Hayata tutunabimek, kıyısından köşesinden.

Yağmur yağıyor.

Kimine göre rahmettir baran, şiddetlendiyse gazab...

Depremin üzerinden haftalar geçti.

****

Siyasetin ilme dönüşmediği, insanı her daîm mutsuz kıldığı ortamda depremlerden fazla bir sarsıntı içinde neyin ne olacağına dair kesinlik arz eden bir duruma tanıklık etme olduçka zor...

Seçimden seçime hatırlanan insan profilinin içinde deryaan zerre değiliz, doğrusu.

****

Sandık, insanın en değerli esyasını sakladığı, ,anahtarının sahibinde olduğu ve sahibine mahsus olan.

Sandıķta gemişe ait hatıraları canlandıran kimi eşyalar yok değil.

Fotoğraflar, mektuplar, birkaç kitap, belki bir tapu, sahibine ait notlar,..

****

Sandıklar, kalmadı eskisi gibi.

Mevcut olanlar, enkaz altinda kaldı, bir bir.

Deprem bölgesinden gelen dostların çektiği fotoğraflara bakıyoruz, birlikte.

Gözyaşı, acılar, sıkıntılar,..

Cenazeler, yaralılar,..

Yarım kalmış hayaller...

Sönmüş ocaklar...

****

Insanın ibret almamış hali.

Tüm çiğlğiyle ortada.

Kimse mutluluğunu deprem enkazları üzerinde kurmamalı.

O enkazlar üstünde devşirilecek kazanımların üstünde ahlar var, beddualar var, göz yaşları var,..

İnsan bu, çiğ süt emmiştir.

Kemâle ermeyen zevalden yana sitemkârdır, her daîm.

Herkes bir cümbüş içinde.

Birbirini suçlayan suçlayana.

Yahu insan, seçimden seçime mi hatırlanır?

Bu seçimde olduğu gibi her seçimde söylenen geçim telaşı...

****

Herkes birbirini suçlama yarışında.

Herkes gülücükler dağıtıyor, yarına dair.

Benimle konuşan, heyecanlı heyecanlı bir şyler anlatan birileri...

Acılarıma ortak mı olacaksınız?

Yaraya merhem olma niyetiniz mi var?

Deprem, ahlâkî değerlere musallat oldu olalı, mevcut ortak değeerlerde büyük erozyonlara zemin hazırladı.

****

Bana söylenen doğrular var.

Kanaatim azaldı, çoğu insanı tanıdıkça.

Neyi paylaşamıyoruz?

Hiç kimse eksikliğini kabul etmiyor.

Kimse yanlışlarının olduğunu söylemiyor.

"Doğru" denilenler, ortada öksüz ve yetim.

Herkeste ihtiras ön plânda.

Sapla saman misali...

Takip edien izler, neyin nesi?

****

Ortak yaşadığımız alanda aynı suyu farklı kaplarda içmek!..

Birbirimizi kandırmayalım...

Müşkül-pesent değilim, karamsar olmadım, hiç bir zaman...

Yağmur yağıyor, sağnak biçimde.

Toprağa düşüyor, bereket.

Şehirde sessizlik.

Siz hiç çadırda yaşadınız mı?

Siz, yağmur danelerinin şiddetinin farkında mısınız?

Yağmurun cama vuruşunu biliyoruz, çocukluktan.

Büyükler, şimşeğin korkusunu aşılardı, bize.

Pencere önünde, ağaç altında, elektrik direklerinin yanında olmamamız gerektiğini söylerdi.

****

"Sandık" denince akla hazineler gelirdi, çocukken.

Deniz korsanları ve gemiler...

İnci, mercan, yakut, elmas, altın, gümüş,...

Şimdiki sandıklarda böyle bir hayal yok.

Sandıklarda saklanacak bir şey kalmadı.

****

Sandıkta olanlar kıymetliydi, önceleri.

Her ninemizin sandığı vardı, tahtadan da olsa.

Çeyiz sandıkları, müstesna.

Kilidi, boynunda asılı ya da saklı dururdu, bir yerde.

Şimdi sandıklar yok, hayatımızda eskisi gibi.

****

Depremde sandıklar kalmadı.

Yitirdik, o insanları bir bir.

Kustu, toprak üzerindeki beton-demir yığınlarını.

Dürüstlük sergilemedi, insan.

Sahtekârlığın bini bir para.

Hiçbir insanî değere saygı bırakılmadı.

Bizi biz kılan değerler çiğnendi, ayak altında.

Sandığa bırakılacak bir şey kalmadı.

Önüme bırakılan şeffaf sandığa ne atmam bekleniyor?

Bir şey yok, elimde.

Atacak hiç bir şey yok, doğrusu.

Acıların, yoklukların, yoksunlukların, gözyaşının, kıymetsizleştirilen değerlerin teslimi ...

Bırakın beni kendi halime, bizi kendi halimize.

Sandığa bırakacak biŕ şeyimiz kalmadı, bırakılmadı.

Sandıkta ne ismimiz ne cismimiz söz konusu.

Kalbimiz, sandığımız oldu.

Keder ve gözyaşı dolu.

Şehirler yok, eskisi gibi.

Ne mahalleler ne sokaklar...

Bir enkaza döndü, yüreğimiz.

Yüreğimizden damlayan kanın sıcaklığında kimseler, bir fayda ummasın.

Şehirler öldü!..

Taziyesinde iken kayıplarımızın...

Acılarımız taze iken, yarada bıçak gibi hüznümüz...

Sandık derdine düşenlere söyleyecek bir şeyimiz yok.

Biz, herkesi insan sandık!...

15 Mart 2023 Sat 05.32