Nedense hep gazeteci olmayı istemiştim. Nüvesinin yaratıcının bahşetmesi hani 'vergisi' deriz ya! İşte o zaman temel atılmış. Çıraklığım dönemim ve ben ilkokul öğrencisiyim. Çıraklığını yaptığım Şekerci Dükkan'ın bitişiğindeki şekerci her gün bir gazete alırdı. Uzun yaz günlerinde şekerci dükkanlarının 'sinek avladığı' zamanlar komşunun gazetesini boş bulunca hemen elime alırdım.
Çünkü bizim eve gazete girmezdi. Bize yalnız değil kocaman bir mahalle gazete nedir, bilmezdi. Çocukların gençlerin en çok okudukları o dönemde sinema çevresindeki köşe başlarında sergilenen, defalarca okunmuş toz toprağa bölenmiş, okumak için beş on kuruş verip okuduğumuz Teksas, Tomikis çizgi romanları idi.
Komşu şekerci 'hele kalk su getir' dediğinde ustama dönüp; 'korkarım bu çocuk yarın başımıza yazar olur' derdi. Allah onun ağzından duymuş olacak ki daha ortaokul sıralarında yazdığım bir kompozisyon benim edebiyat öğretmenin takdirine mazhar etmişti. Artık okulun duvar gazetesinde şiir ve yazılarım yer alıyordu. Zamanla Halk Kütüphane'sini tanıdım. Gelişmeme en büyük katkıyı sağladı ve oradan fazlasıyla faydalandım diyebilirim.
Kesintisiz edebiyat alanındaki çalışmalarım lise sıralarında devam etti. Edebiyata olan sevgim ve bu alandaki çalışmalarım hala sürmektedir. Lise sıralarında yerel gazeteleri aşmış ulusal gazete ve edebiyat dergilerinde yayınlanan ürünlerim beni adeta kanatlandırmıştı. O gün bu gündür, yazarlığı sürdürüyorum inatla, azimle, sabırla. Hep söylerim her insan bir maden gibidir. Demir, bakır, tunç, krom, gümüş, altın madeni vesaire, sıralayabilirsiniz. Bu maden gömüsünün çürüyüp gitmesine mani olunmalı. Yazabilen herkes kendini ifade edebilmeli, yeter ki kendisi olsun…
Yazı yazmak, ne servetle oluyor, ne güç ve erk sahibi olmaktan geçer. Bu Yaratanın bir lütfüdür. Sende yazarak onun sorumluluğunu yerine getirmekle görevlisin. Kimisine ses verir, kimisine el becerileri verir, bizimde payımıza da şair, yazar olmak düştü. Huzur ve mutluluk bulma adına yazmak için uğraşmayı kendimize vazife edindik.
Gezi, gözlem, anı, inceleme, araştırma ve düşüncelerini insanlarla bölüşmek kadar güzel bir şey yoktur. Çünkü insanlar doğrulardan kendine pay çıkarır, yanlışlardan ders alır. Anlatılan yaşam çoğu kimseye ve birçok konuda önemli anlatımlar içerdiğinden, yazdıkça duygularım kabarır, ilham perileri adeta kanatlarını kaleme vurarak yazmamı hızlandırır.
Yazarlık hayatı toplumdaki noksanlıkları sonucu olduğu gibi insanın yaşadığı gerçekleri örnek anlamında paylaşması, ayrıca hayatın gerçekleriyle yüzleşmesi demektir. Yaşamın mantalitesini kavrama anlamında fazlasıyla önem kazanır. Yanlışa karşı direnmek, doğruları yaşama düstur etme erdemini paylaşmak, edindiğimiz entelektüelliği toplumun gelişmesi hayatın renklenmesi ve insanların mutluluğu için kullanmak bir marifettir.
Hiçbir iş sevmeden yapılmaz. Bu ne parayla olur ne zorla. Bu güç öyle kolayca keşfedilmez. Bunu sen kendin farkında olduğun gibi karşındaki insanlarında farkında olması sana güç kuvvet verir. Bazen bir takdir, bazen bir alay, bazen bir sevgi gösterisi, kimi zaman saygı gösterisi senin fazlasıyla yazmanı kamçılar. Örnek olmak kadar güzel bir şey yoktur.
Her oturuşta kalemi elime aldığımda iki-üç sayfa yazmasam rahatlamam. Bunu bilahare bir zamanlar daktiloya dökerdim. Şimdilerde bilgisayara dökerken hayli yorulduğumu söyleyebilirim. Ancak yazıyı gazete sayfaları arasında okuduğumda mutluluğuma diyecek olmaz... Ön yargıdan uzak, toplumsal yaşama yön verecek, bilgiye ve belgeye dayanan çalışmalar meydana çıktıkça ben fazlasıyla mutlu olurum.
Yazı yazmayı bir ödev olarak kabullendiğiniz zaman çok ihtimam gösterirsiniz. Çünkü yazarı yazarlık beraberinde araştırmayı, gözlemlemeyi, gezip görmeyi, beraberinde getirir. Duygusal olarak da ben yazarlığın barışçıl yanını severim. Suya sabuna da dokunmasan kirli kalmaktan kimse kurtulamaz. Onun için fazla rijit söylemlere gerek kalmadan, okuyucuyu huzursuz etmeden, itidali olmayı yaşamın gerçeklerini resmini çekerek yorumlayabilmeyi ve en önemlisi barışçıl olmayı büyük marifet sayarım.
Toplumu insan evrenselliğiyle kucaklamak kadar güzel bir şey yoktur. Düşündüğümüz savları, belgeleri, materyalleri inceleyerek düşüncelerimizle yoğurduktan sonra sistematik bir şekilde yazıya dökmek yazarlığın yeteneğidir. Etik değerleri benimseyerek, okuyucuya uygun yöntem ve biçim kullanmak başlı başına bir meziyet ve yetenektir. Tüm bunların bir ilhamla geldiği de inkar edilmez.
'Mesleğim haktır veya daha güzeldir, demeye hakkın var. Yalnız hak benim mesleğimdir, demeye hakkın yoktur.' Bediüzzaman -Saidê kurdi.