Geçen Pazartesi, şair ve sendikacı Mehmet Akif İNAN'ın vefatının 20. Yılıydı. Akif İnan'ı, ilkin Macera dergisindeki şiirlerinden tanıdım. Daha sonra Milli Gazete'de 'Akif Reha' müstear ismiyle yayınladığı yazıları, takip etti. 1980 sonrasında ise birkaç kez Urfa'ya gelişlerinde tanışma ve görüşme fırsatımız oldu.

Şüphesiz M. Akif İnan, şiir dünyamızda kendi üslubunu oluşturan ender şairlerimizden biri olarak, Edebiyat Tarihi'ndeki haklı yerini her zaman koruyacaktır. Çünkü Akif İnan, gelenek ve modernizm arasında gidip-gelmeden, ama her ikisini de başarılı bir şekilde kullanarak, kendi şiirini oluşturmuş bir şair. Bu arada sırtını dayadığı geleneğin iki çeşmesinden faydalanarak, yani Divan Edebiyatı'nı ve Halk Edebiyatı'nı birlikte harmanlayarak ve modern şiirden de kopmadan birlikte bir şiir kurmuştur.

Bu iki ana unsur, bu iki ana damar, O'nun esas şiirinin saç ayaklarını oluşturuyor. Biz, buna kısaca Neoklasizm de diyebiliriz.

Modern Şiirin sınır tanımayan öğelerinden ilham alıp, Divan Edebiyatı'na Halk Edebiyatı'nın şekil ve muhtevasını da katarak, beyit birimine dayalı, iç ahenk sesine önem veren kendine has bir şiir anlayışı, bir dil geliştirdi İnan…

Modern şiir, ölçü ve uyağı bütünüyle geleneksel araçlar olarak gördüğü için dışlar. Ancak bütünüyle ses, sözcük ve mısra yinelemelerinden de vazgeçmez. Bunların yerine şiirde ses akışına önem verir.

Şairlerin geleneksel öğelerin yerine iç ses uyumuna, mısra yinelemelerine önem verdikleri görülür. İnan'ın şiirlerinde nadiren de olsa uyak ve ses yinelemelerine rastlıyoruz. Ama bütünüyle hece vezni ve beyit sistemine dayalı bir şiir kurularak, geleneksel şiirden büsbütün kopmadığını, bilakis geleneği modern bir anlayışla yaşatmaya çalıştığını görüyoruz.
Modernizm, şiirde biçim bakımından geleneksel şiir üzerinde oldukça etkin bir yapıya sahip. Modern şiir, estetik açıdan geleneksel şiir üzerinde cesur bir biçimde oynamıştır. Bu yüzden modern şiirde artık serbest şiirin dışında belli bir yapıdan, belli bir nazım biçiminden pek söz edilemez olmuştur. Ama Mehmet Akif İnan, Modern Şiirin bu imkanlarını, bir bakıma da eziciliğini şiirlerinde gelenekten yana evirmeyi bilmiştir. Burası önemlidir. Zira modern şiirle kendi şiirini kurarken veya birleştirirken, Divan şiirinin hayal unsurları ve bu edebiyatın salt düşünceleri yerine daha çok gerçek dünyada olup biten unsurlara yönelmiştir. Yeni imgeler, yeni kavramlar kullanmış ve bunların arasında ahenkli bir söyleyiş biçimi geliştirmiştir.

Günümüz meselelerini işlerken aşk kavramını güncel ve metafizik bir anlayışla şiirin merkezine yerleştirir. Böylelikle amaç ve aşk birlikte yürüyerek günümüz insanlarını daha onurlu, daha sorumlu bir yaşayış anlayışına doğru çeker. Bu şiirlerde umutsuzluğa, gelecek kaygısına, bireysel yalnızlıklara, psikolojik hastalıklara asla yer yoktur. Güven ve itimat vardır.

Birlikte ve tek yürek olarak meselelerin üzerine gitmek vardır. Aydın bir gelecek tasavvuru vardır. Hayat, zaman, ölüm, şehir, insan, ahlak, umut, korku, hüzün, tasavvuf, emek, medeniyet gibi temalar, Mehmet Akif İnan'ın şiirinin ana konularını oluşturur. Ve bu konuların her tarafında; içinde, dışında, görünen ve görünmeyen her yerinde aşk mefhumu vardır. Neden aşk? Çünkü aşk, hayatın varolma sebebidir.

Adınla girmesem güne, geceye
Bu gökyüzü her an kurşunlar beni
Hu /Tenha Sözler