Böylesi bir forumda siz dostlarımızı ve dinleyenlerimizi selamlayarak söze başlıyorum. Bu tarz faaliyetlerle şehir olgusuna, medeniyet kavramına dikkatin çekilmesi, biz şehir araştırmacıları için oldukça ehemmiyet arz etmektedir.

Günümüzde kimliklerini gittikçe kaybeder hale gelen şehirlerimizin gerek tarih gerek mimarî gerekse sanatın diğer dallarıyla irtibatının zamanla zayıflaması, bizim için medeniyet anlayışının artık globalleştirilmek istenen dünya sisteminde yitiklere karışmasına ve zaman içinde insanı insan yapan değerlerin yıpratılarak, insanlık üzerine hegemonyalarını kurmak isteyenlerin kendilerinden başkasını kul-çağdaş köle-hizmetkar durumuna düşürmesine, ülkeler arasındaki sınırları kaldırarak, kendilerine yer altı ve yer üstü kaynaklarını talan hakkını (!) doğurtmak isteyenlerin silahların konuşmadığı, soğuk savaş rüzgarlarının estirilip birer put haline gelen met'a üstünlüklerinin tescili anlamını taşır, bastıkları kağıtların altınla değişimini hedefler, ürettiklerinin dışında ne varsa yasaklanmasını gerçekleştirmedir, kendi düşüncelerinin dışında farklı fikirleri boğmadır, modernitenin halkalı köleliğinin başlangıcının herkese özgürlük fişeği ile duyurulmasıdır.



Dünya üzerinde estirilen, başkasını etki alanına alıp, kendi içinde sindirirken, kendisiyle bütünleştirmeyip, kendisinde olan aslî vasıflarını körelterek, asliyetinden uzaklaştırıp, gücü elinde tutmanın remzi olan global dünya düşüncesi, medeniyet ve dolayısıyla şehirleri de yeni bir dizaynla şekillendirmeyi amaçlamakta, yeni usluplarla mimarîyi hizaya getirerek, insanın hiss ve fikir alemine yolculuklarını yapmasını engellemekte, ruhtan manayı almakta, her şeyi gördüğüne hapsetmekte, işitileni var saymayı reddetmekte, düşünceyi dondurmakta, medeniyetle şekillenen hayatımızda mimarî geleneği yıkmakta, değiştirmekte, giyimden kuşama, yemeden içmeye, barınmadan konuşmaya varıncaya kadar ne varsa kendi şablonu içinde her şeyin iyisi patentiyle yoğurup, her şeyin en idealinin yaşanan zaman olduğunu deklare ederek, dünle bugün arasındaki ne varsa reddetmekte, yarına dair insanın bir şey düşünmesini asla kabul etmemektedir.

Maddiyûn anlayışının geçerliliğine bağlı bu anlayışın mana ile bağlarını kopartmak istediği insanlığı maddeye görünmeyen bağlarla esaretine alma düşüncesi, son yüzyılın bilinip de açıklanması zor olan ve nereden kaynaklandığı belli olup da ismi söylenemeyen, dünyayı kendi malları-mülkleri, kendilerinden başkasını kendisine hizmetkar kılma anlayışının temsilcileridir.



Kendi içlerinde daima dayanışmayı- kuvvetler birliğini savunan, başkasını ortaya attığı fitnelerle birbirine düşürüp ayakta kalmayı amaçlayan, başkasının rahatsızlığını kendi huzuru bilen anlayışın ana merkezinde her şeyi kendi dengelerinde tutmak için kendi değerlerini mevcut değerlerin yenilenmesi ve bunların yerine ikame edilmesi şart olan, ismine yenilik-özgürlük-modernite- çağdaşlık olmak üzere insanın kulağına ne kadar hoş gelen sözler varsa eksik etmeyen ve insanı afyonla uyuşturmaktan daha beter hale getiren ve bunu hissettirmeden gerçekleştiren metotların planlayıcıları, şehirleri, insan kalabalıklarını sürü psikolojisiyle yönlendirmeye çalışırken, dünden gelen her şeyi tümüyle reddetmeye varan kesin çizgileri, yumuşatarak benimsetme amacını gütmektedir.



Yeryüzünü dar görerek gökyüzünü kirletenlerin teknololjik üstünlüklerine dayanarak, dayattıkları global dünya düzeni, birçok ülke insanını savaşlara sürüklemiş, milyonlarca insanın son elli senede evini, barkını başına yıkmış, sayısız şehri yerle bir etmiş, kendisinden olmayanı insan yerine koymamış, her ülkede kendi çıkarlarına ters düşen durumlarda milyonlarca insanın katliamını gerçekleştirmiş, uğradığı ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını savaş tazminatı olarak harcamalarına karşılık ipotek altına almış, demokrasi ihracı adı altında inançları hedef bilmiş, çözülme gerçekleştirilmediğinde kendisince ambargolara baş vurmuştur.

Ülkenin kendi kendisine yeterliliğini ortadan kaldırarak, ülkenin dışa bağımlılığını artırarak, kendi iç dinamiklerinin geliştirdiği komplolarla o ülkenin ya da halkın veya düşünce mensuplarının rahata ermemesi, ülkenin sürekli kaoslar içinde kalmasını varoluşunun gereği addeder, bu tarz yönetim anlayışları.



Bulundukları şehirleri yerle bir eden, kardeşi kardeşe düşman kılan, gerektiğinde inançlar etrafında uçurumları derinleştiren bu anlayışın mensupları, tarihten aldıkları dersleri unutmadıklarını, günümüzde özellikle kendilerince adlandırdıkları Orta Doğu Coğrafyası'nda ve Afrika Coğrafyası'nda inancı İslam olan milletlere yönelik medeniyet anlayışına karşı yeni, ılımlı, kendilerine zararsız, emrettiklerini yerine getiren, kukla, özünü yitirmiş, koltuk meraklısı, devşirme yönetim ve dengeleme işlerinin peşindedir.
Devam edecek