Selamın "Esenlik" olduğunu belirtelim, öncelikle.
Anlaşılmamak çok zor, günümüzde.
Belirtilene katılır ya da katılmayız, bu sanal ortamda kalp kırıcı olmamaya itina gösterme çabası içindeyiz.
Hep şehir konulu paylaşımlarda bulunuruz, kendimizce.
Hayata bakışlarımız ŞEHİR ARAŞTIRMALARI MERKEZİ kapsamında yer alır.
Şehirde yaşayan insandır, her haliyle.
Kültüre, sanata, tarihe dair bir katkı sunmaya çaba harcadık.
Anlaşılmak çok zahmetli.
Geçinmek çok pahalı, günümüzde, parayla pulla alaka kurulmaya.
Sadece bunu ifade ediyoruz, yine yanlış anlama noktasında yorumlar ardı sıra gelmemeli.
İnsan, eşref-î mahlûkattır.
Kıymetini, değerini bilince yaratılmış canlıların en efdali olandır.
Kendi değerini bilmediğinde hayvandan daha aşağıdadır.
" Onların vay haline!.." uyarısına ve ikazına muhattap biziz.
Her insan, rızkıyla doğar.
Teneffüs ettiği hava bellidir.
Içeceği su, yediği ekmek lokması dahil.
Bunun fevkinde yazıyoruz.
Kimsenin kimseye haksızlık etmeye hakkı olmadığını ifade ediyoruz, her daîm.
Şehir, kazaları, köyleri ve mezraları, komları ile bütündür.
Şehirden kast edilen insandır.
İnsanın huzur içinde yaşaması, kardeşçe bir hayat herkesin ve kesimin isteği ve arzusu.
Kimse, ölürken beraberinde dünya malını götürmez.
Günümüz şartlarında insanın ölümü hatırlaması kolay bir ifade değil.
Yaşam, herkesten fazla kazanma üzerine kurulursa insanlık arasında yardımlaşma ölür, ihtiras ve nefis hayatın yaşanılmazı haline gelir ki yaşadığımız dönem, bunun manzarası.
Siyasî bir amaç gütmeden paylaşımlarımız tepki ile karşılanıyorsa insanın biraz düşünmesi gerekir.
Hiç bir insanın kalbini kırma düşüncemiz yok, olmadı.
Olması, mümkün değil.
Düşüncenin ifadesine, fikrin beyânına tahammülsüzlük, değil midir, bizi birbirimize uzak düşüren?
Ne yazdığımızı bilmiyor olsaydık, bunda haklılık payı var.
Aş ve iş, herkesin hakkıdır.
Herkes emeğinin karşılığını almalı.
Döküllmemişse alınteri ve emek harcanmamışsa kazanıldığı ifade edilen hiç bir şey, nazarımızda ahlâkî değildir, yasal olarak geçerli olsa dahi.
Çiçek ve böcek paylaşımı yaparsak bile söyleyecek sözümüz vardır, bizim.
Hayata güzel bakmaktayız, güzel sözler söylemekten çok güzel düşünüp güzel işler yapma adına.
Müntesibî olmadığımız hiç bir inanca saygıda kusur etmedik, olması mümkün değil.
Herkesin hayata bir bakışı vardır, bizim bu şekilde.
Kimseleri şu ya da bu siyasî anlayışa davetimiz olmadı, siyasî duruşa sahip biri olarak.
En küçük bir eleştiriye tahammülsüzlük, doğruyu ifadeye yanlış gözlükle bakma, katılır ya da katılmayız, ayıp bir yönümüz.
Her siyasî anlayışta bulunan grup ve sayfa arkadaşlarımız var, birbirimizle yüz yüze görüşmemiş olmamıza rağmen.
Herkes toplumu yönetme iddiası ve bir adım daha ileriye götürme düşüncesi taşır.
Biz, " Şehir ve Medeniyet" ekseninde dostlarımızı tanıdık, onlarla gönül birlikteliği kurduk.
Yazdıklarımız ortada ve herkesçe görünür biçimde.
Bu toprakları bizden fazla seven varsa sırtımızda taşıyalım, başımızın üstünde yeri vardır, herkesin.
Millî birlik ve beraberlikse aynı yolun takipçisiyiz, gönülden.
Kendisi bizden daha iyi varsa, yön gösterici bulunuyorsa ve ortaya daha iyi çalışmalar koymaktaysa eli öpülesi büyükler arasındadır, insana hizmet itibarıyla.
Herkes gibi fanîyiz, gayemiz hayırla anılmaktır, insanlık nazarında, bu böyle olmalı.
Bir kumsalda kumdan kaleler yapmakla hayatı boşa geçirme niyetimiz olmadı, çocuk değiliz, kendimizi kandırmaya gerek var mı?
Bir muhasebesi olmalı, insanın.
Ölüm, hepimizin kapısında davetsiz misafirdir.
İnsanı açlıkla ve yoklukla uğraşırken, ayakta durmaya çalışırken kendi dünyamızda kurduğumuz hayallerin kahramanı olmadık, açla aç olmayı, yoklukla ayakta duranın yanında bulunmayı yüreğimizden gelen sese, fikrimizden aldığımız maya gereği görev bildik.
Her zaman insanımız arasındayız.
Otobüsle minibüsle ulaşımımızı sağlarız.
Ekmeğimizi fırından, alışverişimizi pazardan yaparız.
Kredi kartını kullanmayız, bıraktık uzun zaman.
Fırındaysak fazladan bir ekmek alırız, pazardaysak imkanımız ölçüsünde başkası için alacağımızı unutmayız.
Herkesin giydiği neyse üzerimizde odur.
Dememiz odur ki yaşadığımız ömür bize yeterdir, yaşadığımızın zekatıdır, bundan sonrası.
İnsanımız arasında imkânımız olsa da israf görürüz, farklı olmayı, ikiyüzlülük biliriz, siz adına "münafıklık" deyin, farklı insanlara farklı konuşmalarda apayrı maskelerle konuşmayı.
Sırtımızı ne bir holdinge ne bir para babasına dayadık.
Ne de bunu kabul eder, fıtratımız.
Yazdığımız gibi konuşamayız, haya eder, utanırız.
Başkaları gibi birkaç kitaptan cümleler alarak, yazarların adını vererek çalıntı ifadeler kullanmayız.
İstesek, boy boy kitaplar kaleme alırız.
Tanınır, şöhrete kapı aralarız.
Gereksiz kitaplarla insanın ömründen sermaye hırsızlığının ve hayallere esir etmenin gereği yok.
Bunun hesabını veremediğimiz için, kendi halimizde yaşamaktayız.
Yazılanları okumayanın kendisini akıllı bilmesinin manası, muallaklık taşır, nazarımızda.
Bu ülkenin insanıyız, özümüz itibarıyla.
Hiç kimseye dünyalık için el açmadık, düğme iliklemedik.
Varsa paylaşırız, yoksa şükretmeyi bilen olduk.
Kendisini bilenle oturmasını biliriz, konuşanı iki kez dinler, gerektikçe bir konuşuruz, yoksa susarız.
İnancımız bellidir, onu ön plânda ifade etmeye gerek var mı?
Kalkıp ne Zebûr'dan ne Tevrât'tan ne İncil'den bahs ettik. Inandığımız Kitap, Kur'an, kimseyi küçük düşürmeyi, incitmeyi öne sürmez. Tüm peygamberler bizimdir, doğrusu.
Tüm sabr û tahammül sınırını aşanlara dahi selam ile karşılık vermişiz, her daîm.
Kalp kırmaya gelmedik, iki günlük dünyaya.
Nihayetinde hesap vereceğiz.
Herkes, ateşini dünyadan götürür, inanıyorsa.
Kalp kıracağımıza doğruyu ifade etmeye devam ediyoruz.
Biliyoruz, doğruyu ifade en erdemli harekettir.
Dünya bir değirmendir, öğüttüğü ömür sermayesi.
Biz, kirli dişlileri arasında devranın, şahsiyetimizi un ufak etmeye niyetli olmadık, hiç bir zaman.
Kırılmaya evet, eğilmeye hayır!..
Bu şiarımız, bizim ayakta kalma ve dik durma desteğimiz, dayanağımız oldu, her zaman.
Öküzün sütünü sağıp katır yavrusu beslediğini iddia eden kuşak hepimizin eseridir, inkâr edemeyiz.
Bizi anlamayana da selam olsun!..