Kur'an okunmak için vardır, okutmak için vardır, anlamak için vardır, anlatmak için vardır, yaşamak için vardır, yaşatmak için vardır, değişmek için vardır, değiştirmek için vardır, huzurlu olmak için vardır, huzurlu etmek için vardır, kendinle barışık olmak için vardır, tüm insanlığa barış / selamet / nizam / saadet getirmek için vardır…

O-KU-MU-YO-RUZ! Evet, okumuyoruz; okuyanlarımız da gazete okur gibi okuyup geçiyor… Okuduğumuz tek şey var; birbirimizin canına okuyoruz! Sanırım bu "oku" emr-i ilahisini de, her şeyi yanlış anladığımız gibi yanlış anladık! 

Kur'an okuyan değişmek ve değiştirmek zorunda! Eğer ki Kur'an okuyan bir Müslüman kendini değiştirmiyorsa ve insanlığı da değiştirme / dönüştürme gaye ve amacı gütmüyorsa sadece okuduğu ile kalır; tamam, Kur'an okumak sevaptır, şifadır, berekettir, nurdur, sükûnettir ama ve lakin bunlar faildelerdir ve neticelerdir amaç ve gaye ise Allah'ı / Allah'ın kendisinden ne istediğini anlamaya çalışmak ve anlayınca da o minvalde bir hayatı yaşamaktır… 
Evet, biz Kur'anı okumuyoruz! Okuduğumuzu sanıyoruz! Kıraati terk başına okumak sanıyoruz! Düşünsenize; size bir hazinenin yerini gösteren bir evrak veya harita veriyorlar ve siz gece gündüz o evrakı okuyorsunuz ama ve lakin bir defa olsun o evrakın size tarif edip gösterdiği hazineyi çıkarmak ve bulmak için en ufak bir çaba ve gayret göstermiyorsunuz, neye yarar o evrakı / haritayı gece gündüz okumanız! 

Eğer ki bu yazıyı okuyan siz; bu fani ve fena fakirin yazısına verdiğiniz vakit kadar bile olsa bugün Kur'anı okumaya / anlamaya vakit ayırmamışsanız oturun ve bir Müslüman olarak halinize ağlayın! KUR'ANI O-KU-YUN! 

Bu yazıyı okumayan hiçbir şey kaybetmez ama Kur'anı okumayan her iki cihan saadetini kaybeder; akıllı olun!