Aklım hala almıyor, yapılanları ve söylenenleri… Feveranları duyuyor, çekilen çilelerin dayanılmaz olduğunu ve dolayısıyla bu elem ve kederi yaşayanlara sabır dilemekten başkaca elimizden bir şey gelmiyor. Siyasal hayatın kendi içinde kendini yenilemesi ve yeni kanallara yeni düşünceler akıtmasına ihtiyaç vardır, önemlidir.

Baskı yerine paylaşımcı, zorbalık ve şiddet yerine barışçıl bir ses yükseltilmesi elzemdir. Biz bunu teröristlerden bekleyemeyiz. Bu devletin işidir.

Şimdi yapılan bu yeni saldırıyı kınamak aynı zamanda yüreğimizin sesini dile getirmek fazlasıyla önem taşımaktadır. Bu yapılan terörist saldırılar bir örgüt işi mi yoksa bunun arkasında Suriye gibi düşman kabul ettiğimiz devletler mi var? Dahası dost görünüp ülke de kaos yaratmak isteyenler, düşmanlığı körükleyen devletler mi? Şüpheler bizi yiyip bitiriyor. Çünkü patlayan bombalar devletlerin envanterinde olan cinsten patlayıcılarmış.

Bizden taraf karanlık gece. Ancak tüm komşu ülkeler bu kadar karışmışken birileri ülkemizi karıştırmak için elbette birşeyler yapacaklardır. İşıd bu işin baş rölünde. Çünkü önceleri umursamadığımız İşıd son dönemlerde ülkemizi tam hedef tahtasına koymuş.

Birileri tüm bunları görmeyerek halkın saldırılarını mübah kılmak adına belirlenmiş yerleri hedef göstererek, kutuplaştırma, linçlere fırsat yaratama şartları oluşmasına neden olunmaktadır... Sokaklara dökülmek yarayı derinleştirir. Toplum son sürat kin, nefret dalga dalga yayıldığı gibi intikamın boyunduruğuna girmektedir. Önlemi çok çabuk alınmalı…

Derler ki gördüğünün yarısına inan, duyduğuna inanma. Biz vicdanımızın sesini dinleyelim ve ülkemiz halkları arasında kışkırtmacılık yapanlara karşı dikkatli olmalıyız. Bin yıllık bir beraberliğin hatırına vicdanımızın sesini dinlemeliyiz. Terörün doğurduğu acılara karşı sinmek değil, insanlığın erdemini yaşamımıza rehber edinerek başarmalıyız.

Daha taze acının acısıyla kederlenip kahrolurken, peşinden yeni bir patlama geldi. Kınamak, dik durmak, kahretmek, lanetlemek fayda etmiyor. Yeni bir arayış içinde olmak lazım. Bu sorunlardan elbette bir çıkış yolu olacaktır. Çözüm arayışı hepimizin arzuladığı enbüyük çabadır. Ayrıştırıcı kavramlar yerine "biz" kavramını, etnik köken ayrıştırmacılığına gitmeden, bu vatan evladının heba olmaması en büyük arzumuzdur. Şehitlik ne kadar kutsal bir mevki ise insan yaşamı ondan daha kutsaldır.

Hakaretlerle, binalara saldırılarla bir yere varılmıyor. Önemli olan halkın arasında ki birlik ve beraberliğin bozulmamasına dikkat etmek ülke adına en büyük kazançtır. Terör; din, milliyet, dil, cinsiyet, sivil ve resmi ayırt etmeksizin vuruyor. Her vuruş toplumsal bir müsibeti, bir felaketi beraberinde getiriyor. Yanan yürekler, acının vurduğu alevsiz yangınların yükseldiği evleri sahiplenirken galayan yerine sağduyu elden bırakılmamalı...

Gelin kin ve nefreti tarihe gömelim. Kendi tarihimizle yüzleşerek farklılığımızı değil; ortak geçmişimiz olan milli ve manevi değerleri toplumla buluşturalım. Ruhumuzdaki benliği bir yana bırakarak dayanışma ruhunu geliştirelim. Dayanışma, birliktelik ve eşitlik ilkelerine uyulmadıkça nefret suçu fazlasıyla artar.

Tarihe bir göz atın, birlik ve beraberlik sayesinde ne badireler atlatıldığını görürsünüz. Terör ve baskı sürekli birbirini tırmandırır. Devlet af edicidir, devlet kucaklaycıdır. Devlet, ülke uğruna canını feda edenler kadar, yaşayanların sırtında yükselir.

Tüm kine ve öfkeye rağmen itidalli olmak ülke bütünlüğü birlik ve beraberlik adına demokrasinin yaşatılması sağduyunun toplumsal reflekisleri sahiplenmesi ülkedeki huzurun referansıdır. Bu durumda ekonomik dinamikler devreye girmelidir. Duygusal cezbeler, kanlı maceraler kimseye bir şey kazandırmaz. Kazanılan toplumsal huzur barışın değerini gösterir. Sağduyunun yıkımı toplumsal erdemin mahf olmasıdır.

Hepimizin arzusu olduğumuz yerde rahat yaşama, huzurlu olma arzusudur. Ancak olaylar karşısında susmak da olmuyor. İster istemez bazı konuları irdeleme, sorgulama cevap arama hakkı bir cesarete dönüşmektedir. Önemli olan doğruluğu ve yaşamın güzelliklerini toplumla buluşturma ahlaki dürtüleri devreye koymaktır. Adaleti hakim kılma, şüpheciliği bertaraf etmedir.