Gündemde yazılacak birçok sıcak başlık varken İslamiyet'in zuhuruyla birlikte yaşamları, mücadeleleri, ödedikleri bedeller ve şahadetleriyle, ümmetin şuurlu evlatlarına rehberlik eden sahabeleri hatırlayalım ve anlatalım istedik.

*******
Bu kısa biyografileri aktarırken daha çok gençlerimizi düşündük. Çünkü gençlerimiz, özellikle lise çağlarından itibaren kendilerine rol-model olacak isim arayışına giriyor.

Birçok aile de evlatlarının bu arayışını endişe ile karşılıyor. Evlatlarının duygu dünyasındaki o şuuru 'bir aşırılık' olarak görüp bu duyguları köreltmeye çalışıyor. Bu köreltme ve bastırma gayreti de çocukların, 'bulanık isimlere ve sözde kahramanlara' itibar etmelerini tetikliyor.

*******
İşte bu sebeplerle biz, hayatlarını tebliğe, dini yüceltmeye, kafirlerle ve onların işbirlikçileriyle mücadeleye adayan bu şahsiyetlerin yaşamlarını sizlere aktarmayı bir vecibe olarak gördük.

Yeni gelen nesiller örnekler görmek isterler ve onlara ümmetin özünü sunmazsanız, başkaları bu boşluğu doldurur.

Peygamberimiz Medine'ye hicret ettiğinde, onu karşılayan çocuklardan biri de Hz. Sehl'di. O sırada beş yaşında bulunuyordu. Babası Sa'd bin Malik (r.a.) Hicret'ten önce Müslüman olduğu için, Hz. Sehl, Müslüman bir ailede yetişmişti. Asıl ismi 'Hanza' iken Peygamberimiz tarafından 'Sehl' olarak değiştirildi.

Hz. Sehl, yaşı küçük olduğundan Peygamberimizle birlikte hiçbir savaşa katılamadı. Fakat Hendek Savaşı öncesinde toprak taşıyarak hendek kazılmasında yardımcı oldu. Bununla ilgili bir hatırasını şöyle anlatır:

'Hendek kazılırken hep Peygamberimizle beraberdim. Onlar hendek kazıyor, biz küçükler de toprak taşıyorduk. Resûlullah'ın şöyle dua ettiğini işittim: 'Ya Rab! Bütün hayat ahiret hayatıdır. Muhacir ve Ensar'ı affına nail eyle!''

Sehl (r.a.) çok zeki birisiydi. Devamlı Peygamberimizin yanında bulunur, ona hizmet ederdi. Ondan duyduklarını ve gördüklerini hafızasında tutabilmek için gayret gösterirdi. Resûlullah'ın vefatına kadar 10 yıl bu hal üzere devam etti. Birçok hadiseye bizzat şahit oldu. Bunlardan birini şöyle anlatır:

Bir kadın, Resûlullah'a gelerek, yanında getirdiği elbiseyi ona uzattı, 'Ya Resûlallah, bunu sizin için kendi elimle dokudum. Lütfen kabul ediniz!' dedi. Peygamberimizin de böyle bir şeye ihtiyacı vardı. Aldı ve giydi. Biraz sonra sahabilerden biri, Resûlullah'ın üzerindekini görünce, 'Ya Resûlallah, bu ne güzelmiş! Bunu bana hediye edin!' dedi.

Peygamberimiz hemen çıkardı ve onu sahabisine verdi. Orada bulunanlar o zata sitem ettiler: 'İyi etmedin. Resûlullah'ın böyle bir şeye ihtiyacı vardı. Bilmez misin ki, Resûlullah kendisinden bir şey isteyenleri reddetmez?' Bunun üzerine o sahabi de şöyle dedi:

'Bunu ben giymek için istemedim, öldüğümde kefenim olması için istedim!'

Nitekim öyle oldu. Bu zat onunla kefenlendi.

10 yıl Resûlullah'tan ayrılmayan, onun vefatından sonra da meşhur sahabilerden ilim tahsil eden Hz. Sehl, bereketli bir ömür sürdü. Bütün hayatını İslamiyet'e hizmetle geçirdi.

Birçok talebe yetiştirdi. Hicret'in 91. yılında 96 yaşındayken Medine'de vefat etti. O tarihte hemen hemen hiçbir sahabi hayatta kalmamıştı.[1]

91 yıl İslam tarihinin mühim bir devrini yakından gören Hz. Sehl, 188 hadis rivayet etti. Bunlardan birkaçının meali şöyledir:

'Dikkat ve temkinle yavaş hareket etmek Allah'tan, acelecilik ise şeytandandır.'[2]

'Eğer [ahirete nispeten] dünyanın Cenab-ı Hak yanında bir sinek kanadı kadar değeri olsaydı, kafire ondan bir yudum su bile içirmezdi.'[3]

'Allah'ın senin vasıtanla bir kişiyi hidayete erdirmesi, senin için [en kıymetli mal olan] kırmızı develeri sadaka vermekten daha hayırlıdır.'[4]

Kaynak: [1]Üsdü'l-Gàbe, 2: 367; Tabakat, 3: 624-625; İsabe, 2: 88; İstiab, 2: 95; Müsned, 5: 332-333. [2]Tirmizî, Birr: 66. [3]Tirmizî, Zühd: 13; İbni Mace, Zühd: 3. [4]Buharî, Cihad: 103.

Sahabeler Ansiklopedisi