Şiir yazarım da seslendirmesini sevmem, Muharrem.

El-kol sallayıp, meydanı boş bulup söz israfında bulunan ahmaklardan bilinmek var, sonrasında.

Sezai Karakoç'u şiirleriyle yazılarıyla okuduk, uzun zaman.

Ne diyelim, on beşinde vardık yoktuk.

Aradan seneler geçti.

Bilmezdik dünya gözüyle göreceğimizi...

Konuşacağımızı hayal etmezdik.

Bu doğunun çilekeş evladının sonradan iddialı çıkışını kimseler tahmin etmezdi, yetmişlerde.

Yazdı, durmadan yazdı, Muharrem.

İşin sırrı, yazdığını yaşamaktaydı, sırrı.

Tek başına zordur, Muharrem, yaşamak...

On senede bir savrulmalar, kendisini yıldırmadı.

Muharrem, kendi halinde yaşadı.

Onu biraz daha kıymetli kılan bu oldu.

Tek başına, inandığı biçimde kendi dünyasının doğrularından uzak düşmedi, hiç bir zaman.

Zaman, kendisini haklı çıkardı.

Diriliş'i hayatın her yönüne yaydı, fikirleriyle.

Onu gençliğinin şiiriyle sadece bildi, kimisi.

Şair olduğunu kabul ettiler, yarım ağızla.

Kitaplarında bir ya da iki sayfa yer verdiler, renk olarak.

Aç kaldı, yalnız bırakıldı, nisyana terk edildi.

O Diriliş'ten ve bildiğinden vaz geçmedi, Muharrem.

Her insan gibi, vakit gelince Dirilişin gül yetiştiren ağacından meyveleri 'Diriliş Erleri' olarak topladı.

Dünya terkinde ne çok seveni var imiş idi.

Herkes birkaç hatırasını anlatır oldu, Muharrem.

Ismini taşıyan kitaplar çıktı, bir bir.

Utnnmasa kimisi, ismini 'Sezai' olarak değiştirmekten söz edebilir,, konuşmalarında,

Onu anlamaktan ve anlamaktan uzak duranları anlıyoruz, bir bakıma.

Anladıklarını ifade edenlerin önemli kısmını anlamakta zorlanıyoruz, iki gözüm Muharrem.

Kimi rüyalarına girdiğini söyler durur, oldu.

Kimi halen ismi geçince ağlamaklı hale geldiğini ifade eder.

Bu değerli ismi, kıymet taşıyan ismin vefatının üzerinden 365 Gün 6 Saat geçmedi, daha.

Konuşmaları var, görüntülü sohbetleri mevcut.

Ne dediği ortada.

Kendinize bir paye çıkarmayın, ayıptır.

Edeb var, terbiye var.

Öyle değil mi, Muharrem?

Hemşehrim olduğu için bunu ifade ediyorum.

Sağnakta kalmış gibi paçalarından riyakarlık, dillerinden pişmanlık dökülen, isminden nemalanmak için amuda kalkan isimler gördüm, geçende, kısmen yabancım olmayanlar var.

Muharrem, seveni, kendisine öğrenci olan, hakikatten çizgisini benimsemiş olan baştacımız...

Muharrem, görmeden saatlerce konuşanlar biliyoruz, havanda su döğen...

Muharrem, bu bize ağır geliyor, bir bakıma.

Hakkında yazdıklarımızın çoğunun hepsi, hayatta iken idi.

Vefatından bir gün önce de yazdık, sonra da devam etti, vefat ettiği gün yine gazetede kendisiyle ilgili yazımız vardı.

Muharrem, kimisi riyakarlık yapmasın.

Diriliş'i yaşamayan kendisini anlatmasın.

Ardından söyleneni yüreğim kaldırmadığı için yazdım, Muharrem..

Çoğunda Sezai Karakoç hayranlığı.

İyi, güzel de hayatta iken neden yanında olmadınız, yokluğunda methiyeler dizersiniz?

Niçin yaşarken kıymetini bilmediniz?

'Bizi aptal mı sandınız?' dersek, dost bildiklerimiz tefekkür eder mi?

Muharrem, kim olursa olsun, vefat edenlerin ardından konuşurken yalan söylemesin.

O, tek başına tek kaldığı evde yaşadı.

Dunya hayatı noktalanirken yanında kimse yok idi.

Muharrem, şimdi toplantılarda sempozyumlarda ne de çok konuşan var, ardından.

Oturup yazdığı kitapları okusalar...

Şiirlerinde ne anlatmak istediğini öğrenseler...

Muharrem, paçasından riyakarlık akanın yüzünde maskeler eksik olmaz.

Diriliş, bilir misin, yüzlerdeki maskeleri indirmek içindi, bir bakıma.

Gel gör ki viran kılınmış bağa bülbül değil, kargalar dadanınca bize susmak düşer de dilimizi tutamıyoruz, yüreğimiz burkuluyor.

Bilir misin, Muharrem?

Kabri dahi müevazzî bu insanın.

Bu herkese nasib olmaz.

Rahmet û dua ile anıyoruz...