Şehir konusunda duyarsızlığımız gittikçe artarken, insanın yaşam alanı oldukça daralıyor.
Şehir/ler/de İnsan yalnızlığı, tüketim çılgınlığı ve kendi kendine ayakta durma, başkasını düşünmeme, sadece kendi kazanıp kendi harcama, her şeye kendi penceresinde bakma ve olanla biteni kendi mantığı içinde yorumlama, nimetleri tüketme hakkının bir başkasıyla paylaşmama arzusu gittikçe artıyor.
İnsan, kalabalıklarda görünmekle beraber müthiş bir yalnızlık kaosu içinde kimsesizliğini maddî metaforlarla ört bas etme yoluyla tesellî içinde.
İhtişama esaretin görünmeyen zincirleriyle sarmalanmış, paraya ve pula sevdalanmış biçimde her şeye sahip olma duygusuyla merhameti, yardımlaşmayı, değerleri erozyona uğramış biçimde insan, kendi kendisini yiyip bitirirken, dışa karşı 'ın duruş sergilerken, içten içe vicdan azabı çektiğini saklamakla hastalıklarını gizlemeyi marifet saymaktadır.
Şehirde tüm değerlerini yitirmiş insan profili gittikçe artarken, çok kazanma ve kazandığından çok fazlasını tüketme ile uğraşan, mutluluğu paylaşım yerine tek başına her şeye hakim olma duygusu ile perçinleme isteği, ruhu kangrene çevirirken, yeryüzünde insan olma duygusunu seculerlikle zehirlendiği için kendisini her daîm yaşayacak, ölümü ertelemenin mümkün olacağı hissîyle hareket eden anlayış, inanç cephesiyle çöküş içindedir.
Şehirde yalnızlığı dört duvar arasında iliklerine kadar hisseden anlayış, dünyevîleşirken, kendisinden sonra tufanın bir şey ifade etmediği duygusuyla hareket etmektedir.
Tabiat dengesini bozmayı marifet bilip, toprağı hayattan suyu yaşamdan uzak tutanlar, bozdukları dengelerin kıskacında sadece kendilerine güvenli sığınaklar oluşturma çabası içindedir.
Yeryüzünü cehenneme çevirenler, başkasına cenneti hoş görmezken, sadece kendi varlıklarına yaşama hakkını kutsal bilerek, binlerce yıllık önceki vahşî olarak nitelendirdikleri hayatın birer kahramanı kesilmektedir.
Katlettikleri ve devamlı kirlettikleri dünyada yaptıkları yetmezmiş gibi toprağı ve suyu zehirleyenler, gökyüzüne hakîm olma sevdasına girip, ilahlıklarını firavun ve Nemrut misali ilan ederken, açlığa ve susuzluğa terk ettikleri insanları yaşama hakkına sahip olmayan, teni ve rengi ve dili ile kendi dünyalarında fazlalık bilmektedir.
Kıyamete zorladıkları Kudretin, Varlığın sabrını sınayacak derecede kudurganlaşan anlayış, insan olduğunu unutarak, ilahlık davasına yeniden girişirken, temiz suya ve kirletmedikleri toprağa hakim olma arzusunu, yüz yıla Üçüncü Dünya Savaşı'nı sığdırmıştır.
İnsan zekasını insan öldürmeye odaklamış olanlar, dünya nüfusunu bir milyara çekme arzusunu açıkça ifade ederken, gizli çalışmalarını şehirleri her şeyiyle yok etmeye endekslemiştir.
Şehir/ler/de Biz televizyon programlarında yemek yarışmalarını, gönül maceraları, aldatma, kandırma dizilerini, çizgi filmlerini seyre dalıp haz alırken, nasıl bir hapishane içine tıkıldığımızı bilmekten uzağız.
İnsanın yalnızlığının sanal ortamda kendisini hissettirmek için kılıktan kılığa girdiği durumlardan anlamayacak kadar basiretsiziz, özetle.
Şehirde bizim kalmamız istenmiyor, şehirleri insansızlaştıran ve inançsızlaştıran anlayış, top yekun bir savaş ilanı içindeyken geleceğe dair düşüncelerimizi bir apartman dairesi, bir araba, bir yazlık ve iyi bir maaş etrafındaki hayallerle iğdiş edenleri, terbiye edenleri iyi bilmek gerekir.
Biz, bu ferasetten uzak kalalı her şehir topsuz ve tüfeksiz içten feth ediliyor.
Farkında mıyız?