Doğu Türkistan; Asya kıtasının tam ortasında bulunan1,82 milyon km2 alanı kapsayan dev bir İslam ülkesidir. Güneyde Pakistan, Hindistan, Keşmir ve Tibet, güneybatı ve batıda Afganistan ve Batı Türkistan, kuzeyde Sibirya ve kuzeydoğuda Çin ve Moğolistan ile sınırları bulunan bu ülkede 50 milyon Uygur Müslüman'ı yaşamaktadır.
İlk nesil sahabeden Ebu Eyyüp El-Ensari (r.a.)'ın İstanbul'u fethe gelmesi gibi H. 95 yılında Kuteybe B. Müslim komutasında İslam orduları Batı Türkistan'ı fethetmelerinin ardından Doğu Türkistan'ın başkenti Kaşgar'ı da fethetmişlerdir. İşte Doğu Türkistan H. 95 yılından beri İslam Ülkesi olma özelliğini her şeye rağmen günümüze dek sürdürmüştür.
Dünyanın dört bir yanında Halifesiz / kalkansız ve korumasız bir şekilde baskı ve zulüm altında yaşayan Müslümanların durumu burada da değişmemektedir. Nitekim Doğu Türkistan 1949 yılında Komünist Çin'in orduları tarafından işgal edilerek Çin Halk Cumhuriyeti'ne bağlanmıştır. O gün bu gündür Çin'in işgaline direnen Müslüman Uygurlar akla hayale gelmeyen bir zulüm ve baskıya maruz kalmaktadırlar. Bu yıl Ramazan ayının geçen şu 20 günlük süresi içinde 100'ü aşkın Müslüman şehit edildi. Oruç tutmayı bile yasaklayan Komünist Çin, ülkenin demografik yapısıyla oynamakta, yeni nesli İslam'dan uzaklaştırmak adına çok yönlü bir eğitim, kültür ve sosyal politika yürütmektedir. Buna direnen Müslüman halk dayanılmaz işkenceler maruz bırakılmaktadır. Ancak bu zulme karşı dünya kör ve sağır kalmıştır. Bu sessizliğin tek bir açıklaması vardır. Oda; zulme maruz kalanların Müslüman olması!..
Sözü dönüp dolaşıp Hilafet getirdiğimden dem vuran kardeşlerim! Deyin Allah aşkına, Doğu Türkistan'ı Çin zulmünden kim kurtaracaktır? İslam coğrafyası üzerine kurulu, ve fakat büyük küfür devletlerine karşı kendi siyasal, kültürel ve ekonomik bağımsızlığını koruyamayan ulusal, vatancı devletçikler mi? Kendi tarihsel kodlarına yabancı Batı patentli laik demokratik amentü prangasıyla zincire vurulan sözüm ona İslam ülkelerimi? Mevcut bölünmüş parçalanmış haliyle İslam ülkelerin, Doğu Türkistanlı Müslüman kardeşlerine yardımcı olamayacakları ve olamadıkları gün gibi ortadadır. Müslüman halkların sonu gelmez protestoların gerçekte hiçbir şeyi değiştirmediği hepimiz görmekteyiz.
İslam coğrafyasında çakan kıyam kıvılcımın bir sonucu olarak baş gösteren zorunlu göç ve tehcir hareketleri karşısında yerel ve hatta evrensel boyutta organize olmuş olan insani yardım kuruluşlarımız iflas etmiş durumda.
Peki! Bu çaresizlik ile nereye kadar idare edebiliriz. Gerçek şu ki İslam ümmeti için bundan ötesi yok! Ya Raşidi Hilafet bünyesinde toplanacağız yada topyekün helak olup gideceğiz. Kimse bölgesel mahalli etnik hesaplar peşinde koşmasın! Zaman küçük hesapların yapılacağı zaman değildir.
Zaman tek ümmet olduğumuzu hatırlama zamanıdır. Tarihi bir olguya karşılık gelmeyen ittihat kavramıyla da oyalanacak mecalimiz kalmamıştır. Şer'i ve akli tek bir çare karmıştır. O da nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet ! Öyle ise Hemen Şimdi!
Selam v e dua ile!..