Geçtiğimiz Cuma günü Şanlıurfa Valiliği tarafından organize edilen 'Peygamberler Diyarı Şanlıurfalı Gençler Ecdadının İzinde' adlı programa katıldık.
Öncelikle gençlerimize ve yıllardır tarih şuurundan yoksun bir eğitim programından geçmiş bizim kuşağımız gibi vatandaşlara tarih şuuru hele hele "Tek dişi kalmış canavarlara" karşı bu coğrafya üzerindeki her etnik kimlikten insanların bir araya gelerek gövdesini siper ettiği yerin manası olan " Çanakkale Ruhu" nu bizzat yerinde teneffüs etme fırsatı verdikleri içen başta Şanlıurfa Valisi sayın Güngör Azim Tuna'ya, yaklaşık 5 bin gencimizin katılacağı bu gezi programına destek veren Büyükşehir Belediyesi, Eyyübiye, Haliliye ve Karaköprü Belediyelerine ve bu programın fikir babalarından ve gizli kahramanlarından olan Haliliye Kaymakamımız sayın Yusuf Ziya Çelikkaya ile emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Gazeteci olarak katıldığımız bu gezi programında herkes gibi bende Çanakkale destanının yazıldığı bu tarihi Gelibolu adasını gezerken hem duygulandım hem de oranın manevi havasından feyz aldım. Sabah erken başlayan gezi programımız boyunca gezdiğimiz Seddülbahir, Namazgah Tabyaları, Morto Koyu, Şahindere Şehitliği, Conk Bayırı, 57. Alay Şehitliği, Çanakkale Şehitlik Abidesi gibi dedelerimizin gövdelerini emperyalizme gövdelerini siper ettikleri yerlerde farklı farklı ruh hallerine büründüm.
Yıllardır gitmeyi arzu edipte ancak geçtiğimiz Cuma günü nasip olan Çanakkale gezisinde beni etkileyen şeyler sadece bu kahramanlık destanının yazıldığı yerler ve oradaki manevi atmosfer değildi. Acizane bir çok şey etkiledi beni ama tanıklık ettiğim öyle bir şey vardı ki yazamadan edemedim.
"Çanakkale Ruhu" dediğimiz şeyin aslında bir çok şeyin iç içe geçtiğini ve bu ruhun hala yaşadığını tekrar yaşamama sebep olan olayı sizinle paylaşmak istiyorum. Çanakkale gezimiz kapsamında feribot ile Gelibolu yarımadasına intikal ettikten sonra Cuma namazını kılmak için Alçıtepe köyünde mola verdik. Cuma namazı öncesinde bir yaşlı teyze Şanlıurfa'dan gelen ekip üyelerinin bazıları ile sohbet ediyordu.
Gazeteci refleksi ile konuşmalarına istemeyerekte kulak kabarttım. Buranın yerlisi olduğunu, Çanakkale'den buraya gelin geldiğini ve daha sonra İzmir'e gittiğini ve burada 50 yıl kaldığını, 10 gün öncede oğlunun vefat ettiğini anlatıyordu.
Sui-zanda bulunarak bir dilenci olduğunu düşünerek namaz için oradan ayrıldım ve namaz sonrasında çay içmek için caminin karşısında bulunan bir çay bahçesinde birkaç arkadaşımız ile çay içip sohbet ederken gördüm. Aczine bende oturup çay içerken yine aynı şeyleri anlatıyordu. Atalarının Bulgaristan göçmeni olduğunu ve kendisi 3 yaşındayken buralara gelip yerleştiğini ve 10 gün kadar öncesinde oğlunun kaybettiğini yine anlatıyordu. O arada yine çay içmek için gelen birkaç arkadaşımıza çay ısmarladı. Her ne kadar arkadaşlarımız çay içmek istemediklerini söyleseler de o ısrar etti ve kulakları da ağır işittiği için itirazları duymadı bile.
Çaylarımızı içtikten sonra işte beni asıl etkileyen olay o an yaşandı. Yaşlı teyze cebinden çıkarttığı bir poşet içersinden bozuk paralar çıkartarak ısmarladığı çayların parasını vermek için çaycıyı çağırdı. İtiraz etmemiz üzerine ;Evladım siz misafirsiniz.
Sizin paranız burada geçmez.
Teyze içmiş gibi olduk. Sen paranı cebine koy.
Hayır. Ben oğlumu 10 gün önce kaybettim. Sizlerde benim evladımsınız. Farz edin ki ben evlatlarıma çay ısmarlıyorum.
Kendi dünyam da öyle mahcup oldum ki.Hele hele daha sonra ilk önce onunla arkadaşlarıma olayı anlatıp kendisini dilenci zannettiğimi söyleyince onların da bana " siz misafirsiniz. Ölen çocuğunun hatırına size çay ısmarlamak istiyorum" dediğini aktarınca bir daha mahcup oldum ve düşüncemden dolayı tekrar utandım. Her ne kadar " teyze hakkın helal et" desem de " helal olsun " dedi ama niçin helallik istediğimi anlamdı bile. Rehberimizin seslenmesi ile birlikte çayların parasını verdik ve acele ile kalktık.
Hakkını helal et teyzem!
Çayını içmiş gibi olduk.
" Çanakkale Ruhu" dedik ve bu ruhun bir kere daha doğduğu bir yerde bizi biz yapan bu ruhla yoğrulmuş insanların olabileceğini unutmuş olduk. Acılı bir annenin ruh halini anlayamamışız. Yazık! Yazıklar olsun! Dedim kendi kendime.
Yazık ki bu ruhun bu vatanın her tarafında hala yaşadığını unutmuş olduk.
Bunu hatırlattığın için Allah razı olsun teyzem.
Ve.. Bir kez daha yanlış düşüncemden dolayı hakkını helal et teyzem!