Isparta' da iken, beni acele atam Hz. İbrahim'in (a.s) menziline yetiştirin diyen Bediüzzaman Said-i Nursi Urfa'ya gelmiş ve 23 Mart 1960 tarihinde Urfa' da vefat ederek na'şı Hz. İbrahim'in (A.s.) makamı olan Urfa Dergah camiine defnedilmiştir.

Merhumun vefatından tam 111 gün sonra yani 12 Temmuz 1960 tarihinde bazı nebbaşlar tarafından mezarı kırılmış ve mezardan na'şı çıkarılarak başka bir yere cebren götürülmüştür. 27 Mayıs 1960 tarihinde ihtilal olmuş devlet henüz tam olarak şekillenmemiş, her yer adeta darmadağınık iken, ihtilali yapanların başka işleri yokmuş gibi, ihtilalden 45 gün sonra bir Orgeneralin Urfa ya gelip tankların eşliğinde caddeleri kapatarak Bediüzzaman'ın mezarını kırıp na'şını çıkarmaları asla izah edilemez. Bu nasıl bir devlet anlayışı ve nasıl bir akıldır. Ne acıdır ki, bu hukuksuzluk aynen devam etmektedir.

Said-i Nursi sağlığında yirmi sekiz yıl hapis ve sürgün hayatı yaşamış ve kendi ifadesiyle bir serseri gibi memleket memleket sürgüne gönderildiğini söylemiştir. Bu da yetmezmiş gibi, yazmış olduğu Kur'an-ı Kerimin bir tefsiri olan Risale-i Nurların da bin defadan ziyade mahkemelere verilmesi, hukuk tarihinde emsali olmayan bir hukuksuzluktur.

Demokrasi ve insan hakları diyerek her gün avazı çıktığı kadar bağıranları ve ehli vicdanı bu zulme son vermek için göreve davet ediyoruz.

Bir insana sağlığında adeta bir cehennem hayatı yaşatanlar, öldükten sonra da mezarına bile tahammül edemeyenleri gündeme getirmenin zamanı gelmedi mi?

1960 ihtilalinde idam edilen Rahmetli Başbakan Adnan Menderes ve o zamanın bakanları Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan Polatkan'ın mezarları Yassı adadan getirildi ve onlar için anıt mezar bile yapıldı. Hatta Komünist olduğu için Rusya'ya kaçan ve orada vefat eden Nazım Hikmet'in bile na'şı ülkemize getirilmek istendi.

Yazdığı eserleri dünyanın birçok dillerine tercüme edilen ve milyonlarca insanın imanının kurtulmasına vesile olan Bediüzzaman'ın suçu neydi?

Onun için diyoruz ki, artık bu zulme bir son verilsin. Devletin bütün arşivleri açılsın ve Bediüzaman'ın na'şı nerede ise tekrar ilk defnedildiği mezara getirilip konulsun.

Eğer Bediüzzaman'a yapılan bu zulüm bu gün bitmeyecekse, hangi gün bitecek? Bediüzzaman'ın na'şının mezarında olması gerekmez mi? O'na bir Fatiha okumak Müslümanların hakkı değil mi?

Ayrıca idam edilen Şeyh Said ve gerekse Seyit Rıza'nın da mezar yerleri bilinmiyor. Haydi Bir insanı kendi siyasetinize muhaliftir diye idam ettiniz, o insanın cesedini yakınlarına teslim etmek gerekmez mi? Adamın yaşamına son verdiniz, cesedinden ne istiyorsunuz.

Sayın TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş Urfa' ya ilk geldiğinde Bediüzaman'ın na'şını Dergahtaki mezarına nakledeceğine dair söz vermişti. Verdiği bu sözü Sayın Kurtulmuş'a hatırlatmak görevimizdir. Aradan yıllar geçmesine rağmen bu hususta hiçbir çalışma yapılmaması izahtan varestedir.

Ey İktidar! Bütün Avrupa'yı ve Amerika'yı karşınıza alarak Ayasofya'yı camiye çevirdiniz Milletin büyük teveccühünü kazandınız. Elbette böyle bir karar her türlü takdire şayandır. Bu kadar güçlü bir iktidarın Bediüzzaman'ın da cesedini bulup eski yerine nakledilmesi halinde büyük bir hizmete vesile olacaktır.

Şunu her kes açıkça bilmelidir ki; Bu iktidarın eliyle Bediüzzaman'ın na'şının eski yerine konulması büyük bir vebalden kurtulmaya da vesile olacaktır. Bir zulmü ortadan kaldırmanın zamanı yoktur.