Ordu dizginleri her devirde ele almış gerektiğinde ihtilal yapan, gerektiğinde hükumetlere baskı kuran bir yapıya sahipti. Çünkü bu ülkeyi biz kurduk biz yöneteceğiz diyorlardı.

Ordu evlerinde balolar tertip ediliyordu, hanımlarını baloya getirmeyen ve içki içmeyen subay ve astsubaylar ordudan ihraç ediliyordu Askerlikten başka hiç bir mesleği olmayan insanlar iş bulamaz hale geliyor ve bu yüzden intihar edenler bile vardı. Ordudan atılanların başka yerlerde çalışmaması için takip ediliyor, işsiz olmaları için her türlü yola başvuruluyordu. Adamı askerlikten ihraç ettin daha ne istiyorsun, neden aç ve sefil kalmaları için kuduz köpekler gibi adamları kovalıyorsun.

Başörtüsü yasağı olduğu için başörtülü kızlarımız ya Üniversiteyi terk ediyor veya imkânı olanlar yabancı ülkelere gidiyorlardı.

Başörtülü anneler askerlik yapan çocuklarını başörtüsü ile birlikte ziyaret edemezlerdi. Hatta nizamiyenin kapısından hakaret gören ve içeri alınmayanlar vardı. O dönem de de yapılan zulmün haddi hesabı yoktu.

Cumhuriyetin kuruluşu bir başka felaket. Onun için Bediüzzaman "Ey felaket ve hela ket asrının adamı" diye bir heyetin hitabına mazhar olmuştu.

1997 yılı yine ülke kapkara bulutlarla kaplıdır adeta. 28 Şubat kararları uygulanmaktadır. İslam a ve Müslümanlara karşı çok şiddetli kararlar alınmıştır.

Rahmetli Erbakan bütün bu gelişmelere rağmen halkın iradesiyle Başbakanlık koltuğuna oturmuştu.

Güvenlik kurulu kanun gereği Başbakanın başkanlığında toplanır. İlgili bakanlar ve Kuvvet komutanları da toplantının daimi üyeleridir.

Bir Güvenlik Kurulu toplantısı devam ederken ölmüş gitmiş eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya İÇKİ İÇMEK istediğini söyler. Israr eder ve kendisine içki getirilir Resmi toplantıda içki içer. Gayesi Rahmetli Erbakan'ı küçük düşürmektir.

O tarihler de 1'nci Ordu Komutanı olarak görev yapan Orgeneral Çevik Bir hükumetten habersiz olarak İsrail'e gitti. Hükumet namına bir antlaşma yaptı. Bir Orgeneralin böyle bir yetkisi var mıydı Bu tartışılmaz bile. Çünkü iktidara kim gelirse gelsin asker hakimdi ve ne isterse onu yapardı.

Merhum Erbakan günlerce bu antlaşmayı imzalamadı ve baskı üzerine baskı geldi Erbakan antlaşmayı imzalamak zorunda kaldı.

Başörtüsü yasağı ancak 2013 tarihinde kaldırılmış ve başını örtmek isteyen kızlarımız Üniversitelere gitse bile, bazıları tarafından başörtüsüne yapılan hakareti hala görmekteyiz.

Yine 2013 yılına kadar her sabah heykelin önünde adeta putperestliği andıran bütün okullarda tören yapılır, TÜRKÜM, DOĞRUYUM ÇALIŞKANIM, BENİM VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN! andı hep bir ağızdan okunduktan sonra derslere girilirdi. Bütün okul Müdürleri ve öğretmeneler de bu törende hazır bulunurdu.

2013 yılında kabul edilen başörtüsünün serbest olmasını tekrar ortadan kaldırmak ve bu kanunun iptali için sol bir parti Anayasa mahkemesine müracaat etti. Ülkücü bir partide neden bu andı kaldırıyorsunuz diye hükumeti eleştirdi. ANLAYAN ANLAR, ANLAMAYANA SÖYLENECEK NE VAR.