Modern hayatın vazgeçilmez fenomenlerinden biri haline gelen tatil, çağımız insanı için gerçekten bir zorunluluk mu? Yoksa iktisatçıların ileri sürdüğü gibi halen lüks bir tüketim mi? Merak etmeyin! Bu yazıda amacım "Tatil" olgusunu bilimsel olarak irdelemek değil. Daha ziyade, insanlar neden tatile çıkmak isterler? Tatil fizyolojik ve psikolojik olarak insanlara yarar mı sağlar yoksa zarar mı verir? Bu sorulara hep birlikte bir bakış atalım istiyorum. 

İnsanlar neden tatile çıkar?
Bu soruya tek bir cevap vermek tabi ki çok güç. Turizm bilimciler de bu soruya çok farklı cevaplar veriyorlar. Öne çıkan yanıt ise her insanın içinde farklı derecelerde bulunan merak ve keşfetme isteği. Yani işin psikolojik yönü baskın gibi görünüyor. Zamanı biraz geriye sarıp baktığımızda, insanoğlunun dünya üzerinde var olmaya başladığı andan itibaren yaşadığı çevreyi merak ettiğini ve keşfetmek arzusunda olduğunu görürüz. Başlangıçta yemek bulmak veya hayvan avlamak gibi fevkalade keyifli (!) başlayan geziler, uygarlık seviyesi artmaya başladıkça; yeni yerler görme, dinlenme, eğlenme, dini vecibeleri yerine getirme, sağlık-tedavi, spor, eğitim, iş, yemek (popüler haliyle gastronomi), saygınlık kazanma vb. gibi motivasyonlarla yapılan turizm faaliyetleri halini almıştır. Hatta bu saydıklarımızın her biri bugün farklı birer turizm türüdür dersem de yanlış olmaz. 

Turizm, modern çağa özgü bir olaydır.
Sanayi devrimiyle birlikte insanlar fabrikalarda aile boyu ve çok uzun saatler çalışmak zorunda kaldı. Ancak çok geçmeden bu ağır çalışma koşulları ve monotonluğun işçilerin verimliliğini olumsuz etkilediği fark edildi. İnsan sosyal bir varlıktı. Arkadaşları, eşi dostu ile iletişim kurmak ve de dinlenmek zorunda idi. Ücretli tatil hakkının gelmesi ile de önceleri hafta sonu piknikleri olarak başlayan bu geziler, havayolu ulaşımının gelişmesi ile kıtalararası turizm faaliyetleri halini aldı. Hatta öyle bir hal aldı ki her yıl yaklaşık 1,5 milyar insan uluslararası turizm faaliyetlerine katılıyor. Zira şehir hayatının neden olduğu stres ve iş hayatının rutini modern insanı da ciddi anlamda yormaya devam ediyor. 

Turizm ve tatil bir rekreasyon faaliyetidir.
Nedir bu rekreasyon dediğinizi duyar gibiyim. Latince re-creatio kelimesinden türeyen bu kelime, "yeniden canlanma ve tazelenme" anlamına geliyor. Çok da havalı değil yani. Turizmciler olarak bir kişinin bedenen ve ruhen kendini yenilemesi ve dinginliğe ulaşması olarak tarif ediyoruz. İşte bu yenilenme modern hayatın bir zorunluluğu dersek abartmış olmayız. Tatiller de bu yenilenmeyi sağlayan en önemli araçlar. Yapılan çalışmalar tatile çıkan bireylerin iş verimliliğinin arttığını ortaya koyuyor. Bunun yanında tatil süresince kan basıncınız düşüyor, kalp atış hızınız nispeten yavaşlıyor, adrenalin ve stres hormonlarının salgısı da azalıyor. Tüm bunlar sizin biyolojik olarak yenilenmenizi sağlıyor. Kısaca re-kreasyon gerçekleşiyor. Tabi çok yiyip kilo alma durumunuz da yok değil. Bu nedenle otellerin açık büfelerine mesafeli yaklaşmanızı öneririm. 

Hiç mi olumsuz etkisi yok
 tatillerin?  
Tatil sonrası depresyon maalesef bir gerçeklik. Tatil süresince biriken işlerle tatil dönüşü karşılaşmak, olağan duruma uyum sağlamak da zaman zaman ufak çaplı psikolojik problemlere neden olabiliyor. Tüm bu durumlar, karakterinize, yaptığınız işe, tatilinizin süresine hatta türüne göre bile değişiklik gösterebiliyor. Ancak terazinin pozitif kefesi daha ağır basıyor ki her yıl uluslararası seyahatlere katılan insan sayısı giderek artıyor. Pek çok Avrupa ülkesi, gelişmiş uzak doğu ülkeleri tatillerini mümkün mertebe blok şekilde kullanmaları ve mutlaka tatile çıkmaları konusunda vatandaşlarını teşvik ediyor. 

İşin lüks boyutu nerede?
Tabi işin bir de maddi boyutları var. İşte lükslük burada ortaya çıkıyor. Maalesef ülkemiz insanının arzu ettiği şekilde tatile çıkabilmesi oldukça güç. Son dönem yaşanan enflasyonist ortam tatil fiyatlarının da adeta kanatlanmasına neden oldu. Bu durum iç turizm talebini daraltıyor. Geçenlerde kaba taslak bir hesap yaptım. 

Orta halli her şey dahil bir otelde, dört kişilik bir aile için 4 gece 5 günlük bir tatilin maliyeti uçak biletlerini de dahil edersek minimum 70-80 bin TL bandına çıkıyor. Bu rakamlar, orta ve alt gelir grubu açısından yüksek rakamlar. Henüz insanımızın turizm bilincinin de arzu ettiğimiz seviyede olmadığını dikkate alırsak, tatile çıkmak yerine evin eşyasını değiştirmek ya da yeni bir cep telefonu almak daha cazip gelebiliyor. 

Umarım bir gün ülke insanımız için de tatiller lüks olmaktan çıkar ve hepimiz için olağan bir aktivite halini alır. O zaman ülkece şöyle bir yenilenir ve stres atarız. Bu vesile ile 15-22 Nisan Turizm Haftanızı en içten dileklerimle kutluyor, sizlerle buluşma imkânı veren gazete yöneticilerimize ayrıca teşekkür ediyorum. 

Şimdiden herkese iyi tatiller…