Amerika, Türkiye'ye övgü dolu sözlerle teşekkür ederken, Avrupa Birliği BM ve NATO üzerinden yaptıkları açıklamalarla Türkiye'nin güvenli bir dost olduğu vurgulanmaktadır.
Türkiye, Ukrayna-Rus savaşı sürecinde arabuluculuk rolü ile dünya basınında ilk sırada yer almaktadır.
Dünyayı tehdit eden gıda krizine çözüm arayışlarına Türkiye'den büyük destek
Bölgesel sorunlarda sürekli taraf olan Amerika ile Avrupa ülkeleri Türkiye'nin tarafsızlığına da övgü ile yaklaşıyor. Türkiye'nin bölgesel gücü artık tartışmaya açık değil, çünkü bu güç Amerika, NATO ve BM tarafından da tescil edilmiştir.
Bu durumda; Türkiye yeni dünya düzeninde ne yapmalıdır?
Ukrayna-Rusya savaşı, tahıl krizi, NATO'nun genişlemesi, Avrupa Birliği'nin genişlemesi, enerji krizleri, küresel iklim sorunları, bölgesel silahlanma, Ege sorunu, Yunanistan'ın adaları silahlandırması, Akdeniz sorunu gibi birçok konu Dünya ekonomisi üzerinde olumsuz etkiler yapacaktır. Bu etkiler uzun süreli baskılı olacak ve negatif sonuçlara yol açacaktır.
Dünyanın ekonomik, sosyal ve politik dengeleri hızla değişiyor. Bu değişim, ülkeleri yeni dünya düzenine uyum sağlamak için sürekli farklı gelişmelerle sinyaller vererek uyarıyor. Bölgesel stratejileri güçlü olan ülkeler farklı araçlar kullanarak kolay bir şekilde Dünyada meydana gelen gelişmelere uyum sağlamakta başarılı olmaktadır.
Dünyada dikkat çeken çok kutuplu bir sistem var. Milliyetçilik tüm dünyada yeniden güçleniyor. Bir başka dikkat çeken konu jeopolitik-ekonomik güç ve coğrafi varlıklardır. Küreselleşme karşıtlığı ve ekonomide yerel markaların zaferi bölgesel güçlere yeni kazanımlar sağlamaktadır. Güvensiz komşu sayısı hızla artmaktadır. Ukrayna-Rusya savaşı hariç dünyadaki savaşlar asker ve silahla değil, ekonomik ve politik araçlarla devam etmektedir. Bu savaş araçlarına teknoloji, kültür, bilgi, dış ticaret ve turizm gibi yeni araçlar dahil edilerek küresel güç mücadelesi devam etmektedir.
Dünyanın klasik süper güçleri zayıflama eğiliminde ve yeni küresel güçler ortaya çıkıyor. Çin, ekonomisi ve askeri gücü ile dünyanın süper güçleri arasında yer alan Amerika'nın sırasını değiştirdi. Uzun yıllardır daha yoğun olarak Rusya-Amerika ve Avrupa-Rusya arasında yaşanan soğuk savaşların yerini Çin-Amerika ilişkilerinde daha net görebiliriz. Son 20 yılda, Çin ile ABD arasında ekonomik ve siyasi dengeler hızla değişti. Bugün dünya ticaretinde Çin'in ekonomik ve siyasi etkisi ve ağırlığı net olarak görülmektedir.
Çin, Sincan Bölgesi'nde yaşayan ve çoğunluğu Müslüman olan Uygurlara, soykırım uygulamak ve çalışma kamplarında zorla çalıştırmakla suçlanıyor. Bazı ülkelerde uluslararası ticarette yaptırımlara maruz bırakılan Çin'e bir yaptırımı da Amerika uygulamaktadır. Amerika, kabul ettiği yasa tasarısı ile Çin'in Sincan bölgesinde üretilen malların ithalatını yasaklamayı düşünüyor. Bu gelişmelerde dahil olmak üzere Amerika Çin arasında çok fazla alt başlıkta ticaret savaşlarına neden olacak konular var. Kısa sürede çözülmesi mümkün olmayan bu sorunlar Dünya ekonomisinde uzun süre enflasyon, faiz, dış ticaret verileri üzerinde olumsuz etkiler yapacaktır.
Çok sayıda ada, adacık ve kayalığın yer aldığı Ege Denizi, Türkiye ile Yunanistan'ın arasında sorunların olduğu bir coğrafya. Yunanistan'ın hukuksuz tutum ve davranışları, adaları silahlandırması, kara suları arada bir ihlal etmesi, balıkçı teknelerini taciz etmesi, mülteci botlarına insanlık dışı yaklaşımları gibi birçok konu Ege Denizi'nde uluslararası istikrara gölge düşürürken başka ülkelerin bu hukuksuz uygulamalara destek vermesi gelecekte Ege Denizi ve Akdeniz'de bölgesel sorunların devam edeceğine dair keskin işaretlerdir. Bu sorunlara yeni sorunların da dahil edileceği ön görü olarak düşünülebilir. Ege Denizi bu sorunlar dahilinde düşünülmemelidir, çünkü bu bölge Asya'nın en batısıyla Avrupa'nın en doğusu arasında bir köprü görevi görmektedir. Bu bölgede kronik sorunlar iki ülkenin değil çok sayıda Doğu ve Batı ülkesinin ortak sorunu olacaktır. Ancak ne Amerika ne Avrupa ülkeleri bu durumun farkında değil.
Türkiye, Dünyanın en önemli iki sorununda biri olan Ukrayna-Rusya savaşı için arabuluculuk görevini yürütmektedir. Savaşın şiddetini azaltan yaklaşımı ile bu defa gıda krizine yol açacak bir soruna da arabuluculuk yaparak stoklarda yer alan buğdayların ülkelere ulaşması için çaba harcamış ve başarmıştır.
Bu çalışmalar bize şunu gösteriyor:
Amerika Türkiye'ye teşekkür ediyor, övgü dolu sözlerle güvenini açıklıyor. Avrupa BM ve NATO üzerinden Türkiye'nin güvenli bir dost olduğunu ifade ediyor. Bölgesel sorunlarda sürekli taraf olan Amerika ile Avrupa ülkeleri Türkiye'nin tarafsızlığına da övgü ile yaklaşıyor. Türkiye'nin bölgesel gücü tartışmaya açık değil, çünkü bu güç Amerika, NATO ve BM tarafından da tescil edilmiştir.
Bu durumda insan aklı ile bağdaşmayan söylemler, eylemler ve tutumlar var. Yunanistan'da silahlanmaya Amerika neden destek veriyor? Akdeniz'de Türkiye'nin uluslararası haklarına ve hukukuna BM ve AB neden destek vermiyor ve eleştiriyor?
Dünyadaki sorunlar sadece Ege ve Akdeniz veya Kafkasya ile sınırlı değil. Dünyanın tüm sorunlarını kendi sorunları olarak gören ve taraf olan ülkeler Türkiye'nin bölgesel sorunlarını görmemesi, yeni dünya düzeninde süper güçler olarak ifade edilen ülkelere bir katkı sağlamayacaktır. Bilakis sorun yumağına dönüşecek olan bu sorunlar gelecek süreçlerde bu ülkelerin temel sorunlarına dönüşecektir.
Size bir örnek veriyorum: Tahıl krizi; Türkiye tahıl krizi için Karadeniz koridorunun açılması aracı olmasaydı milyonlarca ton buğday savaş bölgesinde bulunan depolarda kaybolacaktı. Dünya ekonomisi için yaşam kaynağı olan buğdayın ayrıca doğal gazın hangi ülkeleri ilk olarak etkileyeceğini ifade ettim.
ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi Tayvan'ı ziyaret planlarına yönelik yapılan açıklamalara/söylentilere Çin sert bir tepki gösterdi. Bu tepki sadece bir açıklama olarak düşünülmemelidir, bu ziyaret gerçekleşirse Çin ve Amerika arasında yeni yaptırımlara yol açabilir. Dünya ekonomisi böyle basit bir ziyaret nedeni ile kırılgan durumu çok yüksek. Tayvan ziyareti neden bu kadar önemli? Tayvan Çin tarafından tanınmayan bir ülke, Tayvan'ı kendi toprağı olarak görüyor. Bugün Rusya'nın Ukrayna'ya bakışına benzer bir durumu yansıtmaktadır.
Amerika Çin'in bu durumunu biliyor ve ABD Başkanı Joe Biden 82 yaşındaki Pelosi'yi Tayvan'ı ziyaret etmekten vazgeçirmeye çalışıyor. Çünkü Amerika her ne kadar Çin ile soğuk savaşın eşiğinde olsa da Çin'e temkinli yaklaşıyor.
Dünyada yoksul ve zengin arasındaki fark hızla açılırken, açlık ve hastalıktan dolayı toplu ölümlerin de artarak devam etmesi, bireysel silahlanma ve terör olaylarının tırmanması yeni Dünya düzeninde mevcut sorunların çözümsüz kalacağına dair keskin belirtiler görülmektedir. Hatalıkla mücadele de en son etkili olan covid virüsü ve öncesi Afrika ülkelerinde görülen diğer hastalıklara bugüne kadar teknoloji ve bilime rağmen kesin bir çözüm bulunamamıştır. Yoksulluk ve açlık aynı şekilde çözüm bulunmayan bir küresel sorunudur. Küresel iklim sorunları da aynı şekilde karşımızda çözümsüz kalan bir çevre sorunudur.
Durum şu; içinde bulunduğumuz çağda Dünya ülkeleri uzay çağında ve bilgi toplumunda olmasına rağmen açlık, yoksulluk, çevre, sağlık, eğitim, adalet gibi birçok sorunu çözme kabiliyetine ve gücüne sahip olamadıkları görülmektedir, ancak bu sorunları ve benzer sorunları yaratma kabiliyetinde keskin bir zekaya sahip oldukları görülüyor. Son yıllarda meydana gelen yoksulluk, sağlık, göç savaş ve çatışmaları dikkate alacak olursak küresel güçlerin her sorunda paylarını net görebiliyoruz.
Türkiye yeni dünya düzeninde ne yapmalıdır?
Türkiye tüm olumsuzluklara rağmen batının ekonomik ve sosyal modellerine açık bir ülkedir. Dış politikasını, ekonomi politikalarını ve eğitim politikalarını Batıya göre tasarlamaya çalışan bir ülke olarak Türkiye, Ukrayna-Rusya savaşında duruşu ile takdir toplamıştır. Son İran zirvesi ile uzlaşılan konularda İran-Rusya-Türkiye üçgeninde bölgesel sorunlar masada kalmamalıdır. Tahıl koridoru yaklaşımı ile övgü alan Türkiye'nin gömen politikasına destek verilmemiştir. Türkiye göç politikasında Batılı ülkelerin ön görülerine ve destek vaatlerine güvenmeden yoluna devam etmelidir. Türkiye'nin doğu ve Kafkasya ile olan yakın ilişkileri önemlidir, ancak bu ilişkiler Türkiye'yi Batı'dan uzaklaştırmamalıdır. Bu bakış açısı yeni dünya düzeninde olumlu sonuçlar vermeyebilir. Uluslararası ilişkiler her zaman prim yapmayabilir ancak doğru seçim ve mantıklı bir strateji ile bölgesel güç özeliği devam edecektir. Batılı ve Doğulu aktörlerle aynı sahnede rol almak ayrı bir risk olmanın ötesinde yeni Dünya düzeninin koşulları mutlak iş birliklerini zorunlu hale getirmektedir, bu mantıklı zorunluluk duygusal zeminde değil stratejik olarak tasarlanmalıdır.
Küresel güçler ile yeni Dünya düzeninde bir denge siyaseti tasarlama anlayışı uzun süredir Türkiye'nin geleneksel dış politika anlayışıdır. Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye güvenlik açısından birçok tehditlerle mücadele etmektedir, ancak bu tehditlere karşı mücadelesinde uluslararası destek almadığı gibi bazı küresel güçlerin Türkiye karşıtlığı politikalar izlediği de görülmektedir. Türkiye bu durumda lider ülkeler arasında kiminle iş birliği yapacağı ve kiminle aynı gemide yolculuk yapmayacağını netleştirmelidir. Dünya ülkelerinin kabul ettiği bir gerçek var, Türkiye coğrafyası küresel ülkelerin çıkarlarına her zaman olumlu katkılar sağlamıştır. Bu durum dikkate alındığında denge politikasının Türkiye ve küresel güçler için önemlidir.
Türkiye çok kutuplu yeni Dünya düzeninde Doğu ya da Batı'nın veya Kuzey yada Güneyin bir parçası olmak zorunda değildir. Dünyada meydana gelen gelişmeler analiz edilirse iyi bir dış politika uzmanı gözü ile de bakılırsa, küresel yada bölgesel herhangi bir güç ile stratejik ortaklık yapmak hem mümkün değil hem de yanlış olacaktır. Çünkü çoğu blok politik amaçlı yada inanç temelli bir amaç taşımaktadır. Müslüman ülke olma özelliği ile Türkiye'nin hangi blokta yer alması gerekiyor sorusunun her zaman doğru bir cevabı olmayacaktır. Acele etmeye gerek yok ve ani kararlar Türkiye için olumsuz sonuçlara yol açacaktır. Çünkü hangi ülke Türkiye için tehdit hangi ülke dost şu süreçte net değil. Ayrıca Yeni Dünya düzeninin dengesi Pasifik coğrafyasına kaymaya devam ediyor. Türkiye bu durumda, çok amaçlı ve çok kültürlü, daha ötesi çok menfaatli ilişikleri uzun süreçli ilişkiler yerine gerekirse günlük ilişkiler dahilinde de benimsemelidir.
Dünya şunu biliyor özellikle Avrupa çok daha iyi biliyor. AB ve Türkiye çok yönlü tehditlere açık coğrafyalara sahiptir. Güvenlik sistemleri zarar görmüş bir Türkiye'nin veya zayıf bir Türkiye'nin AB için ciddi güvenlik tehdidi oluşturacağı kesindir. 1997 yılında İstanbul'da bir gazeteci olarak takip ettiğim bir Alman bayan parlamenterin ' Türkiye'yi AB'ne almayacağız, hiç birimiz bunu istemiyoruz, çünkü Türkiye'nin kötü komşuları var, Türkiye AB üyesi olduğu an bu kötü komşular AB'nin de komşuları olacaktır' Alman bayan parlamenterin bu konuşmasının arasında aldığım satırların yıllar sonra ne kadar haklı olduğunu görüyoruz.
Bir başka nokta daha çok önem ahzetmektedir. AB-Türkiye ekonomik ilişkilerinde görülmektedir. Türkiye dış ticaretin önemli bir bölümünü AB ile yapmaktadır. Dış yatırımların çoğu AB ülkelerinden gelmektedir. Türkiye hiçbir zaman ekonomik ve politik iş birliklerine dinsel veya kültürel zeminden bakmayan bir ülke olmasına rağmen, küresel liderler bu bakış açısı dışında hem politik hem kültürel hem de din üzerinde yaklaşım içine girmiştir. Ancak mantıksal olarak kabul etmemiz gereken sosyal manada sorunlar olabilir. Küresel liderler Türkiye'nin Dünya barışı ve ekonomik gelişmeler için vazgeçilmesi mümkün olmayan bir ülke olduğunu kısa sürede kabullenmeleri gerekiyor. Duygusal yaklaşım içinde olan bir çok batılı ülke lideri Türkiye'nin özündeki başarıyı, ülkeleri için ne kadar önemli olduklarını mantıksal olarak kabullenmelidir.