Küresel sömürgeciler yağmacı kurallarının gereği 1900'lü yılların başında hem dünya hem de Ortadoğu coğrafyasını yeniden belirlediler, sınırları yeniden çizdiler. Osmanlı'yı da kendi güdümlerindeki parçacıklara böldüler. Yüz yıl boyunca kan ve gözyaşlarıyla sulanan topraklarımızda sömürülerine devam ederlerken bir yandan da bu devletçikleri birbirlerine düşürdüler ve 'kültür emperyalizmi' yoluyla da milletlerimizin ruhlarını esir aldılar.

Şimdi yeni bir yüzyıldayız. Küresel sömürgeciler iki binli yılların başında dünyaya yeni bir şekil verme projelerini daha devreye koydular. Bu yeniden paylaşımın parçası olarak Ortadoğu'da da sınırları yeniden düzenleme projelerini uygulamanın alt yapısını oluşturma çabasındalar.

Küresel sömürgeciler geçen yüzyıldaki kanlı işgallerinde Müslüman yerli halkların direnişlerinden oldukça zahmet çekmişlerdi. Müslümanların hilafet merkezli direnişleri, ümmet bilinci ile dinlerine bağlı olmaları nedeniyle birçok cephelerdeki kayıpları batının en büyük korkusu olmuştu. Bu yüzden kurdurdukları devletçiklerde sömürüye; başta petrol olmak üzere bütün yer altı ve yerüstü kaynaklarını yağmaya devam ederken, Müslümanların İslam dininden uzaklaşmaları, batı aklını benimseyip ideolojilerini benimsemeleri ve ırkçı/milliyetçilik hastalığına yakalanmaları için çalışmalar yaptılar. Önce Türkler ve Araplar şimdilerde de Kürtler bu hastalıktan oldukça etkilendiler. İslam'ın ümmet kardeşliği, Müslümanların 'İbrahim milletindeniz' kavramları unutturulmak istendi. Sömürgeci Batılca bu şekilde hem Müslümanların birlik ve beraberliği engellenmiş oldu hem de yeni yüzyıl projelerinde devşirilmiş yerli unsurları(!) kullanma imkanına sahip olunmuş oldu. Sömürgeci Batılın onun stratejisini ve kültürünü savunacak, onlar için savaşacak, ideolojisini sürdürecek yerli savaşçıları oluştu. Sömürgecilerin Türkiye'ye karşı görev verdiklerine örnek olarak PKK-İSİD-THKP(C) gibi silahlı mücadele veren terör örgütlerini gösterebiliriz.

2006'larda Türkiye; önce İngiltere'nin, 1944'lerden sonra da ABD'nin kontrol ettikleri sistemi reddetti. Yeni Türkiye, her türlü sömürgeciliği, batının yeni yüzyıl projeleri kapsamında yeni sınırlar oluşturmaya çalışmasını ve kendi halkına karşı savaşmayı reddeden ayrıca halkına hizmet etmeyi görev bilen, halkının inanç ve değerlerini yaşamasını savunan, hem ülkenin hem de bölgenin birlik ve beraberliğini önceleyen bir temel üzerinde kuruldu. Tabi hemen sömürgecilerin hazımsız emirleri ile saldırılar başladı. 2006'lardan itibaren bütün sabotaj-darbe girişimi-suikastlar ve toplu sivil veya silahlı gösterilerin,seçimlerde siyasi blok oluşturma gayretlerinin hepsini bu çerçevede değerlendirebilirsiniz. Bu saldırılar Anadolu halkının direnişi, birlik ve beraberliği ile atlatılınca devreye FETÖ konuldu. Halkımızın samimi dini duygularını istismar ederek güçlenen, devletin birçok kademesine sızan bu örgütün saldırıları da halkımızın ve devletimizin tepkisiyle zayıflayınca yine bildik taşeron figüranlar (PKK-İSİD-THKP(C) sahneye konuldular, Anadolu halkına ve devletine saldırmaya başladılar.

Bu kavga içeride kendi halkına Kürt-Türk-Arap demeden hizmet etmeyi görev bilen, bölgedeki Müslümanların da zulme ve sömürüye uğramadan bir arada yaşamalarını teşvik eden "Yeni Türkiye" ile tekrar iki binli yılların öncesindeki sömürgeci batının güdümünde statükocu düzeni isteyenlerin arasındaki kavgadır.

Bu kavga yeni Türkiye'nin Batılı sömürgecilere ve onun (silahlı-silahsız) yerli-devşirilmiş taşeronlarına karşı verdiği mücadeledir.

Statükoya ve İslam düşmanlığına karşı Anadolu'nun ezilmiş Müslümanlarının başlatmış olduğu iktidar mücadelesinin sonucunda bu topraklarda yaşayan bütün unsurlarımıza İslam inancımızın gereği olumlu yaklaşılmış, geçmişten gelen bütün inkar politikaları ortadan kaldırılmış, başta Kürt kardeşlerimiz olmak üzere her kesime el uzatılmıştır. Değişim sürecine büyük ölçüde destek olan Kürt vatandaşlarımızı istismar eden silahlı gruplar bu iyi niyeti hep zora koymuşlar ve süreci sürekli baltalamışlardır… Bunun yanında Müslüman halkımızı istismar eden kesimlerde bu kanlı örgütle işbirliği yapacak kadar hainleşebilmişlerdir. Kimisi iyi niyetli olsalar da bu ortaklıklar sonucunda ülke düşmanlarıyla omuz omuza eylem birliği kurabilecek kadar şerefsizleşmişler insanlıktan çıkmışlardır. Kimse Anadolu insanımızın güvenliğini ve özgürlüğünü sömürgeci batı hesabına yok etmeye çalışmamalıdır.

Müslüman halkımız yüz yıllık esaretinden son on yılda kurtuldu. Anadolu insanımız bağımsız Yeni Türkiye'yi, batı güdümündeki işbirlikçi örgütlere asla ve asla yedirmeyecektir. 7 Haziran seçimleri sonrasında biz Müslümanlar arasındaki ayrışmayı, güç kaybını fırsat bilerek saldırıya geçen Türkiye ve insanlık düşmanlarına dersleri en ağır bir şekilde verilecektir. Şimdi gördüğümüz kadarıyla devlet-iktidar-siyaset ortak bir hamle ile bu alçaklığa en ağır darbeyi vurmak üzere harekete geçmiştir.

Biz Türkiyeli Müslümanlara düşen görev; küçük-bireysel-ucuz hesaplar yapmadan 2002 ruhuyla tekrar kenetlenip, vatan-millet ve ümmet düşmanlarına karşı bir arada durmaktır. En başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a, Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'na, hükümetimize velhasıl devletimize sahip çıkılmalıdır.

Bu sahip çıkılma, gerçek bir Kurtuluş Savaşı içinde olmanın bilinciyle; duygu-düşünce-eylem birliği içinde olmalıdır.

Allah yardımcımız olsun…