Mehmet KURTOĞLU
Bir yerin şehir olmasının birçok ölçütü vardır ve bunlardan biri de hiç kuşkusuz o şehirde yayınlanan dergi ve gazetelerdir. Bugün geleneği ve sürekliliği olan şehirlere 'kadim' sıfatı yakıştırırken, o şehrin kültürel ve sanatsal derinliğini göz önünde tutarız. Çünkü kültür ve sanat daha açık ifadeyle güzellik ve estetik, şehir ve medeniyetle ilişkilidir. Zira güçlü geleneği ve köklü kültürel mirası olmayan bir şehirde dergi veya gazetenin yayınlanabilmesi mümkün değildir. Yayınlansa bile gerçek mahiyette bir dergi ve gazete olduğunu söylenemez. Bugün Türkiye'de dergi ve gazetelerin yayınlandığı şehirlere baktığımızda güçlü kültürel bir damardan beslendiğini görürüz.
Kültür başkenti olarak İstanbul'u dışarıda tutarak sıralayacak olursak Erzurum, Sivas, Maraş, Urfa, Diyarbakır, Kayseri, Konya, Bursa gibi kadim şehirlerin bu anlamda köklü bir geleneği devam ettirdiğini görürüz. Bu şehirlerde yayınlanan dergi ve gazeteler, İstanbul gibi başkent şehirlerin yayınlarıyla yarışacak niteliktedir. Örneğin bugün Konya'da yayınlanan 'Mahalle Mektebi', Kayseri'de yayınlanan 'Şehir' ve 'Düşünen Şehir' ilk akla gelen dergilerdir. Yerel gazetecilik bağlamında Konya ayrıca üzerinde durulması gereken bir şehirdir. Çünkü gazeteleri ulusal gazetelerle yarışacak niteliktedir.
Kadim şehirler arasında saydığımız Urfa'nın, bugün Valiliğin çıkardığı ŞURKAV dergisi dışında elle tutulur bir sanat - edebiyat dergisinin olmayışı oldukça düşündürücüdür. Geçmişte Fırat, Karakoyun gibi ciddi gazeteler yanında Nabi, Anzılha, Harran, Yaz-gı ve Seyir gibi dergiler çıkarmış olan Urfa'nın, bugün büyük bir kısırlık yaşaması ayrıca üzerinde durulması gereken bir konudur. Özellikle dergicilik bağlamındaki bu kısırlığı başka yazıya konu edineceğim. Bu yazımda ise 20. yılını dolduran GAP Gündemi gazetesi hakkındaki düşünce ve duygularımı sizlerle paylaşacağım.
İlk şiir, deneme ve öykümü Milli Gazete'de yayınlamış olmama rağmen yazım hayatım boyunca hep dergicilikle uğraştım, dergilerde yazılarımı yayınladım. Şu anda 1938'den beri yayınlanan Türkiye'nin en eski dergilerinden 80 yaşını doldurmuş olan Vakıflar Dergisi ile TYB Akademi'nin editörlüğünü yürütmekteyim. Gazetecilikten daha çok dergicilikle uğraştım diyebilirim. Benim gazetecilik maceram ise yakın dostum Mehmet Hazar'ın, 'Urfa'da bir gazete çıkaracağız sen de bu ekibin içinde ol! diyerek beni Veysel Polat'ın yeni açmış olduğu Sarayönü'deki ajansına götürüp tanıştırdı. Veysel Bey, İstanbul'da iletişim okumuş, İstanbul medyasında çalışmış, gazeteciliğin künhüne varmış biri olarak gazete çıkaracağını söylüyordu.
Kendisinin ve Urfa'nın bu birikimini şehre yansıtmak istiyordu. 1998 yılında büyük bir heyecanla 15 günde bir yayınlanan GAP Gündemi gazetesini birlikte çıkardık. Ben bir yandan kültür sanat sahifesini hazırlıyor, diğer yandan ise röportajlar yayınlıyordum.
Hiç unutmuyorum gazetenin ilk sayısına Roger Garaudy ile ilgili uzun bir yazı vermiş. En az üç sahifelik olan bu yazıyı Veysel Bey, ikiye bölerek yayınlamak zorunda kalmıştı. Çünkü benim gazeteye yazdığım yazı, bir köşe yazısından daha çok bir dergi yazısıydı. Dergicilikten geldiğimden dolayı henüz kısa köşe yazıları yazamıyordum. Birkaç sayı sonra köşe yazısı yazmayı öğrenmiş, iki yıl sonra Urfa üzerine yazdığım köşe yazılarından 'Hafızasını Kaybeden Şehir' kitabını yayınlamıştım.
GAPGündemi gazetesi samimiyetle kurulmuş, duruşu ve ideali olan bir gazete olarak çıktığı günden bu yana hep farklılığını ortaya koymuştur. İslami duyarlılığı ön planda olan arkadaşlarla yola çıkmıştık. Gazetenin yayın gayesini ortaya koyan Cuma Ağaç'ın 'beyaz' renk üzerinden yazmış olduğu makalenin halen güncelliğini koruduğuna inanıyorum. GAP Gündemi'nden önce de Urfa'da gazeteler vardı ama GAP Gündemi bir bilinç, bir duyarlılık, bir duruş getirdi medyaya. Bu yüzden yaptığı yayınlar her zaman dikkat çekmiştir.
GAPGündemi yayın hayatına başladığı yıllardaki yazar kadrosu oldukça güçlüydü, çünkü Urfa'nın yazım alanındaki birikiminden faydalanıyordu. Kapısı herkese açıktı. Şehre gelip giden aydın ve sanatçılarla mutlaka temas kurup, röportajlar yapılıp, yayınlanıyordu. Bu anlamda GAPGündemi'nin arşivi büyük bir kaynak niteliğindedir. Gazeteye yazıları ve siyasilerle yapmış olduğu röportajlarla emek veren şair-yazar Hanifi Düşmez'i burada anmadan geçmek mümkün değildir. Hanif Düşmez cesur kalemiyle bir gladyatör, bir şövalye gibi yazmıyor, adeta savaşıyordu. Bana 'Mehmet vur, vur ki tanısınlar!' diyordu. Hüseyin Güzel gibi ilginç tanımlama ve sıfatlandırmaları vardı. Örneğin Ankara'dan milletvekili veya belediye başkan adayı olanlara 'Ankara'da yolluk atıp Urfa'da kuş tutuyorlar' diyordu.. Komplo teorileri ise bir romana konu olabilecek nitelikteydi…
GAPGündemi'nde birçok kişi yazdı. Burada yazanların isimleri yazılsa herhalde sahifeler tutar. Bazı zamanlar oldu GAPGündemi'nde yazmak cesaret istiyordu!. Çünkü duruşu vardı ve bu duruş orada yazanları da etkiliyordu. Çünkü GAPGündemi yayınlanmasıyla birlikte yeni bir nefes getirmişti Urfa medyası, siyaseti ve sosyal dokusuna. Ve Urfa'nın birikimini hareket geçirmişti…
Yukarıda gazete ve dergilerin şehirler için önemli göstergeler olduğunu söylemiştim. Bu bağlamda GAPGündemi şehrin göstergelerinden biri olduğu kadar şehri gösteren bir gazetedir. Her dergi veya gazete şehri göstermez. Ama bazı gazete ve dergiler vardır ki şehir onları, onlar da şehri gösterir. Şehri gösteren gazete aynı zamanda şehrin işaret taşıdır. O işaret taşından şehrin fotoğrafını çekebilir, ruhunu okuyabilirsiniz. GAPGündemi böyle bir birikimi taşıyan gazete olarak var olur inşallah!
GAPGündemi yayın hayatına başlayalı yirmi olmuş. Daha dün gibi geliyor bana. Oysa bu yirmi yıl içinde şehrin demografik yapısı değişmiş, şehir birkaç misli büyümüş, üç-beş gazetenin yerini onbeş yirmi gazete almış. İnternet yayıncılığı başını alıp gitmiş. Ama yayınların nitelik ve nicelik olarak nerede durduğu tartışılır. Ve en önemlisi bu kadim şehrin birikimi yayınlanan gazetelere ne denli yansımış ona bakmak gerekir.
Eğer Urfa'nın yazın alanında bir birikiminden bahsedeceksek bunda GAPGündemi'nin payını unutmamak gerekir. GAPGündemi, ulusaldan gelip yerel gazetecilik yapanlardan oluşan bir kadroyla çıkmış ve yayın hayatına bir ufuk kazandırmıştır.
Yayın hayatına başladığı 1998 yılından itibaren içinde olmaktan şeref duyduğum GAPGündemi gazetesinin duruşunu kaybetmeden yoluna devam etmesini temenni eder, başarılar dilerim.