Bu yazımda okuyup bilgi hazinesine topladığım bilgileri sizlerle paylaşmak istedim. Edebiyatçılar için bir hatırlatma, okuyucular için bilgiyi paylaşmadır. Yazdığım konular tamamıyla edebiyatla ilgili, dahası edebiyatın dallarını tanıtma diyebiliriz. Roman, hikaye (öykü) kıssadan hisse, fabl, şiir, anı, gezi, masal ve fıkra… Bunların her birini ayrı ayrı yazmaya kalsak bir araştırma ve inceleme konusu olur. Ben bu edebiyatı oluşturan yazı çeşitlerin sözle gelişimini oluşturmasından dolayı 'kıssadan hisse' misali paylaşmak istedim.
Bunu sizlerle paylaşmamızın önemli nedeni en iyi yazınsal, düşün ve sanat dünyasının önemli eserlerinin okunması ve bu konuda ürün vermek isteyenlerin sahiplenilmesi, bu alanda yapılan çalışmaların toplumla buluşmasına yardımcı olmaktır. Yoksa bunları sizlere tek tek tanıtacak değilim. Çünkü bunun internet ortamında yaptığınız bir gezintide rahatlıkla bilgi edinebilirsiniz.
Roman, hikaye (öykü) kıssadan hisse, deneme, şiir, anı, gezi, fabl, fıkra, masal gibi edebiyat dalları kültür gelişmesine katkı sunan edebiyatın şekillenmesinde önemli rol üstlenmişlerdir. Edebiyatın şekillenmesinde toplumu dal budak sarması ve damarlarını halkın bağrına yerleşmesine neden olan bu yazınsal tür sözlü anlatımlarla birlikte gelişmiştir. Okuma ve yazmanın kıt olduğu dönemlerde bir okuyucudan duyduğunu toplumla buluşturmasını bilenler sözlü anlatımlarla edebiyata büyük katkı sunmuşlardır.
Dünyanın her yerinde her millet yarattığı sözlü ve yazılı sanata kelimelerle renk, koku ve güzellik katarak toplumun ders almasına katkı sunmuştur. Kahramanlık macera ibretlik ders veren bu yazılı ve sözlü çalışmalar bazen acıdan ders çıkarma, bazen silahlanıp ölüme vardırır. Bazen oyun, bazen mutluluk olsa da topluma kazandıracağı önemli etkileri vardır.
Vicdan, merhamet, düşünme, inanma, şefkat, sevgiyi paylaşma, değer verme, saygı duyma nice erdemler edebiyatın yaptığı insan olma öncülüğüdür. Bunların ifadelerin de sevgi, yiğitlik, iyilik, aile yapısı, çocukların eğitimi, öğüt ve saygınlık ifade eden anlatımlar insanlar bunlardan ders alsınlar diye anlatıla gelmiş ve zamanla kaleme alınmıştır. Sözel ve yazılı ifadeler birbirlerini desteklemişlerdir.
Romanın, Roma'dan çıktığı ve bundan dolayı 'roman' ismini aldığı bilinmektedir. Efsane (söylence, rivayet) lerin 'Bin bir gece masalları' ile Hindistan yöresinden geldiği rivayet edilmektedir. Doğudan Yunanistan'a geçtiği rivayet edilir. Ancak tüm bunları onlara mal etmek hayatın mantalitesine uymaz.
Bana göre her millet kendi diliyle kendi edebiyatını yaratması için büyük uğraş vermiştir. Miras yedi olsalar da kendi kendilerinin varlıklarını ortaya koymuş ve korumuşlardır. Ben Mezopotamya da Hindistan'a paralel gelişmeler yaşandığını ve güçler sonrası Yunanistan üzerinden Avrupa'ya gittiği kanısını etkin buluyorum.
Avrupa'dan yola çıkan hikaye Türkçe de öykü, öykünmek, hatırlamak kelimeleri eş tutulmaktadır. Hikaye adı altında yazılan ve Avrupa yaşamından oluşan parçaların kısa yazılarla toplumla buluşturması bu güne kadar süre gelmiş, dünya devletleri ve halkları arasında yayılma süreci göstermiştir. Ortadoğu halkları arasında hikaye denilince akla efsane, masal ve fabl gelir. Hatta Kıssıdan Hisselere bile hikaye denilmektedir.
'Kıssadan Hisse' toplumun ders alması gereken kısaca yaşanan örnek kesitlerdir. İlginç örnekleriyle hala toplumumuzda ibret için anlatılır. Bu toplumsal yaşam içinde yapılan alıntılar olduğu gibi peygamber, evli ve enbiyaların yaşamlarının çok büyük etkisi vardır.
Fabl; kelime anlamı olarak hayvanları konuşturma sanatıdır. Bu sanatın ilk yazılanı kabul edilen Beydaba tarafından kaleme alınan 'Kelile ve Dimne' olduğudur. Ezop (Aisopos), Lefonten (La Fontaine) bu sanatın önemli isimlerinin çalışmalarında Mezopotamya'nın izleri ve renkleri fazlasıyla görülmektedir. Yazıya dökülmeden önce bunlar sözlü anlatımlarla halkın arasında hayli rağbet gördüğü anlaşılmaktadır.
Halkın arasında argo bir tabir kullanılır. 'Ayaklı gazete' diye bir yakıştırma yapılır. İşte tüm bu edebiyat dalları da kervanlarla diyardan diyara gitmiş. Her anlatan kişi onu zaman ve mekana göre kendi ifadeleri ile süslemiştir.
Tüm bu yazınsal hayatta ve sözlü ifadelerde 'her millet bir başka milletin miras yiyicisidir' desek de her millet kendi kültüründe ki eksiklikleri örneklerle kendi yaratıcısı olmuştur. Onların birbirlerinden etkilenmiş olmalarının ifadesidir. Büyük uğraş vererek en başarılı olanlar ön plana çıkmışlardır.