Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte kapının önünde olacaklardan habersiz bir şekilde oturup çayını yudumluyordu Ahmet. Her günkü gibi işe koyulacaktı bir an önce.
Ama olmadı bu sefer.
Esed rejiminin hava bombardımanı yetmiyormuş gibi, bu kez Rus hava saldırılarılar başladı Suriye semalarında. Rus hava saldırıları özellikle sivil yerleşim alanlarını hedef alıyordu.
Bu sivil yerleşim alanlarından biri de Ahmet'in eviydi. Hamile hanımı ve bir yaşındaki çocuğu ile kaldıkları yuvaları ansızın Rus bombardımanına maruz kaldı.
Gökyüzünden inen bir karartı ve gürültü, 'neydi, acaba!'demelerine fırsat vermeden beliriverdi. Aman Allah'ım! Bir varil bombası bırakıldı eve; ev yerle yeksan oldu.
Ev vuruldu, toz duman içinde kaldı. Evin tozu ve dumanı bir olup boğuyordu Ahmet'i ve ailesini.
Oysa ki, yıllardır evin duvarlarına yaslanıp dinleniyorlardı. Onları düşmandan koruduğu gibi, soğuktan, sıcaktan da koruyordu. Adeta bir kuş yuvasını andırıyordu evleri.
Bu eve sahip olmak için Ahmet yıllarını vermişti çalışmakla.
Zalimin zulmü sınır tanımıyor. Böyle bir yuvayı ve aileyi emperyalist hedefi için kendisine mubah görüyor.
Bağrışmalar, çığlıklar, yeri göğü inletiyordu. Ama insanlardan ne duyan, ne de gören oluyordu onları.
Nihayet, Rus savaş uçağı bırakacağını bıraktı ve geldiği yere geri gitti. Gittiği yere, komuta merkezine tekmil verdi. Hedef tam isabet Komutanım, dedi.
Varil bombasının isabet ettiği diğer yuvalara baktığımızda, onlarda kim sağ kaldı, kim öldü? Meçhul.
Çünkü Suriye'de herkes Ahmet ve ailesi kadar şanslı olamazdı. Zira Ahmet'in hamile olan hanımı ve çocuğuna bir şey olmadan hafif sıyırıklarla faciayı atlatabilmişlerdi. Ahmet ise iki bacağını kaybetmişti. İki bacağı adeta bıçakla kesilmiş gibiydi. Dizden aşağısını bir şarapnel parçası kesmişti.
Hedef - isabet bu muydu ey zalimler! Bu yuvayı yıktınız. Bunanla yetinmediniz, baştan sona Suriye'yi bir hayalet ülkesine çevirdiniz. Pis emperyalist hedeflerinizi gerçekleştirmek için yaptınız bunları.
Ahmet'in iki bacağı koptu, tedavi edilmek üzere Türkiye'ye getirildi. Zaten başka gidecek yeri yoktu ki! Dünya, katliamı seyretmekle kalmıyor, aynı zamanda Suriyeli mazlum halka kapılarını kapatıyor. Kucak açan yer Türkiye, dedi Ahmet. Dedi demesine, ama evin kirası, elektrik ve su faturasında ödeme sorunu olacaktı. Yemeği sorun etmiyordu Ahmet. Komşudan gelen yemeklerle karınlarını doyuruyorlar.