Yaşadığımız dünya sadece bize/Müslümanlara/ ait olmayan bir dünya. Bizimle birlikte ve bizden olmayanların da yaşadığı bir dünya. Hatta bizim azınlıkta olduğumuz bir dünya dersek daha yerinde olur kanaatindeyim. Böyle olduğu için bu dünyada, çağa ve eşyaya herkesin yönelteceği bir söz hakkı var. Bu, aynı zamanda Müslümanların da bir söz hakkının olduğu anlamına geliyor. Ki, burası çok önemli. Çünkü Müslümanların, çağa ve eşyaya herkesin söylediği ve baktığı yerden değil, Kur'an'ın emrettiği yerden bakmak gibi bir sorumluluklarının var olduğunu söyleyelim.

Müslümanların bu önemli noktayı göz ardı etmek gibi bir lüksü yok. Zira Müslümanların söyleyeceği söz de ortaya koyacağı tavır da farklıdır, farklı olmak durumundadır. Başka bir deyimle Vahy kaynaklı olmak zorundadır. Vahyin dışına çıkmak Müslüman'ı, İsevileştirme, Yahudileştirme konumuna sokar. Seküler bir zihniyetle eşyaya ve olaylara bakmasına sebep olur.

Böylesi tehlikeli bir durum her zaman var. Bu durumda Müslüman, kendine yeni düşünme biçimleri geliştirmek gibi bir tavrın içine giremez. Bunun yerine, vahy ile düşünmeye devam etmelidir, etmek zorundadır. Çünkü Vahy ile düşünme, direkt Allah'ın indirdiği Ku'ran ile düşünme olduğundan bu, aynı zamanda bağımsız ve özgür bir zihniyetin dünyaya açık bir ilanını içeriyor Müslüman için. Başka bir anlamda, yeryüzünde 'birey' olarak var olduğunun kabul ettirilmesi ilanı anlamına geliyor bu tavır. Bu gerçeği bile bile hiçbir Müslüman, bağımsızlığını ve özgür düşünmeyi göz ardı edemez.

Kur'an bize, Allah'ın yarattıkları (aslında bütün meseleler) üzerine düşünmemizi emrediyor ve buradan hareketle de O'nun varlığının birliği inancına ulaşmamızı istiyor.

Bu, şu demektir: sadece kainatta gördüklerimiz değil, bütün bir toplumda gördüğümüz her şey O'ndan kaynaklıdır ve bu yüzden de bütün meselelere yaklaşımımız Vahy kaynaklı olmak zorunda. Toplumu ilgilendiren bütün konularda iktisat, hukuk, siyaset, insan ilişkilerinden tutunda yeme, içme, giyim, kuşam gibi tüm beşeri konulara varıncaya kadar İslam, vahiyden aldığı ilhamla cevaplar üretir. Ortaya çözümler koyar. Yaşanan hayatı kendi görüş ve kanunları ile bir konumlandırıyor.

Hayatın bütün alanlarına böylesine hükmedebilme kudretinde olan Vahyin, Müslüman'ın düşünme biçimi üzerin de etkin olamamasını düşünmek, kabul edilebilir bir şey değil. Ki böyle bir durumda Müslüman, kendi imanını yeniden sorgulamak ve gözden geçirmek zorunda.

Seküler ve imani kaynaklı bütün meselelerin konumlandırması ve pratiğe dönüştürülmesi konusunda Müslüman, Vahyi, birincil öncelikleri arasına koymalıdır.