Geçtiğimiz günlerde turizm destinasyonlarının tanıtım filmleri ile ilgili bir araştırma yaparken Şanlıurfa’nın tanıtım filmini de izledim. Aslında filmlerini desem daha doğru olur. Zira Youtube’a “Şanlıurfa Tanıtım Filmi” yazıp arattığınızda valilik, büyükşehir belediyesi, il kültür ve turizm müdürlüğü gibi kamu kurumlarının yanı sıra özel firmalar, çeşitli reklam ajansları hatta bireysel çabalarla çekilmiş tanıtım filmleri dahil olmak üzere pek çok tanıtım filmi ile karşılaşmanız mümkün. Bireysel olanların daha ziyade farklı tanıtım filmlerinden kopyalanıp montajlanarak oluşturulduğunu söylemem gerekli. Bu nedenle bunları çok dikkate almadım.
Başlangıçta tanıtım filmlerinin çok sayıda olması, Şanlıurfa ile ilgili bilgi edinebileceğimiz çok sayıda kaynağın bulunduğu izlenimine kapılmamıza neden olsa da tıklayıp izlemeye başladığımızda durumun çok farklı olduğunu anlıyoruz. Burada çok sesli bir armoniden ziyade bir kakofoni durumu söz konusu. Her biri ayrı telden çalan, çok farklı çekim ve kurgu tekniklerini içeren, bir mesaj iletme kaygısı taşıyıp taşımadığı meçhul adeta bir tanıtım çorbası çıkıyor ortaya. Burada mesajdan kastım tabi ki sosyal mesajlar değil elbette. Normal koşullarda bir tanıtım filmi açık veya örtülü bir şekilde bazı mesajları izleyiciye ulaştırmak ister. En basitinden bir tanıtım filminin mesajı “Görülmeye değer bir destinasyonuz. Gelin, buyurundur.”
Yabancıların mini-movie (kısa film) olarak adlandırdığı, günümüzde bir furya haline gelen filmler, profesyonel olarak tasarlanıp çekilmediğinde, az önce de ifade ettiğim gibi karışık bir mesaj çorbası ürününüz oluyor. Şüphesiz ki bu çalışmalar için verilen emek, harcanan para ve zaman oldukça kıymetli. Ancak tüm bu emeğin verimli bir ürüne dönüşmesi için doğru bir koordinasyon ve planlama da şart.
Bu tanıtım filmlerinde gözüme çarpan bir diğer husus ise Şanlıurfa’nın turistik bir destinasyon olarak kendini mevcut veya potansiyel turistlerin zihninde nereye konumlandıracağına karar verememiş olması. Yani Şanlıurfa’ya neden gelmeliyiz? Sorusuna net bir cevap üretilemiyor. Bu filmlerde, Şanlıurfa’nın kış turizmi potansiyelinden, su sporları için imkanları olan bir destinasyon olmasında tutun da termal turizme kadar neredeyse tüm turizm faaliyetlerinin gerçekleştirildiği bir destinasyon imajı veriliyor. Elbette ki Karacadağ kış sporları için, Atatürk Barajı su sporları için belirli bir imkân sağlıyor olabilir. Fakat imkânı olmak başka, fiilen bu turizm türlerinin burada gerçekleşmesi başka şeydir.
7-8 dakika gibi bir tanıtım filmi için çok uzun sayılabilecek filmler olduğu gibi 50 saniye gibi çok kısa filmler de mevcut. Tüm filmlerin ortak noktası ise 2-3 saniye de olsa neyimiz varsa her şeyi gösterelim mantığı. Bu şekilde adeta Mevlana’nın “Ne olursan ol, gel.” deyişiyle, bizde illa size uyan bir şeyler bulursunuz mesajı potansiyel turistlere iletilmeye çalışılıyor. Halbuki bu çalışmalara ayrılan kaynaklarımız sınırlı ve kıymetli. Bu noktada doğrusu, Şanlıurfa’nın kendisini bir inanç ve kültür turizmi destinasyonu, hadi biraz daha genişletirsek gastronomi turizmi destinasyonu olarak konumlandırmasıdır. Turistin zihninde buraya yerleşmelidir. Etkili konumlandırma için doğru hedef turist gruplarını seçmeli ve doğru mesajlar ile bu turist gruplarını çekmeye odaklanmalıyız. Şanlıurfa için ise sihirli formül: İnanç, Kültür ve Gastronomidir.
Çok sınırlı imkanları olan bir turizm türüne tanıtım filminde yer vermek, turistin kafasını karıştırmaktan başka bir şeye hizmet etmez. Nasıl ki bir dükkânda hem yiyecek hem giyecek hem de beyaz eşya bulamıyorsak (hipermarketleri saymıyorum) bir destinasyonda da her şeyi bulamayız. Aksi halde çorap, çamaşır ile sebze-meyve ve can simidini beraber satan derme çatma bir yazlık bakkal konumuna düşeriz. Doğru konumlandırma stratejisi belirleyerek, buna hizmet edecek iletişim araçları ve tanıtım filmlerini kombine olarak kullanmalıyız. İşte o zaman muazzam bir tarih ve kültür zenginliğine sahip olan Şanlıurfa’mızın dünya turizminden hak ettiği payı alması hiç de uzak bir hayal olmayacaktır.