Ekonomik başarı ve sürüdürebilir toplumsal yaşam bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Yönetmek ve strateji üretmek bu bütünlüğün destek mekanizmalarıdır. Bu bağlamda ve analizde artık şunu kabul etmek zorundayız. Çalışma hayatında (sanayi-hizmet-tarım) başarısızlık ne bir kader ne de hoş görülecek ve katlanılabilecek bir sonuçtur.
Bir işi yapacak yetenek, bilgi, takım ruhu, zeka veya sistem yoksa bu işi üstlenmek en büyük hatadır, ayrıca bu ülkeye verilecek en büyük zarardır.
Yönetici olmak eğitim, birikim, yetenek ve cesaret istiyor. Bunlardan biri olmazsa diğer özellikler işe yaramaz. Bu durumda kendimizi sınama zamanı gelmiştir.
Günlük yaşamı biraz daha yakından inceleyecek olursak çevremizde hemen herkes ve biz kendimiz dahil olmak üzere iyi ve doğru gitmeyen işlerden hep şikayet ederiz. Ancak yanlış olduğuna kanaat getirdiğimiz gelişmelere karşı doğru bir seçenek sunmak kültürümüzde yok.
Çocukluktan itibaren aldığımız eğitim, içinde yaşadığımız toplum, ailemiz geleceğimizi şekillendiren çevre, kişilik ve başarımızla yakın ilişkilidir. Bu bağlamda yaşadığımız sorunları ve beğenmediğimiz gelişmelerin aslında kendimiz de bir parçasıyız. Aynı hatayı defalarca görmemize rağmen medeni bir cesaretle sorgulamadığımız sorunların ve yetersizliklerin birer kaynağı da biz oluyoruz.
Sabah işe giderken toplu taşıma aracı 20 dakika geç gelirse bu sizin sorununuz değil, ancak neden geç geldiğini medeni bir şekilde sorgulamanız gerekiyor. Siz sorgulamazsanız bu hatayı belki birden çok fazla tekrar edecektir.
Cadede yürürken yere tüküren bir insanı uyarmadığınız takdirde o kentte yere tükürenleri saysıı hızla artacaktır. Çünkü uyaran yok ve yere tükürme cezası varsa da caydırıcı değil.
Kırmızı, sarı ve yeşil ışık bir kentin medeniyet göstergesidir. Kırmızı ışıkta durmayan yaya ve araçlar aslında o kentin kültüründe yetişmiş ve şekillenmiştir.
Kapalı alanda sigara içen kişilerin dışa yansıyan kişlikleri bu şekilde uzun süre devam edecektir. Değişmesi mümkün görünmeyen bu kültürün yaygın hale gelmesi kaçınılmaz.
Hayatımızda olumsuz gelişmeler süreç içinde hızlı artış gösterirken yasa koyucular ve uygulayanlar ve yöneticiler hızlı çözüm teknikleri ile her alanda ortaya çıkan sorunları çözmelidir.
Rahmetli Süleyman Demirel'in meşhur bir sorun çözüm önerisi vardı. Sorunlar kaşısında zorda kalınca esprili ve gülümseyerek çözüm üretirdi kendince. O meşhur önerisini hatırlatmak istedim. Rahmetli Demirel " meseleleri mesele yapmazsanız ortada mesele kalmaz" Bu esprili çözüm önerisi bazen işe yarıyordu.
Peki şu süreçte ortaya çıkan meseleler var. Enflasyon, faiz, yolsuzluk, fahiş fiyat gibi bir çok mesele var. Rahmetli Demirel'in bu sözü bu gün geçerli mi acaba?
Biraz Rahmetli Demirel'e uyalım. Bir süre meseleleri mesele yapmayalım. Ancak birileri beni eleştirecek. Yeterince meseleleri zaten mesele yapmadık. Şimdi meseleleri mesele yapmak lazım ki, çözüm üretilsin.
İçinde yaşadığımız bu süreç bilgi toplumudur. Birey akıl, zeka, strateji, sistem ve mantık çerçevesinde hareket etmek zorunda.
Meseleler artık mesele yapılmaktadır. Çünkü bilgi toplumunda bilim çözüm üretmek için var.
Meseleleri mesele yapmadık, artık meseleler meseledir. Çözüm bekliyor.