İngilizler hem dinlerine ve hem de ananelerine son derece bağlıdırlar. İngilizler başta Amerika olmak üzere, diğer milletlerle kıyas edilmez. İngilizler krallıktan vaz geçmemişlerdir. Birçok resmigeçitlerde hala erkeklerin etek giydiklerini görmekteyiz.
Nitekim bir ara İngiliz Lortlar kamarasında Bir İngiliz bakan içeriye girer ve elindeki Kur'anı o heyete gösterir ve şöyle hitap eder. "Eğer biz Müslümanların elinden bu Kura'nı almadıkça veya onları Kur'an'dan soğutmadıkça onlara hakim olamayız" der ve kendi açısından doğru söyler.
Bir gazetede çıkan bu haber üzerine Bediüzzaman Said Nurs'i de bende Kuranın sönmez ve söndürülmez bir güneş olduğunu bütün dünyaya ispat edeceğim der ve teklif edilen bütün dünyevi makam ve mevkileri red ederek rahlenin başına oturur ve bir çok imkansızlar içerisinde Kur'anın tefsirini yazmaya başlar.
İngilizler ellerinden geldiği kadar hem İslam'ı ve hem de ahlakı darmadağın etmek ve Müslümanların arasına özel olarak yetiştirdikleri binlerce casus gönderip hem dinlerini ve hem de birlik ve beraberliklerini yıkmak için harekete geçerler.
Müslümanları bölmenin en pratik bir yolu da ırk kavgasını körüklemektir. Araplarla Türkleri, Türklerle Kürtleri birbirinden ayırmak ırkçılığı ön plana çıkarmak için harekete geçip, bu fitneleri devletlerin eliyle organize etmişlerdir.
Osmanlı döneminde üç dil birlikte kabul edilmişti. Arapça, Türkçe, ve Farsça karışımı bir Osmanlı dili vardı.. Anadolu Arabistan, Kürdistan, Rumeli gibi daha bir çok milletleri içine alan coğrafi isimler kullanılırdı.
Bu ülke İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan, Bulgar, Ermeni ve Ruslarla savaştığı halde bu savaşlardan sonra Araplar bizleri arkadan vurdu diyerek Araplarla aramıza bir çok fitne konuldu. Batılılarla savaştığımız halde bütün bunları bir kenara bırakıp onlarla kol kola girerek birden bire dost olmuştuk.
Hatta Yunanın en vahşi adamlarından olan Venezelos Türkiye'ye geldiğinde İsmet İnönü hanımı Mevhibeyi onun koluna takarak, ne gibi desem onu da siz söyleyin, arkadan yürüyordu. Bu kadar sefil ve rezil bir hareketi yapanlar bizlere kahraman olarak tanıtılıyordu.
Cumhuriyet sonrası İngilizlerin bütün planları yavaş yavaş devreye konuldu. İslam yasaklandı, Türkçülük hareketi ön plana çıkarıldı, Kürtler inkar edildi. alfabe değiştirildi saymakla bitmeyen bir rezalet tarihin sahnesine konuldu.
Bir İngiliz'in hatırasını kısaca anlatayım. İngilizler kimsesiz iki İngiliz çocuğunu kimsesizler yurdundan alarak İstanbul'a getirirler. Çocuğu olmayan bir aileye derler ki, işte size iki tane tosun gibi çocuk, bu çocukları evlat edinin ancak haftada bir gün bu çocukları da biraz hasret gidermek için bize gönderin derler.
Çocukları olmayan ailede sevinir ve bu çocuklara sahip çıkar bu günkü tabirle ilk, orta lise ve daha yüksekokullara bu çocukları gönderirler.
Bu çocukların biri İmam, diğeri de alevi dedesi olmuştur. Biri camide namaz kıldırırken, diğeri Aleviliğin postuna oturur. Yirmi yıl bu böyle devam eder, onların neler anlattığını ve neler yaptığını anlatmaya gerek var mı. Müslümanların arasına fitne koymak için her türlü melaneti yaparlar. VE katıksız birer münafıktırlar.
Yirmi yıl görev yaptıktan sonra bu çocukları getirenler derler ki, görevinizi ifa ettiniz artık buradan İngiltere ye gideceksiniz. Onlarda sakallarını keserler, cübbe ve sarıklarını bir kenara atıp başlarında fötr şapka ve kravatlarını takarak İngiltere ye geri dönerler.
Bediüzzaman Said Nurs'i hazretleri İngilizlere "İngilizlerin" tabirini boşuna kullanmamıştır.
Bir asırdan beri Alem'i İslam darmadağın hale gelmiş ise bunun müsebbibi İngilizlerdir. Osmanlının dağılmasından sonra İngilizler ayrıca Müslümanların bir araya gelmemesi için devlet başkanlarını birer vali gibi tayin etmiş ve devletlerin sınırlarını da adeta cetvelle çizmişlerdir.
Düşmanlar İslam alemini bozmak için o kadar ince hesaplar yaparak çalıştılar ki, akıllara ziyandır.
Bu gün de bir çok molla kılıklı bazı insanlar İsrail'e Amerika ya sahip çıkıyorsa, bütün bunların mutlaka bir alt yapısı vardır.
Onun için Bediüzzaman hazretleri bu tehlikeleri görmüş ve farkına varmıştır. 20 nci, 2l nci İhlas ile 22 nci mekbu boşuna yazmamıştır. İttihadı İslam'ın bu asırda en büyük bir farz olduğunu bizlere bildirmiştir Esaret altına alınmış Müslümanların kurtuluşu ancak ve ancak ittihadı İslam'la gerçekleşir.
Haydi kalın sağlıcakla.