Dündü, oldukça halsizlik ve bitkinlik...

Bir dostun teklifiyle birkaç saati bulan şehirde yürüyüş.

Herkeste bir merak...

Cumartesi.

Etrafta insan seli.

Dikkâtle yürüyoruz.

Elinde telefonuyla yürüyenler.

Canlı yayında.

Fotoğraf çekiyor.

Konuşan var.

Bir çay ocağında dinlenme.

Yol arkadaşımız, şehir yazılarına haklı eleştirilerde bulunuyor.

Birçok yazı, bizi sevimsiz yapmış, şehirde.

Yazdıklarımızın yaşanan şehri ele almadığını, genel manada şehir eksenli yazılar olduğunu ifade etsem mi?

Bir tereddüt hali!..

- Yahu sen tüm şehirlerin üniversitesi misin?

Bir şehrin hayvan sakatadı ürünlerle tanıtımına şiddetle karşı olduğumuzu, kendisi bilir.

Çoğunluk bunu böyle istiyorsa demokraside yanlışlık, haklı olanlara susma halini hediye ediyor, bizde. Çoğunluk, sayıca fazla olduğunda yanlışlıklara yelken açıldığında doğru rotayı göstermeye çalışanlar azınlıktaysa ne yapılmalı?

Siyasî alanla alakalı değil, konumuz.

Bir şehri tanıma ve tanıtma ya da tanıtma-ma eksenli.

Şehir fuarlarına şehri temsilen katılan kurumlarla kuruluşlar...

Bazen " En çok ziyaretçi çeken stand bizim oldu!.." naraları, yazılarda ve haberlerde şekillenir.


Hayvancılığın bittiği bir şehirde onlarca metre uzunluğunda eritilmiş örgü peyniri gösterisi...

Standlarda turist çekmek için tadımlık çerezler.

Belki de yörenin tadımlık yemeklerinden sumaklı dolmalarla sarmalar...

Belki de marine edilmiş kuzu ciğerinin odun kömüründe perdeli haliyle pişirilip, herkese ince ekmek arasında dürüm olarak sunumu.
Bir kazanda fokur fokur işkembe dolması, kibe...

Beri yanda tercihe göre şırdan.

Öbür tarafta kuzu, koyun, keçi, oğlak bağırsağından özenle yapılmış mumbar...

Üzüm şırasından mamûl ürünler...

Otellerin tanıtımını esas alan, sehrin farklı açılardan karelerinin bulunduğu broşürler...

Tümüyle ticarî işlerle işlemler üzerine kurulu bir tanıtma ameliyesi.

Olmazsa olmazı halay çekmeler ve mendil sallayanlar.

Türkü çığırıcılar ve alkış sesleri...

Nihayetinde farkındalık...

Kimseler alınmasın ve kızmasın.

Her şehrin tanıtım standında olabilen şeyler...

Denizli standı oldu mu, horozun hem maketi hem canlısı olmaz mı?

Kayseri ve Kastamonu, çemenli ve çemensiz pastırmada yarışmıyor mu?


Leblebinin iyisi Çorum'da nohut olarak hasat edilmez de orada yapılır.

Kaysı, Malatya'da bilinir de Elazığ'da olmaz mı?

Adıyaman etsiz, Urfa ve Antep etli çiğ köfte yarışında. Ayrıca soğanlı- Sarmısaklı kavgası mevcut.

Değerli Okur;

Bu fuarlarla festivallerin mutfak eksenli olduğunu kabul etmek lazım.

Ticarî işletmelerin desteklediği, odalarla resmî kurumların sponsor olduğu bu tarz etkinlikler, mideye hitap ediyor, özetle.

Bizim ŞEHİR ARAŞTIRMALARI MERKEZİ anlayışımız içinde bu tür tanıtımlar, sadece " Mutfak Kitaplığı" ile sınırlı.

Bilirsiniz, şimdi kalkınma turizm ile endeksli.

Üretim ve istihdam için yatırımlar, ayrı minvalde.

Oteller, yeme- içme sektörüne yapılan yatırımlar, verilen teşvikler turizm merkezli.

İşimiz kültür.

Uğraş alanımıza bir şehrin ya da şehirlerin ilgili olduğu her alan girmekte.

Biz, etkinliklerle fuarlara yazarların ve şairlerin konu mankeni davetlerine karşıyız, uzun zamandır.

Kimilerinin "Şehir Araştırmacısı" diye kendi A veya X şehrinin yazarını duyduğunu, bildiğini sanmıyoruz.

Sözün Özü...

Yol arkadaşımız ile uyuştuğumuz, uzlaşmadığımız noktalar var.

Uzlaşmadığımız noktalar yok, as?ında.

Konuya farklı açılardan bakma, bizi birbirimizden ayrı kılıyor manzarasını vermekte.

Şehri mi kurtardık, bu gezide?

Hayır!..

Onlarca defa gezdiğimiz alanlar, ...

Hepsi yeme-içme yerleri...

Dolaşan yüzlerce insan aynı anda.

Bu insanlar, nerede çalışır?

Aldıkları, kazandıkları aylık ihtiyaçlarına cevap veriyor mu?

Çayı, 2.5 Liradan içmek için çay ocağına gittik, çantada simit...

Şehri feth eden iki kahraman...

Küçük masamıza davet ettiğimız bir tanıdık.

Halimize üzülmüş olmalı:

- Abe, size dürüm ciğer ısmarlayayım.

Yol arkadaşım tedbirli:

- Kurban, biz şeker hastasıyız.

Tanıdık, kadayıfın diyabetliler için yapılanından bahsediyor.

Bilir misiniz, insanımız ne derecede eleştirilse de köklerinden koparılmıyor, bir türlü.


Çay ocağı sahibi, dolaptan biraz peynir getirdi, teberrüken.

Teşekkür ettik, ikrama, kalkarken.

Meğer küflü diye yenilmiyor imiş, Çeçil Peyniri.

Bizim Çaycı Erzurumdan evli.