Mutluluğu bir tas suya eşlik eden ekmekte bulamayanlar, onlarca nimetin sıralandığı sofralardan aç kalkar, Hayreddin?
Bize öğretilen neydi, varmak istediğimiz ne oldu, yaşadığımız yaşamak istediğimizle neden ters orantılı?
Nerede hata yaptık ki bunun sıkıntısı içinde kahroldu, birçok kuşak ve niçin miras kalacak, bu dertler çocuklarımızdan torunlarımıza?
Bir ağacın dallarıydık, bildiğimiz üzere.
Bir azası rahatsız ise, bedenin tümü bundan rahatsızlık duyardı.
Bir tarağın dişleri gibi eşit idik, önceden.
Ne oldu da bu hale düştük?
Buğdayı dağlara çöllere kış mevsiminde 'Yabanî hayvanlar açlıktan ölmesin.' diye dağıtmadıkça mı büyükşehirlerin varoşlarında açlıktan ve soğuktan ölenlerin sayısındaki artış gerçekleşti?
Fakir sofralarına eşlik etmeyenlerin, gecekondularda bir akşam misafir kalmayanların, süte su katanların yüzünden mi, ortaya çıkan bu olumsuz manzaralar?
Neden mutsuzuz, Hayreddin?
Niçin gözümüz görmüyor, bu manzaraları?
Görmemezlik, kör olmaksa nasıl yaşar, bu insanlar?
Sağırsak, söylenen şarkıları ve türküleri nasıl duymaktadır, bunca insan?
Akılları varsa niçin düşünmez bu denli topluluklar?
' Ah, keşke toprak olsaydık!..' diyecek olanlar, yaşarken neden yanlışlıkların yerine doğruları ifade etmez oldu?
Bu ne yaman ve yürek burkan çelişkidir, göz göre göre görmezlikten gelinen hakikat!..
Bu akşam, önümüzde suyla ekmeğimiz olsun, akşam yemek niyetine ve içeri biraz soğuk olsun, petekleri kapat, Hayreddin!..
Sakın telefonla sipariş vermeyesin hazır lokantalara.
Misafir et, gönül bahçene.
Bakıp birbirimize dertleşelim, kendi kendimiz...
Ya ismini değiştir ya kendine gel, Hayreddin!..
Yürüdüğümüz yol, yol değildir, yol olmaktan çıktı.
Patikaya dönüştü, gittiğimiz yol.
Sırat, bu üzerinde taşımadığını düşürür, kendince.
Nasıl bir sarsılışla devrileceğiz?
Yoksa Hayreddin, içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden helakımız yakındır.
Hayreddin, çok korkuyorum...
Yalnızlıklar içinde kimsesiz olmak denli zorluk var mıdır , her yer kalabalık...
Bunca insan, nereye koşmaktadır ve neyin arayışında?
Çocuğunu bırakıp seslerini duymayan kim?
Gözleri fal taşı gibi neden açık ve dışarı çıkmış, çoğunun?
Kıyamet mi koptu, Hayreddin?
Yarın Cum'a bilirsin.
Arın kötülüklerden ve yun ruhunu kirliliklerden, yönel insanların huzuru için, duaya.
Bil ki gülme değil, tebessüm dahi haramdır, yeryüzünde bunca insan ağlarken, aç iken, evsiz iken.
Hayreddin, bana kalkıp vadeli ev satmaya kalkışma, yalnız.
Bilirim, bir emlağımız var, iki metre uzunluğunda, tapusu fatiha okuyanlara ait.
Hayreddin ya ismini değiştir ya olması gerektiği gibi ol, kurban olduğum!..
Biz, niye bu sefil ve rezil durumdayız?
Yoksa seni de mi kaybettik, ömrümüzün baharında güzü yaşarken?
Öldün mü, Hayreddin?
Ses ver, yaşıyorsan ve buna ' Hayat' diyorsan.
Hay'ı at-tığımız için yaşamdan, mutsuzsuz, Hayreddin.
Ne olursun, beni kendin için anla!...
Bizi anlayanlara, hislerimize tercüman olanlara selam olsun, Hayreddin!..