Şehri, insan kalabalığı gördük.


Kalabalıkları para kazanma ve rahat yaşama için gelen, köyünden ya da kazasından kopan biçiminde tarif etmedik, hiç bir zaman.

Şehre gelen kendisini farklı hissetmeye başladı.

Nohutun köyden şehre hikayesinde 'Leblebi' olarak tarif edilebilen insanımız, üretimden uzak düştü.

Bağ, bahçe, tarla, arazi, besili hayvan ne varsa satıldı, şehrin büyüsüne kapılarak mekan değişikliği yapıldı.

Birçok hayalî gerçekleştirme adına gidilen şehirde herkesin zengin olma hayali canlı tutuldu.

Taşı ve toprağı altın olan köy, terk edildi, şehir fırtınadan kaçan gemilerin limanı bilindi.

Belki çocukların okuması için, mekan değiştiren oldu, az sayıda.

Belki olağan karşılayagelinen, köyde ya da köylerde söz sahibi olma adına eksik olmayan kavgalardan, yaralamalardan, kan davasından şehre gelindi.

Belki hayatta olan kaderin bir vaz geçilmez sonucu, köyden şehre gidiş.

Şehre özentinin bilerek teşvik edilmesi, üretimi zaman içinde azaltmak, ekonomiyi zapt û rapt altına almak içindi, planlanan kimi çok dereceli çalışmalara göre.

Nüfus sayısına kota konulması, az insanı hedefleme, şehirde herkese iş ve aş sloganı ile Koçlar gibi çalışanlar, hapla sezeryanla gereken tedbiri almakta gecikmedi, elli sene sonrası için.

Köyden şehre gelirken öncelikle kaloriferli, asansürlü, fırını ve bakkalı apartmanın altında, okulu ve pazarı yakında olan daireler tercih edildi.

Köy ortamında bir olanlar, gettolar oluşturdu, mahalleler köyleriyle anıldı.

Gecekondu semtleri, alt yapıdan yoksun, okul-hastahane-ulaşım hizmetinde geri bırakılmış manzaralara zemin hazırladı, kendiliğinden.

Suyun çeşmeden, elektriğin direkten, ekmeğin tandırdan, sebzenin bahçeden, sütle yoğurdun sağlamdan geldiği kocaman köylere sahip edildi, şehirler.

İş olmayınca aş azaldı.

Şehre gelenin uyum meseleleri sağlıklı ele alınmadı.

Şehirli, kabul etmedi köyden geleni.

Konuşması, giyimi ve kuşamı daima aşağılandı.

Kendisini beyaz gören zümre, peynirini, yoğurdunu, sütünü, yumurtasını, sebzesini ve meyvesini arar olduğu köylüyü şehirde istemedi.

Köylü, sadece üreten olarak hafızalarda bırakılmak isteniyordu.

O efendilerin dilinde ' Milletin Efendisi' olarak geçerken, şehirlinin elinin altında hizmetkar, uşak, kapıcı olmayı şehirli sanıyordu.

Ne şehirli köylüyü anladı ne köylü şehirliyi.

Köyler ortadan kalktı, şehirler zaten şehir değildi.
(Devam Edecek)