"Ziyara" türkçede "ziyaret" kelimesi Arapça, gidip bir yeri görmek, ona saygı gösterme anlamında yaklaşmaktır. Bu kelime hayatımızın her alanına yerleşmiş durumda. Büyükleri ziyaret. Bayram ziyareti. Hasta ziyareti ve kutsallığına inanılan yerlere ziyaret…

Esas üzerinde durmak istediğimiz, en çok kimliği belli olsun veya belli olmasın halk arasında saygınlık kazanmış yerleri gidip görmek, o makamlarda dua etmek, dilek ve temennilerde bulunmak için yaptığımız eylemdir. Teselli bulma, dilek tutma, ferahlığa erme, çare bulma, çaresizliklerden kurtulma, dua yapma hepsi ziyaretin gerekleri arasındadır.

Dinen ziyaret için gidilen makamlarda yapılan dilek ve temennilere de dua eder metfun olanın şahsında Yaratan'a sığınırız. Kabir ziyaretlerine gidilmesindeki gaye orada yatanları selamlamak onlar için duada bulunmak, Allahtan mağfiret dilemek yoksa onlardan medet dilemek anlamında olmamalıdır.

Kabirlerin mescide çevrilmesi, orada namaz kılınması, dinen men edilmesine rağmen, hala devam edilmesi insanlarımızın nasıl bir bid'at içinde olduklarının göstergesidir. Kabir ziyaretlerinin ölçülerini kaçıranların aşırı taşkınlık içine girenlerin bir şirk içinde olduklarını bilmelidirler. Mezardan toprak almak gibi…

Ziyaretlerde belli günlerde gidilir. Bu da dinlerin kabul ettiği günlerdir. Cumartesi Musa'nın, pazar günü İsa'nın, pazartesi İbrahim'e ithaf edilmiştir. Salı günü Nuh'a zafer müjdesi gelmiştir. Çarşamba günü Zeradeşt (Zerduş)'e verildi, çünkü Ermeni ahalisine galip gelmiştir. Perşembe ve cuma günleri de Hz. Muhammed (a.s)'e tahsis edilmiştir. İmamı Gazali. Âlemlerin Sırrı. S.69.

Her ziyaret olarak gidilen yerlerde mutlaka bir ağaç vardır. Bu ağaç ya bir mezarın başında veya bir dağbaşında olabilir. Mutlaka çaput bağlama adetlerine rastlarız. Bu adet her ne kadar şamanizimden türklere miras kaldığı söylenmekte ise de hemen tüm milletler arasında bu gelenek olarak sürmektedir.

Türkler müslüman olduktan sonra da ağaçlara çaput bağlamak gibi şamanizm'den kalan geleneklerin tamamen bırakmamışlardır. Evliya saydıkları ulu kişilerin türbelerine, orada biten ağaçlara, çaput bağlamak suretiyle eski adetlerini de islam dininin içerisine kanalize etmeye çalışmışlardır. Bir gerçektir ki böyle bir adet İslam dininde yoktur.

Günümüzde çaput bağlama hurafesi daha çok medet ummak ve dilek tutmak için kutsal olduğu inanılan ağaçlar, türbelere v.b yerlere çaput bağlayarak çeşitli inanışlarda bulunmakta ve fayda ummaktır.

Ziyaretlerden önemli bir örnek Gire Miraza (Dilek Tepesi) Göbekli Tepe'dir. On bin yıldır ziyaretgah olarak bilinmektedir. Çok tanrılı dinlerden bu güne tek tanrı inancına kadar ziyaretgah olarak saygınlığını hala korumaktadır. Ziyaretler dini bir inanç yanında bir gelenek olarak kabul görmüş ve bu güne kadar gelmiştir. Aslında Göbeklitepe'de bulunan dut ağacı ve altındaki iki mezar ziyaret yeri gösterilse de temelde onun on bin yıldan gelen geçmişidir.

Kimisi "yatır" der, kimisi "ziyaret." Kimisi "makam" kabul eder, kimimiz "dergah." Ne kabul edersek edelim İslam'da tüm bunları ret edilmiş ve "ölülerden medet ummayınız" denilmiştir. Ölülerin türbelerini ziyaret ederek onlardan yardım beklemek yaygın hurafelerdendir. Dileklerin gerçekleşmesi için veya hastalıktan kurtulmak amacıyla din alimlerine ve şeyh dedikleri kimilerine ait türbeleri ziyaret edip mum yakmak, bez bağlamak, taş yapıştırmak ve adak adamak suretiyle ölülerin ruhaniyetinden medet ummak bu konudaki belli başlı hurafeleri teşkil eder.

Ayrıca dua için Allah u teala "Ben onlara yakınım, dua edenin duasını, dua edince kabul ederim." Bundan güzel daha ne bulabilir ki. Mezarlardan medet beklemek; şeyh, tarikat ehli deyip kimi insanların dini duygularını sömürerek onların sırtından kolayca geçim kaynağı bulmaya fırsat vermemek lazım.

Canlılar için ziyaretler hem gidenin hem gidilenin mutluluk bulduğu bir davranıştır. Mezar, yatır vesaire yerleri ziyaret tek taraflı bir rahatlama vardır. İnsanların ruhen, manen dolgunluğa ve mutluluğu eriştiği bir fiil olarak ziyaretler toplumda sosyal dayanışma ve gelişmeye büyük katkı sağladığı inkar edilemez.

Ziyaretler insan yaşamında önemli ve yaşamsal bir mecburiyet olarak sürdürüldüğü takdirde insanlar arasındaki insani ilişkilerin fazlasıyla gelişeceğinin referansıdır. Manevi bir ruh halinde mutlu olan, moral bulan bir insan gündelik yaşama fazlasıyla erdemlerini sunacağı inkar edilemez.