Arada bir şehrimizde 33 medeniyet ifadesi hastalığın nükseder gibi haline dönüşür: 33 Medeniyete beşiklik eden şehir!..
Bu şehrin 33 medeniyete değil, 333 medeniyete beşiklik etmesini isterdim, 33 medeniyetin varlığı olsaydı… Bu şehir için en çok yazı kaleme alanlardan biri olarak, yazdıkları içinde mutlaka şehre değinen, gerekmedikçe şehir dışında yazı kaleme almamayı ilke edinen biri olarak, bu şehre 33 medeniyete beşiklik etme unvanını oldukça yadırgamaktayız. Dün “26-27” Medeniyet denildiğinde itiraz eden biz olduk, bu gün sayı 33’e çıkınca da karşı çıkan biziz.
Bu şehrin 33 medeniyete beşiklik etmediğini izah ede ede yorulan kalemimiz, karşı çıkan olmadığı için, bu şehre hizmet eden biri olarak, kendisini başka bir şehirde sanmakta ve adeta bu şehre yaptığı hizmetin karşısında göstermektedir.
Resmî ve yerel makamların 33 Medeniyet sözünü duyduğumda, adeta, “Bu şehirde bir üniversite var. Neden bu yanlışlığa dur diyen yok” ifadesini sık sık tekrarlar oldum, “Medeniyet icad etmek, o denli kolay mı?”
Beylikleri medeniyet olarak gören anlayışa ne dememiz beklenir? Bu sayıyı elliye çıkartın da şairin dediği gibi, “Dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum” yerine biz de “Dünyanın medeniyetlerinin tümünü istiyoruz.” diyelim.
Sahi medeniyeti anlamayan uygarlığı nasıl tarif edebilir? Beyliklerin medeniyet sahibi olduğunu iddia edenler, uygarlık kurduğunu belirtenlere bir soru: Ege ve Akdeniz Uygarlığı denince onlarca devletin tümü algılanır. “Mezopotamya Uygarlığı “ denince aynı kapıya çıkılmaz mı?
Anlamakta zorluk çekenlere daha bir basite indirgeyelim, bu hususu: Arapların Diyarbakır’da Abbasî ve Emevî Dönemi’nde bir eser bırakmaları söz konusu değil. Fakat İslam Medeniyeti kapsamında birçok devlet, bu medeniyete hizmet etmiş, eser bırakmıştır. “Roma Medeniyeti” dediğimizde hakikatten bir medeniyet söz konusudur. Fakat bu şehrimizde bir İsevî Medeniyeti söz konusu olamaz. Çünkü İsevîliğin tarihi serbest olarak 300-400 yıl civarındadır ve bu inanç Roma ile bütünleşmiştir, Roma’dan ayrı düşünülemez.
Bizim medeniyet havarileri, kendilerince medeniyet ihdas etmekte mahir davranmaktadır, öyle olsun. Avrupa’da medeniyeti arayanlar sadece Roma ile teselli bulur, Bugün dahi anladığımız manada bir Britanya Medeniyeti söz konusu değildir ki Fransız, Almanya ve İtalya Medeniyeti’nden bahsedilsin. Vatikan’ın baskısı ile bunalan ve kendince Aydınlanmacı-Rönesans hareketi içinde bulunanların oluşturduğu, meyvesini bugün gördüğümüz cereyan, tekniğe yaslanmış, insanlığı dışlayan, sadece kendisine insan hakkını tanıyan yapısıyla medenî olmaktan uzak, çağdaş normlarda insanına hayatın nimetlerini bölüştürmekle başka milletlerin gözünü kamaştıran yapıdadır.
Aztek ve İnka Medeniyetini yerle yeksan edenlerin günümüzde ortaya koyduğu medeniyet olamaz. Teknikteki üstünlüğü ve Britanya’dan miras alınan siyaset manevraları, millet olma özelliğinden yoksun, “Her şey Amerika için” diyen anlayışa karşı daha ne diyelim?
Nil medeniyeti, Hind Medeniyeti, İran Medeniyeti, Arap Medeniyeti şeklinde nitelendireceğimiz millet esasına dayalı medeniyet kavramında en az 1000-2000 senelik birikim mevcut iken, 100 senelik hakimiyete sahip devlete medeniyet-uygarlık yakıştırması çiğ kalmıyor mu?
Bahsettiğimiz şehir, Diyarbekir’dir, onlarca devletin egemenliğine girmiş, tarihen savaşların merkezi olmaktan stratejik konumu sebebiyle uzak kalmamış bir şehirdir. Bu şehirde her egemen olan devlete medeniyet-uygarlık payesi vermek iç açıcı bir durum değildir. “ Medeniyet patlaması “ olarak gördüğümüz, doğruluktan uzak 33 Sayısı, olsa olsa Kadim bu şehri Mezopotamya Medeniyeti kapsamında görmemektir. Selçuklu- Akkoyunlu- Karakoyunlu- Artuklu-Safevi- Osmanlı, aslen Türk değil midir? İnanç olarak İslam’ı benimseyen bu devletleri ya İslam ya da Türk olarak değerlendirin. İşin insanı üzen yanı, altı Türk devletinin de isimleriyle medeniyet olarak nitelendirilmeleridir. Biz, Arapları, İranlıları, Kürtleri, Kafkasyalıları ele alırsak bu makale oldukça uzar. Bu açık misal yeterli değilse Pers-Sasani-Acem-İran denilince akla gelen Farslar değil midir? Bildiğimiz İran, tek millet değil midir, tarihten bugüne. İranlıları ele alırken kalkıp dört medeniyet adı altında kendilerini nasıl ele alacağız? Abbasi ve Emevi, Araptır. Bunlar, tek millet fakat ayrı iki saltanattır. Kalkıp İslam Medeniyeti çatısında değerlendirmez isek ne olur? Gerçekten merak ediyoruz.
Bu makale okurları için Mezopotamya Medeniyeti için açıklamalarımız sayfalarca sürer. İçinde hangi devletler yok ki, bu medeniyetin?
*
Birisi bir sözlüğe el atsa ve medeniyetin-uygarlığın ne olduğunu öğrense, her şey kemale erer. Herhalde ellerinin altında sözlük yok ki medeniyet-uygarlık anlaşılamıyor. Ben, şehrimi, Diyarbekirimi sevmeseydim bu konuda beş-altı kez yazı yazmazdım. Artık bu medeniyet sayısını dört-beşe düşürün de şehrimizi önemli kılalım derken, karizmayı fazla çizdirmeyiniz. Hem resmî hem yerel yetkililer, 58 Beylik-Devlet ve İmparatorluk görmüş, birçok kez egemenliklere başkentlik etmiş bu şehri, ikide bir yüceltmek (!) için “33 Medeniyete Beşiklik Yapmış Şehir” yanlışlığından kurtarsın.
Eğer bu denli önem vermekte iseniz, ayakta durmakta güçlük çeken Diyarbekir Kalesi’ni, burçlarını, surlarını hazin halden çıkartın… Bunu da yapamazsınız… İç Kale’de on seneyi bulan çalışma sonrası yapılanlara baktığımızda kocaman bir yokluk söz konusu… Özellikle STK ismi verilen derneklerin temsilcilerinin sanal ortam kirliliğinden aşındırdıkları bilgileri tekrarlamasın.
Geçenlerde Diyarbakır Kalesi üzerine sohbet ederken, şehirle ilgili çalışmalarda bulunan bir zat, her gün gördüğümüz üzere şehri en iyi bilenlerden olduğunu söylemez mi? Televizyon ekranlarında bu şehre dair bizim de programlarımız oldu, gazetelerde yazdıklarımız, dergilerde kalan yazılarımız, kitaplaşan çalışmalarımız oldu.
Biz hala şehri tanınamaya, tanıdıkça anlatmaya çalışıyoruz.
2004’de biz de bir Diyarbakır Kalesi kitabı hazırlamıştık. Üzerinden on sekiz sene geçti. Gözden geçirip yayınlamakta fayda olmalı. Lakin bakmaktayız ki ne denli yazarsak yazalım, anlayabilen oldukça az. Sekiz yıl önce kaleme alınan ve yayınlanmış olsaydı Diyarbakır Kalesi alanında ilk kitap olacak bu çalışmamız, kimi bölümleriyle yenilenecek.
Biz yaşadığımız şehri yabancılardan öğrendikçe daha bir üzülüyor, insan. “Diyarbakır Surları” düşüncesini ortaya atanlara, “Diyarbakır Kalesi” dedirtebilirsek, hataların ilkini düzelteceğiz. Çünkü surlar, tek başına bir mana taşımaz. O zaman burçlar nerede kalacak, İç Kale ne olacak? Biraz düşünsek, ortak noktalarımız artacak artmasına da ikide bir Çin Seddi ile karşılaştırılan surlara karşı, ikincilik iddiasına ne gerek var? İstanbul Kale surları 25.000 metredir. Buyrun ölçün ki şimdiki kalemizin uzunluğundan fazladır.
Bizim kalemizi kale kılan, önemli kılan üzerindeki kitabelerdir, kabartmalardır, bir yönüyle. Bunu başka bir yazımızda ele alacağız. Çünkü bilenin de bilmeyenin de konuştuğu ortamda, bazen bize sukut düşer…
Sahi Diyarbakır’da değil dünyada kaç medeniyet var? Önce bunu çözelim de Diyarbakır Surları, kendiliğinden Diyarbakır Kalesi’ne dönüşür… Meselenin en can alıcı noktası, bu olmalı… Medeniyet nedir? Medeniyet ve uygarlık arasında nasıl bir fark vardır? Akdeniz Uygarlığı denildiğinde kaç devletin bu uygarlığa katkısı söz konusudur? Mezopotamya Medeniyeti neyi ifade eder? “İslam Medeniyeti” denince ne anlamalıyız? Roma Medeniyeti yerine neden İsevî Medeniyeti diyemeyiz?
Bunları tartışmak yerine işin mızıkçılığına sapıp, şehri yerle bir eden ve kısa süreli işgalle isminden söz ettiren devletlere medeniyet sıfatını, uygarlık ismini hediye edenler, biraz düşünmez mi? Beylikler, yüz sene ömür sürmüş devletler nasıl bir uygarlık oluşturabilir?
Bakın, bazen anlatmak lazım ve biz, bu konuda söylemekten yorulduk, gibi… Resmî ve yerel kaynaklara bakın, şehrimiz medeniyetler alanında çok zengin görünüyor. Geçenlerde elime geçen bir kitap, ilçe tanıtım yıllığı. Sanırsınız dünya medeniyetleri bu ilçede kurulmuş. Yazıktır ve günahtır, bu şehri bilmiyorsanız, işe “medeniyet” ve “uygarlık” kelimelerinin anlamından başlayınız, okuduğunuz kitaplarda yer alan bilgilere körü körüne bağlanmayınız.
Bu şehrin yarın birkaç üniversitesi olacak. Onlar da bunu tekrarlayacağa benzemektedir.
Yarın bu şehre dair kitaplar yazılacak. Kullanılan kaynaklarda bu yanlışların olması muhtemel görünüyor.
Şimdiden uyarsak diyorum, bir toplansa eli kalem tutan beş-on kişi. Bu saçmalığa son verse… İster millet, ister inanç ister coğrafi olarak medeniyeti ele alsın.
İçinde olup olmamamız fark etmeyecektir, bu toplantı. Yeter ki dünyanın bütün çiçeklerini isteyen şair misali dünyada olan bütün medeniyetleri şehrimizde toplamayalım.
Bunca okumuş olanların olduğu şehirde “33 Medeniyet yalanına hayır !..” diyenleri arıyoruz. Bu şehir, bunca haksızlığı hak etmedi, yaptığımız yanlışlardan dönmemiz gerekir.