İslam ümmetinin bağrına çekilen sınırların boylarında yaşayan insanlarımız, mayın merkeplerini iyi bilirler. Eski zamanlarda bu insanlar, mayınlı bir araziyi geçmek istediklerinde, bir mayına basıp parçalanmaktan korunmak için merkepleri kullanırlarmış. Tabi bu merkepler öyle kuvvetli olanlardan değil de daha çok güçten düşmüş yaşlı ya da hastalıklı merkeplerden seçilirlermiş.
Bu iş için seçilen merkepler geçilmek istenen mayınlı araziye salınır ve o araziyi geçmek isteyen kişi de onun peşinden onun izini takip ederdi. Eğer merkep sağ salim orayı geçerse o da onun peşinden karşıya geçer daha sonra ödül olarak da o merkebe yem olarak verdiği samanın içine biraz arpa koyardı.
Günümüzde bu merkepler bu işte kullanılmaktan büyük ölçüde kurtuldukları gibi mayın merkepliği görevlerini de bu işe meraklı insanlara kaptırmışlar. Mayın merkeplerini bile kıskandıracak kadar bu işe meraklı bu insanlar, İslam coğrafyasında emperyalizme adına iş tutmaya çalışırlar. Eskiden mayın merkepleri sınırdan 'kaçak' getirilen birkaç eşya için sahihbine yol açarken; bunlar, küresel güçlerin gizli ajandasındaki kültürel, siyasi, sosyal ve ekonomik işgal projelerine zemim hazırlamaya çalışırlar.
Efendileri tarafından kendilerine hazırlanmış mevzilerinde fırsat kollayan bu insanlar, bekledikleri fırsatı buldukları gibi gizledikleri bu zehirlerini toplumun beynine derç ederler.
Bu tipler bazen bir gazeteci, bazen bir yazar, bazen bir siyasetçi, bazen de bir eğitimci olarak karşımıza çıkar. Bu insanların görevleri farklı olsa da aynı gizli ajandanın emrinde ortak bir hedefe çalışırlar. Bunların başlıca hedefleri gizli İslam düşmanlığı yapma, Müslümanların kafasını bulandırma, yanlış Batılı fikir ve ideolojileri yayma...
Bunların hayatlarına ve fikirlerine bakıldığında bu tip insanların tıpkı bir 'yerli oryantalist' gibi İslam ve İslam tarihi hakkında çalışmalar yaptığını da görürsünüz. Mesela bunlar, İslam tarihinde yaşanan birçok güzel olayı es geçerek, İslam tarihinde yaşanmış ne kadar ihtilaflı mesele varsa sürekli gündeme getirirler. Bununla İslam'ın aslında denildiği gibi pek mükemmel olmadığını ortaya koymaya çalışarak toplumu dinsizleştirmeye ya da tarihin çöplüğün atılmış ideolojilere mahkûm edip, silahla işgal edilmeyen İslam topraklarını fikri ve kültürel işgale hazır hale getirmektir.
Özellikle son yıllarda Kürt mahhallesinde bu görevi üstlenmiş birçok şahıs var. Müslüman Kürt halkının mazlum ve mağdur oluşunu kullanan bu şahıslar, Kürtler arasında özel görevli gibi her platformda ABD ve İsrail seviciliğini yaymaya çalışıyorlar. İçlerinde öyle tipler var ki ABD aşkı söz konusu olduğunda Yunus Nadi bile onların eline su dökemez.
Bu şahısların hayatlarına baktığınızda birgün ABD'nin Kızıldereli katliamından bahsettiğini göremezsiniz. İngilizlerin kolanyalizminden, Fransa'nın Cezayir'deki katliamlarından ve bu sömürgecilerin tarih boyunca Kürtlere yaptığı hainliklerden hiç mi hiç bahsetmezler. Halepçe katliamından bahsederler ama Halepçe katili Saddam'a her türlü silahı veren ABD'den bahsetmezler.
Köşelerinde haktan, hukuktan, işgalden dem vurular ama Avrupa'nın bilumum yerlerinde gelip Filistin halkının gaspçıları Siyonistlere tek laf etmezler. Suriye'den bahsederler ama Suriye'yi bu hale getiren ABD'den bahsetmezler...
Çünkü bunların derdi hiçbir zaman ne hak ne de hukuktur. Bilakis bunların tek derdi göbekten bağlı oldukları küresel sömürgecilere diyetlerini ödemektir.
Bazen öyle gelişmeler yaşanır ki bu şahıslar, yemlerine arpa koyan sahiplerinin emriyle gerçek yüzlerini ortaya çıkararak Müslümanlara salyalı ağızlarıyla saldırıp hakaret ederler. Son günlerde düzenlenen Kudüs Mitingleri emperyalistlerin uykularını kaçırdığı gibi bunlarla ilişkili şahısların da gerçek yüzlerini ortaya çıkararak turnusol kağıdı görevi gördü. Elbette hakkaniyet çerçevesinde, hakaret etmeden eleştiri yapan iyi niyet sahiplerini ayrı tutmak gerekiyor.
Özellikle Diyarbakır'da Mustazaflar Cemiyeti ve Peygamber Sevdalıları tarafından düzenlenen ve yüzbinlerce kişinin katıldığı 'Kudüs Bizimdir' mitingi bu yüzlere adeta ışık tuttu. Kürt mahallesinde ABD/İsrail'e her lanet edildiğinde seslerini yükselten bu şahıslar, bu mitinge ve düzenleyenlere kırmızı görmüş boğa gibi saldırarak ümmet bilincini karalamaya çalıştılar. Güya Kürtlerin sorunları dururken Filistin'e sahip çıkmanın yanlış olduğunu söylüyorlar.
Oysa ne Kürtlerin yaşadığı mağduriyetler Filistinlilerin alternatifidir ne de Filistinlilerin yaşadığı sorunlar Kürtlerin alternatifidir. Kudüs'e sahip çıkmak, Kürtleri unutmak anlamına gelmediği gibi Kürtlerin hak talebine sahip çıkmak da Kudüs 'ü unutmak anlamına gelmez. Bu iki mesele ve dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan her mağduriyetin karşısında durmak her Müslüman'ın görevidir.
Bu iki meseleyi karşıtmış gibi göstermek Siyonist işgali mazur göstermenin başka adıdır. Yine malum tayfanın Kürtlerin şu an yaşadığı mağduriyetlerde emperyalist İngiliz/ABD'nin katkısı yokmuş gibi davranıp bu mağduriyetin tüm günahını Kürtlerdeki ümmet bilincine yüklemesi bunların gerçek niyetlerini ortaya koyuyor.
Bu şahısların ümmet fikriyatını hedefe koyması elbette şaşırtıcı değildir. Çünkü ümmet demek birlik demek, güç demek, emperyalizmin yok olması demektir. Müslümanlar ümmet halinde oldukları dönemlerde emperyalistler korkudan tir tir titrerken, ümmet bilincini kaybedip bölük pörçük olduklarında ise emperyalistler istedikleri yerlerde at koşturmuşlardır.
Bu yüzden ümmet bilinci her dönemde sömürgecilerin hedefi olduğu gibi bugün de bu bilincin inşaası için ortaya konulan her çaba tehlike görülerek söndürülmeye çalışılıyor. Elbette ümmet dediğimizde herhangi bir bölge ülkesinin liderliğinde bir topluluktan bahsetmiyoruz. Biz ümmet derken tüm Müslüman coğrafyadaki tüm kavimlerin adalet ekseninde kendini olduğu gibi ifade edebileceği bir organizasyondan bahsediyoruz.
Müslüman Kürt halkı, yakın tarihte İslam ümmetini darmadağın eden İttihat ve Terakki'nin misyonunu üstlenen bu Kürt İttihatçıları iyi tanımalı ve bunların zehirli fikirlerine karşı uyanık olmalıdır.
Bu şahısların gündemine takılmadan, ümmet bilinci aleyhine yürütülen saldırılara karşı ümmet bilincinin inşaasına her zamankinden daha fazla emek vermelidir.