Malumunuz Urfa orman fakiri bir şehir. Çok değil beş on yıl öncesine kadar birkaç mesire alanından başka çokta fazla ağaçlık alanımız bile yoktu.
Her ne kadar çocukluğumuzun geçtiği evlerde avlularımızda dut, annep ağcacı veya asmalarımı var idiyse de toplu ağaçların olduğu yerler genellikle mezarlıklar ve askeriyenin olduğu yerlerdi. Urfa'nın orman, ağaç fakiri olmasının sebebi olarak ta hep susuzluk öne sürülürdü.
Susuzluğun yanı sıra ise bazı yetkili ağızlar Urfa'da ormana ayrılan yerlerin azlığından ve bu yerlerin mera alanı olarak kullanıldığından bahsederler. Hoş bu memlekette mera alanlarının nasıl mera alanı olmaktan çıkartıldığını ve peşkeş çekildiğini de biliyoruz ya. Kimisi mahkemelik oldu kimisi ise daha medyadaki duyarlı birkaç kişi yazamadan iç oldu gitti.
Uzatmadan ağaç dikimi için uygun alan palavrası bizzat uzmanları tarafından çürütülmüştür. Çünkü kayalık alanlarda bile tekniğine uygun kazı ile ağaç yetiştiren hatta ve hatta meyve yetiştiriciliği yapıp meyve toplayanlar bile var.
Asıl meselemize gelirsek; son yıllarda çevre bilincinin artması ve duyarlı yönetici ve halkında destek vermesi ile yeşile, ağaca, ormana yönelik ciddi bir gelişme var. Var olmasına var da işte tamda burada yazımızın başlığında dediğimiz gibi maalesef sadece fidanı dikmek yetmiyor. Dikmek kadar bu fidanları budamak, sulamak, hastalıklardan, dört ayaklı ve en tehlikelisi de ellerinde kibrit çakmak yakmak için bitki, orman arayan bazı insan kılıklı iki ayaklı hayvanlardan korumak gerekiyor.
Evet dikmek yetmiyor dedik. Yaşatmak çok daha önemli. Dikmek yetseydi DSİ'nin hafriyat alanlarına yıllar önce diktiği fidanlar, Valiliğin yıllar önce Kısas yoluna diktiği fidanlar, çeşitli STK'ların, okulların diktiği fidanlar bugün orman olurdu.
Maalesef o yıllarda dikilen fidanlara dönüp te hiç kimse bakmadığı için kimisi kurudu, kimisi çobanların elinde iyi çoban değneği oldu. Gidin bu konuda ilgili insanlara sorun. Sorun da bu memlekette ağaç dikimi adına ne rantların döndüğünü size anlatsınlar.
Velhasılı kelam; ağaç dikim zamanı artık. Ağacın, yeşilin faydasını anlatmaya gerek yok. Bugünün minik çocukları bile artık bu bilinci taşıyor çok şükür. Ama lütfen geçmişin hatalarını bundan sonra tekrarlamayalım.
Fidanlarımızı dikelim ve dönüp gitmeyelim. Bilakis onlara birer evladımız gibi görüp gençleşip gürbüzleşene kadar alaka gösterelim.