Lübnan ve Gazze Arasında Kalan İnsanlığı Kurtarmak İçin Acil Çağrı!

Abone Ol

Dünya, siyasi ve ekonomik meselelerine yoğunlaşırken, Lübnan ve Gazze'deki halklar her geçen gün daha da derinleşen insani bir felaketin içinde yaşam mücadelesi veriyor. Bir zamanlar "Doğunun İsviçre’si" ve "Sedir Ağacı Ülkesi" olarak bilinen Lübnan, bugün Gazze’deki duruma benzer bir yıkım içinde. Evler harap olmuş, sokaklar bomboş, hastaneler ise gerekli sağlık hizmetlerini sağlayamaz hale gelmiş durumda. Tüm bunlar, uluslararası toplumun yokluğunda ve insan hakları sisteminin sessizliği altında gerçekleşiyor.

Lübnan artık sadece çöküşün eşiğinde değil, tam ortasında. Ekonomik ve sosyal krizler artıyor, siyasi çatışmalar ise daha da derinleşiyor. Beyrut Limanı'nın patlaması, bankacılık sisteminin çöküşü, cumhurbaşkanı seçilememesi ve anayasanın zayıflaması, devleti halkına en temel yaşam gereksinimlerini sağlayamaz hale getirdi. Eskiden güvenli evlerinde yaşayan Lübnanlı aileler, şimdi bu siyasi ve ekonomik koşullar nedeniyle ya sokaklarda yada araçlarında uyuyor. Okullar kapalı, çocuklar eğitimden mahrum, insanlar ise gıda, su ve elektrik gibi temel ihtiyaçlardan ciddi şekilde yoksun.

Lübnan’daki bu durum, Gazze’deki duruma çok benziyor. İsrail'in sivilleri ve yerleşim bölgelerini ayırt etmeden sürekli bombalaması sonucunda binlerce Filistinli evsiz kaldı. Uluslararası toplumdan bu saldırıları durdurmaya yönelik ciddi bir adım atılmıyor. Okullar, hastaneler ve evler, İsrail’in acımasız saldırılarının meşru hedefleri haline gelmiş durumda ve dünya ise derin bir sessizlik içinde.

Bu şartlar altında şu soruları sormak kaçınılmaz hale geliyor: Küresel vicdan nerede? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi neden hala bu duruma ciddi bir müdahalede bulunmuyor ya da uluslararası kararları uygulamıyor? Dünya, bombardıman ve abluka altında yaşayan halkların acılarına artık ilgisini mi kaybetti?

Lübnan ve Filistin halklarının yaşamlarını kurtarmak için acil bir müdahaleye ihtiyaç var. Bu nedenle, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden acil toplantılar düzenlemesini ve bu ihlalleri durdurmasını talep ediyoruz. Ayrıca, Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve diğer uluslararası örgütlerden de kapsamlı bir çözüm bulmak amacıyla açık oturumlar düzenlemelerini istiyoruz. Bu suçlar cezasız kalamaz, kalmamalı ve dünya daha fazla seyirci kalamaz.

İç politikada ise Lübnan Parlamentosu’na ve istifa etmiş olan hükümete, bu krizi bir acil durum olarak ele almak ve çözüm yollarını tartışmak için açık oturumlar düzenlemeleri çağrısında bulunuyoruz. Lübnan’ın, bu zor şartlarda halka umut verecek sorumlu bir yönetime ihtiyacı var.

Hizbullah Genel Sekreteri Sayın Hasan Nasrallah’ın suikasta uğramasıyla birlikte ülke karanlık bir tünele girmiş durumda. Bu durum, Lübnan’daki tüm yetkililerin acilen bir diyalog masasına oturmasını zorunlu kılıyor. Lübnan’ın ve Lübnanlıların çıkarları her şeyin üstünde olmalı, siyasi tıkanıklıklar ve çözümsüzlüklerin üstesinden gelmek için herkesin fedakârlık yapması gerekir.

Bugün sadece Lübnan ve Gazze’ye yönelik saldırıların durdurulması ve ablukaların kaldırılması değil, aynı zamanda bu iki halk için acil insani yardımların da sağlanması gerekiyor. Aileler, sokaklarda veya araçlarında barınaksız yaşıyor; hastaneler ise ilaç ve tıbbi malzeme eksikliği nedeniyle sağlık hizmeti veremiyor. Okullar, daha iyi bir gelecek hayali kuran çocukların yüzüne kapatılmış durumda, oysa eğitim herkesin hakkı olmalıdır.

Dünya, Lübnan ve Filistin halklarının yok oluşunu izlerken sessiz kalamaz. Bu, siyasi bir krizden öte, bir insanlık krizidir. Dünya şimdi harekete geçmeyecekse, ne zaman geçecek? Uluslararası toplumun iddia ettiği insanlık; sözlerle değil, eylemlerle ölçülür. Değişim yaratma gücüne sahip olan tüm uluslararası kuruluşları ve etkin ülkeleri, acilen insani yardımlar sağlamak ve masum insanların hayatlarını kurtarmak için harekete geçmeye çağırıyoruz.

Bu iki halk, sadece onurlu bir yaşam, güvenlik ve acılarının duyulmasını talep ediyor. Şimdi, her zamankinden daha fazla kalan insanlığı kurtarmak için acil bir uluslararası müdahaleye ihtiyacımız var. Gelin, milyarları savaşlara harcamak yerine sürdürülebilir kalkınmaya ve yoksullukla mücadeleye harcayalım; hala bir umut varken.