Temizlik deyince ilk akla gelen beden ve üst baş temizliği, ev temizliği, işyeri gibi fiziki temizlik çeşitleridir. İki çeşit temizlik vardır: Birincisi ve en önemlisi manevi temizliktir. Manevî temizlik kişinin kalbini kötü duygu ve düşüncelerden, bedenindeki organlarını günahlardan arındırmasıdır.

Kalp (gönül) temizliği diğer temizliklerden önce gelir. 'Falanca temiz bir insandır.' dendiği zaman ilk akla gelen onun temiz ve nezih duygulara sahip olması, gönlünün herkese karşı sevgi, saygı ve iyilikle dolu bulunmasıdır. Temizlik, kişinin maddi ve manevi kirlerden arınması, iç ve dış dünyasının temiz olması demektir.

Dinimizde temizlik, bir kısım ibadetlerin şartı olduğu gibi, sağlıklı yaşamanın da bir gereğidir. Yüce Dinimiz temizliği yaşamın temel unsurları arasında görmüş ve Hz. Peygamberimizin ifadesiyle 'Temizlik İmanın yarısı' olarak ifade edilmiştir. Ayrıca ibadetlerde yine temizlik şartı aranmıştır.

İkincisi ise, maddi temizliktir: Beden ve ruh sağlığının temel şartı temizliktir. İnsanın yiyip içtiği gıdaların, giydiği elbiselerinin, kullandığı eşyalarının, Kullandığı arabanın, içinde oturduğu evinin, çalıştığı iş yerinin, hatta sokağının ve çevresini, kısaca yaşam alanlarının pisliklerden temizlenmesi, sağlıklı bir hayat için şarttır.

Ülkemizde yaygın olan bayram temizliğini de unutmamak gerek. Temiz insanın tabiatı zinde, vücudu sağlamdır. Her gün bayağı, kirli (pis) işlerle uğraşan insan, çok kere kirlenir, pislenir. Bunlardan temizlenmesi gerekir. Çünkü kirlilik, pislik çeşitli hastalıklara sebep olduğu gibi, insanların rahatını, huzurunu da kaçırır. Öyle haller vardır ki, insanın pislenmemesi, kirlenmemesi mümkün değildir.

Çoğu insan siyasetin temizlenmesi gerektiğini bilmez yada akıl etmez belki ama en önemlisi de bu siyasi temizliktir. Çünkü Ülkemiz seçimle işbaşına gelenlerin yönettiği sözde demokrasinin hakim olduğu sistemle yönetilmektedir.

Ancak seçtiklerimizi çoğumuzun tanımadığı parası ve dayısı olan insanların ülke yönetimine talip olduklarıdır. Amacım kimseyi rencide etmek, suçluymuş gibi göstermek değildir. Herkes nefsimden üstündür. Genel anlamdadır yazdıklarım.

Seçim zamanlarında aday olan çok insanın ismini ilk duyduğumuz olmuştur. Adayları parti genel merkezleri seçer liste sıralamasına koyar bizlerde benimsediğimiz partiye oyumuzu veririz. Yani aslında seçmenler adaylara değil siyasi partiye oy verirler. Parti Milletvekili adayını seçer, Seçmen ise partiyi seçer. Bundandır ki partilerin içindeki çürüklerden sorumlu olan halk değil, parti genel merkezleridir.

Ak Parti de ki yani siyasette başlayan temizlik sevindiricidir. Son günlerde Sayın Erdoğan davadan bahsediyor. Gerçekleşirse seviniriz. Ak Parti eleştirmeyi pek kabul etmiyor. Eleştirilere tahammülsüzdür. Birinci dönem hariç, her yaptığım doğrudur diyor. Ak Parti döneminde değil dava adamını bulmak, görmek, çok dava adamı kayıp olmuştur. Sayın reis sayesinde, zengin olanlar, mevki makam kapanların semtine uğramak, dikenli tarlaya girmek gibidir.

Onun için Sayın reis, Belde, İlçe, İller bazında temizlik hareketi başlatmıştır yürekten kutluyoruz. İşin farkına varmış, dava adamı halkın içinde olur, halkın dertlerini dinler, çözümler üretir, sadece protokollerle uğraşmaz. Viapilerden geçmeye bile tenezzül etmez. İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın kaidesini uygular. Servetine servet katmaz, servetini davasına feda eder…

Kibirlenme, kendini dev aynasında görme dava adamının vasfı değildir. Dava adamı Harunken, Karun olmaz, olmamalıdır. Dava adamı ceketle makama oturur paltoyla makamdan ayrılır… Dava konusunda söylemleriyle Sayın Erdoğan'ın samimiyetine inanıyorum.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, geçenlerde bir konuşmasında, 'Partimiz içinde kesinlikle arzu ve tasvip etmediğim tartışmalara şahit oluyorum. Kimi köşe yazarları üzerinden başlatılan bu tartışmalarda kimilerinin şahsım adına adeta racon kestiği anlaşılıyor. Benim milletimle, partimle paylaşacağım düşüncem, teklifim varsa bunun yolları bellidir. Kimsenin racon kesmesine de ihtiyacım yoktur. Racon kesilecekse bu raconu bizzat kendim keserim' dedi. Bu durum gösteriyor ki kaygılarımızda haklıyız.

Ak Parti ile İlgili samimi olarak şöyle diyorum. Bir oluşumun referansı din değilse, hangi alanda dava adamı yetişecek, seçimlerde artış göstermekle, iktidardan düşmemekle dava adamı oluyorsa bu yeni dava adamlığı tarifidir. Demek biz buraları anlamamışız. Basının çoğunu elinde bulunduran iktidarın basın dalında kaç dava adamı var.

Merhum Hasan Karakaya'yı rahmetle anıyorum. Yanlışları yağlamak, beyazı kara göstermek, cüceyi yüce, yüceyi cüce göstermek, çıkar uğruna, aferin uğruna hedef göstermek, iftira etmek eğer dava adamlığı ise bizde pardon mu diyelim? Eski mücahit A.Rahman Dilipak bas bas bağırıyor birazcık kulak verin.

Bence Ak Parti'nin siyaset peteklerinde bal bitmek üzeredir. Daha çok şeyler var ancak dost acı söyler babındandır benimkisi. Herkes yaptığından sorumludur. Bizler yönetilenler olarak işin zahirine bakarız. Yanlış gördüklerimizi de yazarız, alkışçılardan da olamayız, olmayacağız.

Partiler kurulurken, halka benzeyen tarafları çok olur. Bu tüm partiler için geçerlidir. Halkın oylarını kaptıktan sonra halka rağmen değişmeleri, halkın nabzını iyi bildiklerinden olsa gerek. Ahirete gerçekten inanıyorsak, fani şeyleri ilahlaştırmak ahiret yurdu için günah hamallığıdır.

Cehennem ateşine odun olmamak için dünya tarlasına iyi şeyler ekelim. Amelimizin temiz olması dileğimle…
Selamla kalın selamette kalın.