette defnedilme yer alır, şehirde çoğunlukla.
Şehre dair bu denli ısrarlı oluşumuz, sadakatten gelir, bir yönüyle.
Şehre dair araştırma hevesimiz, etrafta gördüğümüz kaleyle, burçlarla başladı, hanlarla hamamlarla devam etti.
Büyüdükçe merak saîkiyle sorduk, soruşturduk, kitaplardan okuduk.
Bu eserlerin elli- yüz yıl öncesi sağlam haliyle bu günü karşılaştırdık...
Şehre sadakatin bu eserlere sahip çıkmaktan geçtiğini bildik.
Ne yazık ki sahip çıkmak isteyende paranın, sahip çıkması gereken maddî açıdan paralı olanlarda da vefanın olmadığını gördük.
Siz, şehrinize dair yazılan hamasî şiirleri gurbette okurken gözünüz yaşarır, yüreğiniz sancır...
Ölüler, gurbetten şehre gömülmek üzere getirilir.
Âdeta şehir, mezarlık ihtiyacı misali.
Şehrinden yıllarca uzak kalanlar, şehri değişmiş bulur.
Onlara göre şehre sahip çıkılamamıştır.
Üç günlük taziye sonrası, başka bir ölüm olursa şehrine vasıl olur, gurbetteki eşraf(?).
Ne güzel bir sadakattir, bu.
Göz yaşartıcı bir manzara.
Bu insanları görünce ne demeli?
Yatırımlar yabancı yerde.
Çocukları şehri görmemiş, ilçesine ve köyüne yabancı.
Bu şehirden imiş!..
Canım kardeşim, doğduğun yeri hüviyetinden dillersen siliver, hem sen rahatla hem biz rahat edelim.
Biz bu şehirde yaşarken gurbette gibiyiz, şimdi.
Gurbette değiliz de gurbet içimizde.
Böyle bir dizesi vardı, şairin:
Ben gurbette değilim gurbet benim içimde.
Şehrine sadakatle bağlı olanlara selam olsun!..