Hayat, yeryüzünde insan ile manasını bulur, anlam kazanır.
İnsanın yaşadığı mekanlar, bu yüzden bilinir hale gelir.
Dün böyleydi.
Bu gün oldukça farklı.
**
Kızılderili kardeşlerimizin çevreye, tabiata saygısı vardı, okuduğumuz kadarıyla.
Bir dalı bile gereksiz olduğunda koparmayan anlayışa ne kadar hasret kaldık!..
Taş bile olsa gerekmedikçe yerinden oynatılmamalı.
Denizden doyacak kadar balık almışsan, fazlasını avlamak vahşettir.
Kendisine yetecek kadar olandan fazlasını temin, yarına dair gıdayı azaltmaktır.
**
Güzel, yemyeşil, suya doymuş, ruha güzellik katan bir yer görüldü mü, insanın orayı demirle betonla işgali ve dengesini bozması neyle açıklanabilir?
Kayalık, taşlık, depreme dayanıklı alanlar varken, tarımın ve hayvancılığın yapıldığı dümdüz arazilerde on beş - yirmi katlı yapılaşma insan vahşetinin yasalarca teminat altına alınan hakkı olarak nasıl kabullenilebilir?
Ağaç yoksa, su yoksa, kuş sesi yoksa, toprakta karınca, yaprakta böcek, havada kuş uçmuyorsa o yer işgal edilmiş, insanca yaşamanın yerine betondan mezarlar yapılmış, adına farklı farklı isimler konulan yerleşim alanları yapılarak, tabiata savaş açılmış...
**
Taşın kullanılmadığı mimarî, yok olmaya mahkûm...
Betondan, demirden, camdan ve rengarenk boyalarla süslü yapıların ömrü yüz seneyi bulamazken binlerce yıl ayakta kalan yapılara düşmanlık niçin?
Asırlardır akarsulara gerdanlık olan taş köprüler yerine taşkınlara dayanamayan on- on beş yıllık köprüler neden yıkılır?
**
Sağlığın düşünülmediği, duvarların teneffüs etmediği, yeşilin oksijensiz ve susuz kurutulduğu, modern kölelik dönemindeyiz.
Etin ve sütün yapay yolla elde edilmek istendiği devirde, hiçbir hayvana yaşam hakkı tanınmayan bilimsel esaretin eşiğindeyiz.
Yeryüzünü bombalarla, radyasyonla zehirleyen, gökyüzünü kirletenler, insanın süt-et-beslenme kaynağı olan küçük baş hayvanlara da düşman büyüklerine de öfkeli.
Gökyüzünü onlar kirletir ve gaz salınımının artırıcısı suçlusu gösterilir.
Balina nesli tükenmek üzere.
Filler, sirkler için canlı tutuluyor.
Tabiatın dengesini bozanlar, artık ne kaplana ne arslana rastlar oldu.
**
Arıların ortadan kayboluşuyla birlikte hayat son mu bulacak?
Şekerden bal, boya ve esastan meyve suyu üreten kapitalizmin utanacak yüzü yok.
Tükürükle kirli yüzünde tükrük kadar bir temizlik sonrası farklı maskesi ortaya çıkacak.
**
Bize çoktan bulaşan bu virüs, onlara aklını başlarına getirdiyse bizim iki karış havada görünür.
Topraklarına göz diktikleri coğrafyalarda su kaynaklarını gözune kestirenler, denizlerin kabarmasıyla topraklarını kaybettikleri gün, depoladıkları tohum ambarlarıyla bir kavimler göçüyle tarihin en büyük ve acımasız işgal göçünü başlatacak, ekvador çizgisinde kan gövdeyi götürecektir...
**
El değmemiş, insanın tahrip etmediği bakîr yerler, bir bakarsınız doğallığını yitirmiş durumda.
Size güzel tablolar çizemem kelimelerle...
Ruhunuzu serhoş edecek kelimeler sarf edemem.
Onların bize kabul ettirdikleri anlayışın temelinde yatan bu.
Son iki yüz yıldır, düşündükleri çıkmaz ortada.
Hangi cepheden baksanız manzarası çirkin ve kirli çağın.
Bunun farkına varmak, dünyayı kurtarmaz, biliriz.
Belki ataşe atılan İbrahimin yardımına koşarak giden kertenkelenin ağzında, uçup giden serçenin gagasında bir yudum su misali gücümüz oranında katkımız olur.
Mesele bu kadar, açık ve net aslında.
Şehirlerde çok katlı, toprağı betonlaştıran, tabiata düşman kesilen çağın her anlayışına karşıyız!..
ve Tabiata saygısı olmayan her düşünceye taraf değiliz!..
**
- Kaç kişisiniz, bayım?
- Tek başınayım, belirttiğim düşünceler beni bağlar.
**
ŞEHİR ARAŞTIRMALARI MERKEZİ niçin ve neden önemli?
Anlatabiliyor muyuz?