Yazsanız dert yazmasanız gam.
Her şehrin başka şehre açılan kapısına gidilen şehrin ismi verilir.
Eskinin kervanlarla yola koyulan insanı, şehri bu kapılarla tarif ederdi, çoğunlukla.
Bu gün Erzurum'da birçok yöne açılan kapısı kalmadı. Tebriz Kapı'yı bilen kolay kolay çıkmaz.
Diğer kapıları da sayalım: Erzincan Kapı, Kavak kapı, Kars Kapı, Yeni Kapı, İstanbul Kapı, Kilise Kapı, Gürcü Kapı.
Mardin'e girişe "Diyarbekir Kapı" denir. Mardin'in tek şehir içi caddesine girişin adı, bu gün de değişmemiştir.
Urfa'da kapı isimleri farklılık arz ederse de isimlendirmeler şu şekildedir: Samsat Kapısı, Harran Bey Kapısı, Yeni Kapı, Sakıbın Saray Kapısı.
Evliya Çelebi, Bağdad yönüne " Beg", batı yönündekilerine "Samsat" ve "Harran" ismiyle üç kapıyı işaret eder.
Diyarbakır Kalesi, dışa dört kapıyla açılır: Babu'l- Mâ/ Dicle- Yeni Kapı, Babu'l Rûm/ Ruha-Urfa Kapı, Babu'l Tell/ Mardin Kapı, Babu'l Ermen/ Harput-Dağ Kapı.
Bunca bilgi yeterli sanırız, şehrin dışa açılan kapıları için. Diğer şehirlerden söz etmek mümkün, ayrıca.
Neden Mardin Kapı?
Türkçe Musıkîsi'ne kazandırılan ve her kapıdan bir maninin ayrıldığı türküde Mardin Kapı ilk sıradadır.
Şehirde kapı isimleri yön belirtirken Mardin Kapı da Babu'l- Tell / Tepe Kapısı'na kondurulan isimdir, son yüz yılda.
Rûm diyarına açılan kapıya önce " Rûha "sonra "Urfa" denilmiştir.
Deriyê Çiyâ, Türkçe'ye "Dağ Kapı" olarak çevrilmiştir. Günümuzde ne Harpet-Harput ne de Ermen adı kullanılır. Kimi son dönemde kapıdan "Dar Kapı" diyen olsa da ifade doğruluk payından uzaktır.
Babu'l-Mâ, Su Kapısı olarak Dicle Nehri'ne açılır ki günümüzde " Yeni Kapı" şeklinde isimlendirilir.
Yeni Kapı, bu üç kapıyla birlikte yapılmış, eski bir kapıdır, doğrusu. Buna "Yeni" sıfatı verilmiş olması, diğer kapıların isminin değiştirilmesiyle birliktedir ki bunun kendince dönem sebepleri vardır, Cumhuriyet'le birlikte.
Diyarbakır'ı konu alan maniler, genelde Halk Evi tarafından Türkçeleştirilmiştir, dile öyle geçmiştir, böyle bilinmesi gerekir.
Yazımızın konusu olan mani şu şekildedir:
Mardin Kapı şen olur
Dibi degirman olur
Buralarda yâr seven
Mutlaka verem olur
Mardin Kapı, halkın köşklere, bostanlara ve Esfel Bahçeleri'ne , Dicle Köprüsü ile Nehre inen noktanın merkezidir.
Mardin Kapı'nın alt kısmında su değirmenleri yer alır ki kısmen kimi değirmen kalıntıları mevcuttur.
Manilerde ilk iki mısr'a doldurma mısr'a özelliğine sahiptir. Esas belirtmek istenen mani dörtlük ise son iki mısr'a içindedir.
Bu manide kapının şen olması, şehrin en işlek kapısı olduğuna işarettir. Dibinde değirmen ve etrafında hanların oluşu da ekonomik işlerliğini gösterir.
Birinci ve İkinci Cihan Harbi arasındaki kıtlık döneminde nükseden verem/ ince hastalık, yeterince beslenememe kaynaklıdır.
Dönemin edebiyatına " İnce Hastalık" sevdayla ele alınmıştır, çoğunlukla.
Tüberküloz'un yaygın ve çoğu ölümle biten vak'aları, " Buralarda yâr seven/ Mutlaka verem olur" ifadesiyle yansır, maniye.
Mardin Kapı manisini farklı biçimde değerlendirmeye çalışırsak, ne anlatabiliriz?
Mardin Kapı'da insan çokluğunun verdiği şen durum ve değirmenin insan ömrünü tüketen zaman mefhumu, sevdalı olanların ince hastalığa yakalanması...
İlginçtir ki kapıya oldukça yakın mezarlıktan söz bahsi yoktur.
Tasavvufî yaklaşımla dünyanın insan ömrünü öğüten değirmene benzetilmesi ve ölümle mezara doğru bir yolculuk düşünülmüş mü, manide?
Her ne kadar bu ifadeye atıf yapan yoksa da bizce şık düşen buluştur.
Yuksek noktada bulunan kapıdır, orta noktada değirmen ve en aşağıda mezarlık.
Bir insanın sıhhatli, varlıklı durumdan ölüme doğru gidişi.
Buna sebeplerden biri tüberküloz-verem- ince hastalık.
Belki bu bir tevaffuktur, maniden çıkarımımız, öyle kabul ediyoruz
Kabul etmediğimiz husus ne olabilir?
Müzik hangi dilde söylenirse söylensin, güzellikleri bünyesinde taşır ve kolay kolay kelimeler değişmez, eserin.
Cumhuriyet ile birlikte 1940'larda yıktırılan mezarlık alanlar sonrası, şehre uzak olan mezarlık/ Asrî Mezarlık, Mardin Kapı'nın hemen yakınındadır.
Şehrin musıkîsinde oğlanın gömleği ipekten ketene dönüşüyorsa bu tarihteki ekonomik sıkıntılara işarettir, böyle yorumlanabilir.
" Buralarda yâr seven/ Mutlaka verem olur" ifadesindeki "verem", bir düğün salounda coskulu coşkulu" Mutlaka kanser olur" biçimiyle okunuyor ve alkış topluyorsa, bize düşen orayı terk etmektir.
İnsanın ölümüyle sonuçlanan bir durumun özeti olan mani, şen ve şakrak biçimde alkışlı halk(?) oyununa malzeme oluyorsa kültürün nasıl bir evrim geçirdiğine işarettir.
Bilmiyoruz, anlatabildik mi, mevzuuyu? Anlayanımız azalmışsa ne demeli, bu hususta. İşte bunu anlatamıyoruz.
Mardin Kapı şen olmaz, bir daha ...
Mardin Kapı, bozulmuş.
Degirmeni kalmamış.
Mezarlık mı?
Hangi mezarlığa gidilirken sıralanmış büfeler var, çoğunda muskirat mevcut.
"Muskîrât nedir?" Diye soran olsa siz " Şişede olduğu gibi durmayan, ser-hoşluk veren mâyî."deyin.
Mâyînin ne olduğu da artık, sorulmaya...
Mezarlık girişine doğru sıralanmış birçok büfede içkiden başka ne satılır?