Ülkemizdeki çeşitli sektörlerin temsilcilerinin ve iş insanlarının kendileri ile yapılan röportaj, program veya toplantılarda ortak olarak dile getirdikleri bir husus var: Arzu ettiğimiz nitelikte personel bulamıyoruz veya bulmakta zorlanıyoruz. Bununla ilgili de çoğu zaman üniversiteleri çağın gerisinde kalmakla veya müfredatlarımızın güncel olmadığı gibi hususlarda adeta eleştiri yağmuruna tutuyorlar. Üniversiteler olarak biz mükemmel miyiz? Tabi ki hayır. Dünyaya entegre olabilme konusunda daima gayret gösteriyoruz. Şüphesiz ki eksiklerimiz vardır. Peki ya sektörlerimiz mükemmel mi? Bunun cevabı da maalesef hayır. Dünya ile rekabet eden sektörlerimizin sayısı bir elimizin parmaklarını geçmiyor.
Burada yapılan en büyük yanlış hatayı her kesimin birbirine yüklemeye çalışması. Halbuki hepimiz aynı gemideyiz. Bunun farkına varıp, mevcut sorunların üstesinden hep birlikte nasıl gelebiliriz diye düşünmek ve kafa yormak zorundayız. Bu konuda ilk adım olarak her iki gurubun da iş birliği konusunda istenilen seviyeden çok uzakta olduklarını kabul ederek başlamaları önemli.
Bizler akademisyenler olarak çeşitli alanlarda sürekli olarak bilimsel bilgi üretmeye çalışan bilim işçileriyiz. Peki bu bilgiyi neden üretiyoruz? Bu bilgi kimin veya kimlerin işine yarıyor? Şüphe yok ki tüm bu bilgi insanlık adına üretiliyor ve onların yararına sunuluyor. Bu bilgi, bazen insanlığın yararına teknolojik bir icat olabilir bazen de işletmelerde çalışan personelin motivasyonunu artırmak için farklı bir yöntem. Neticede üniversitelerimizin her bir bölümü kendi alanları ile ilgili insanlığa fayda sağlayacak bilgiyi üretmeye çalışıyor.
Biz üretmeye çalışıyoruz da peki bu konuda bizleri kıyasıya eleştiren sektör temsilcileri bizlere ne kadar destek veriyor? Bilimsel bilgi üretimine katkıları ne düzeyde? Keşke iyimser cevaplar vermek mümkün olsa. Destek veren çok küçük azınlığı tenzih ederek (onlara şükranlarımızı sunuyoruz) neredeyse hiç diyebiliriz. İllâ maddi desteği kastetmiyorum manevi destek de olabilir. Bilimsel bir çalışma için kendilerinden edindiğimiz bilgiler bile bizim için çok kıymetli. Ama maalesef bu konuda da istekli olduklarını söylemek çok güç.
Kendi bilim alanım olan turizmde başımdan geçen bir olayı paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz günlerde bilimsel bir araştırmaya veri toplamak için otel, seyahat acentası ve restoran yöneticilerinden görüş almak istedik. Aman yarabbi. Hepsinin işi başından aşkın. Hepsi çok meşgul. Allah hepsine hayırlı işler versin. Ancak genel kanıları bu çalışmaların kendilerine herhangi bir katkısının olmadığı yönünde. Amiyane tabirle boş işlerle uğraşıyoruz. Bu nedenle randevu almakta o kadar zorlandık ki anlatamam. Öyle bir algı oluşuyor ki sanki bu çalışmaları biz kendimiz için yapıyoruz.
Nihayetinde turizm işletmeciliği ile ilgili yaptığım bir çalışmanın sonuçlarından ben derslerimde faydalanıyorum. Bizim bölümlerimizden mezun olan öğrenciler de turizm sektörünün farklı alanlarında istihdam ediliyor. Bu durumda bu bilgilerin yine bize randevu dahi vermek istemeyen sektör temsilcilerine yaradığını çok rahat söyleyebiliriz. Maalesef her bir akademik çalışmada benzer sorunları yaşıyoruz. Bu durum aynı zamanda akademisyenlerin sektör ile iş birliği yapma arzusunu da olumsuz etkiliyor.
Diğer yandan her iki grubun birbirini küçümsemesi gibi de bir durum söz konusu. Akademi benim mezun ettiğim öğrenci benden çok mu bilecek derken sektör de akademi bizden çok geride deyip üniversiteyi küçümsemekte. Halbuki varacağımız yer aynı. Küresel çapta rekabet gücü yüksek bir ülke olmak için bu kısır çekişmeye son vermeli ve kollektif bir şekilde, iş birliği içinde çok daha verimli işler yapacağımızı anlamak mecburiyetindeyiz.
Bir zamanlar bir araştırma için kullandığım, ABD'de yayınlanmış uluslararası bir ders kitabında 100'den fazla sektör temsilcisine teşekkür edilmesi dikkatimi çekmişti. Sonra fark ettim ki kitabın bu denli kaliteli içeriğe sahip olması onların desteği ile olmuş. İşbirliğinin mükemmel bir örneği. Aynı şekilde çok büyük çaplı projelerde de özel sektör bu çalışmalara destek veriyor. Karşılıklı iş birliğinin neticesi ise tüm dünyada ses getiren buluşlar veya çalışmalar oluyor.
Özetle, ülkemizin ihtiyacı olan gerçek anlamda nitelikli, gelişmiş ülkeler ile rekabet edebilecek personel ancak ve ancak üniversite ve sektörlerin iş birliği ile yetiştirilebilir. Özel sektörü de en önemli paydaşlarımız olarak görüyor ve onlardan gelecek her türlü çalışma teklifine açık olduğumuzu belirtmek istiyorum. Tek arzumuz, onların da iş birliğine istekli olmaları. Bu hepimizin faydasına olacaktır.