Her şeyin sahibi muhakkak ki Allah'tır. Her şeyin anahtarı onun elinde, O her şeye hükmedendir. Tüm insanlar Allah'ın kullarıdır. Veren o, alan yine odur. Yaşatan ve ahirete çeken de yine odur. O bir şeye ol dediği zaman o şey olur. Depremlerin oluşuda ilahi tasarruftadır. Bize düşen tedbir almak, takdiri Allah'a bırakmaktır. Yer sarsıntısı ile ilgili çok ayet hadisler var.

İslam alimleri gerekeni yapıyorlar. Âlimlerden öğrendiğimiz, üzerinde yaşadığımız yeryüzü yarılacak, dağlar, ovalar, katlar, kayalıklar param parça olacak, yer altı yer üstü pamuk hallacı gibi olacak bir birine karışacak. İnsanoğlu ne oluyor diyecek. Yeryüzü üzerinde dolaştığı insanlar yarılan yer tanıklık edecek, bunlar kıyametin safhalarıdır. Surun üflenmesi ile üç merhalede meydana gelecek. Hz. Ali radiyallahu anh şöyle buyurmuş; zinanın çokluğu, adaletin yokluğu depremin olmasına vesiledir…

Bu olacaklara karşı ibret almak, Kulluk görevimizi yapmak, ibret almak insanın asli görevidir. İlahi ikazlarda günahlardan arınmak kulluk görevimizi yapmak en kestirme yoldur. Ülkemizde Merkez üssü Elazığ ve Malatya olan bir deprem oldu, daha önce Manisa ve çevresi sallandı. Depremin, sallantının oluşu insanı korkutuyor.

Korkmamak ta elde değil. Depremin oluşu İlimizde de yüksek seviyede hissedildi, tüm binalar sallandı toplumu korku sardı. Herkes dışarıya akın etti, kısa sürede panikler bitti her kes korku içinde evlerine tekrar döndü. Elazığ ve Malatya'da can kaybı ve büyük hasar var. Vefat edenlere Allahtan Rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Ülkemiz İnsanına Allah sabırlar versin. Depremi önleyecek hiçbir güç yoktur. Tedbir almak insanın görevidir. Ülkemiz insanı çok fedakardır. Televizyon ekranlarını seyrederken duygulanmamak ve ağlamamak elde değildir. Yediden yetmişe her fert yekvücut olmuş, devlet ve halkı ile deprem yaralarını sarmak için herkes seferberdi. Allah huzurumuzu bozmasın.

Her türlü afetlerden korusun. Deprem sonrasıbazı kesimlerce değişik söylemler oldu ise de. Bir çuval cevizde birkaç çürükler de olabilir. Bunun hesabını sormak da devlete düşer. Bir gazete şöyle bir başlık atmış. Devlete tam not, tedbir ise sıfır diye manşet atmıştı. Çelişkili bir cümledir. Hem devlete not ver hem eleştir böyle ikilem olmaz. Tabii afetlerde kesinlikle siyasi eylem söylemleri olmamalıdır. Devletimizde, halkımızda gerekeni yapmış, yapmaya da devam edecektir.

İş başa gelince herkes tedbirden bahsediyor. Keşke önceden tedbirler alınsa, ölümlere sebep olan çürük binalar, sallantı olmadan önlemleri alınsa, büyüklerimiz bir musibet bin nasihattir demişler. Yetkililer önceden tedbirler alırlar inşallah.

Ülkemiz beton yığınlarına bürünmüş, çok katlı binalar, çok katlı siteler göz kamaştırıyor. Sitelerle ilgili Sayın başkan bile siteler yapımıza uygun değildir demiş, doğru bir söz. Bina yapımında Müteahhitlik büyük bir sorun. Yapılan binalarda, demir, çimento, işçilik, arsa hırsızları olursa, çürük binalarda ölenlerin katilleri de bu para severlerdir. Yapılarda denetimler mutlaka olmalı, Müteahhitlik mesleğine kriterler getirilmelidir.

Deprem Canımızı yakarken, maddi hasar olurken, zamlarda insanların cebini yakıyor. Doğalgaz, Elektrik, su, telefon, internet faturaları zamlarla çok kabarık geliyor. İnsanlar ödemede sıkıntılar çekiyor. Yöneticilerimiz derde deva adımlar atmalıdırlar. Gençliğin başıboşluğu, sanal alemle haşir neşir olması, aile yuvalarının yıkılması, boşanmaların çoğalması, kitlelerin cezaevlerindeki tutuklularına kısmi af beklentisi, Pahalılık, yolsuzluk, kadına şiddet eylemleri, İç ve dış düşmanların pusuda beklemeleri, en az deprem kadar sorunlarımızdır.

Tedbirler almak bizden takdir ise Allah'tandır. Geçmiş ümmetlerin yaşayışlarında, başlarına gelenlerden alacak çok derslerimiz olmalıdır. Lut, Semud, kavimleri, Musa kavmi Nuh kavmi, isyandan dolayı, kimisi suda boğulmuş, kimisi açlıkla imtihan edilmiş, kimisini ise sel ve yeller süpürmüş. İbret almak ders çıkarmak bize düşer. Unutmayalım ki, depremler, tabii afetler, isyanlara karşı birer ikazdır. Allah hepimizi ıslah eylesin. Kulluk bilinci ile bilinçlendirsin…

Selamla kalın selamette kalın.