İlimiz bu kadar kalabalık değil iken. İkindi serinliğinde çıkar Aşağı çarşıya bir tur atar gereksinmelerimizi temin ederdik. Yolda belki günlerdir görmediğimiz dostlarımızla selamlaşır hal hatır sorardık. Tabii ki şimdi bu artık bir başka bahara kaldı. Kalabalıktan birbirimizi göremediğimiz gibi, maskeden de seçme şansımız yok.
Sarayönü civarında geçerken yeni açılmış bir tatlıcı dükkanının camında börek, çörek derken birde tatlıların ismini sıralamıştı. Sattığı tatlıları vitrine tezgaha sergilediği gibi, tatlı isimlerini de vitrin camına yazdırmıştı. Sattığı tatlı isimleri arasında 'Şıllık' ismini de yazmayı da ihmal etmemiş. Hemen her kış akşamında ve özellikle Ramazan ayında sofralarımızın vazgeçilmez yiyeceğidir, şıllık. Ama nedense tatlıya verilen isim kelime anlamıyla hiçte hoş bir tatlı ismine yakışmıyor.
Şıllık sözlükteki Türkçe anlamayla; çok bayağı bir biçimde boyanmış, süslenmiş bayağı tavırlı, amiyane kadın, sürtük de denilen kadını kötüleyici bir kelime… Hakaret anlamında kimi zaman sürtük, bazen şıllık denildiği çok duyulmuştur.
Peki, bizim bu tatlıya bu ismi vermemiz doğru mu? Bu tatlının esas ismi nedir. Nerden geliyor merak edip hiç kökenine baktık mı? Kullandığımız bu isimin yerine neden orijinal ismini yazma gereği duymuyoruz.
Tarihsel gelişmeyle birlikte toplumsal bir olgu olan dil, yaşadığımız sürece konuşarak, yazarak, yeni kelimeler uydurarak, katkıda bulunduğumuz dilin gelişmesi güzelleşmesini sağlama hepimizin görevidir. Geçmişin izleri ile birlikte günümüzü yaşatan ana dilimize sahip çıkmamız ve onun gelişip serpilmesi yapılması gereken görevlerin başında gelir.
Dil tarihtir, dil yaşamdır, dil geçmişten geleceğe giden, her gün biraz daha berraklaşıp etrafını temizleyen bir su gibidir. Dil bilmek demek, tüm sözcükleri bilmek anlamında değildir. Bu izahattan sonra bu kelimeyi kökeni ile açıklayarak zihinlerdeki bulanıklığı gidermeye çalışmakta yarar var sanırım.
Peki bu isim nerden gelmiş, nasıl oluşmuş açıklamaya çalışalım. 'Şıllık' kelimesi de Kürtçe'de şıl (ıslak) kelimesinin şıllıki (ıslatılmış ) veya şıldıki (ıslatıyorsun) 'ıslatılmış veya ıslakça' anlamında olan şıllıkiden 'şıllık' olmuş. Şıllıki olarak telaffuzumuzda hiçbir mahsuru yok, ama 'şıllık' olunca kelimenin verdiği anlam insanı rahatsız ediyor.
Başka bir dilde 'şıllık' olsaydı ve biz bu ismi değiştirmeden alsaydık hiçbir önemi yoktu. Ama kelimenin özünü bozup, edep ve ahlaka aykırı gelen bir isim vermemiz hiçte hoş değil. Kelimenin sonundaki 'i' harfini kaldırmasak yeterli. Her halde bu harf bu kadar sizi rahatsız etmemeli, diyorum.
Urfalımızın biri İstanbul'a mal almaya gider. Daha öncede Urfa'ya misafir gelmiş biri bizim Urfalı ile tanışınca; Urfa da misafir olduğunu ve çiğköftenin yanında çok güzel bir tatlı yediğini anlatır. 'Ya arkadaş, sizin orda bir tatlı yedim ne kadar güzeldi. Bizim bu yörede olmadığı gibi ismini de unuttum' deyince adamda doğrusu merak etmiş.
Başlamış tatlı isimlerini saymaya. Baklava, kadayıf, dilberdudağı, bülbülyuvası, paşa tatlısı, şuabiyet, katmer, palıza, zıngıl, sütlaç gibi bildiği ulusal ve mahalli tatlı isimlerini sıralar. Ama adam bir türlü 'şıllık' kelimesini hatırlayamaz Sonra Urfalıya dönüp;'Ya arkadaşım kusura bakma ama onun ismi 'sürtüğe' benzer bir şeydi.'
Hiç kimse bu gün dillerin sadeliğinden bahsedemez dolaysıyla başka bir dilden resmi dil Türkçeye geçen kelime yanlış ve çirkin bir anlam veriyorsa bunu niçin kullanalım. Çevremizde beraber yaşadığımız insanların dilimize geçen bir kelime yanlış bir anlam veriyorsa ve toplum tarafından nahoş karşılanıyorsa bunu ya kullanmayacağız ya köküne sadık olarak kullanacağız. Dil yapımıza anlamı bakımından 'şıllık' madem nahoş karşılanıyor neden 'şıllıki' ismini kullanmayalım.
Damağımız tatlanırken, gözlerimiz onun görüntüsüyle süslenirken adının kulaklarımızı kirletmesi tatlıya yakışır mı.
Kürtçeden Türkçeye geçen kelimelerden sadece isim olanları örnek vereceğim. Serdar, Dilan, Berfin, Baran, Bülent, Azad, Berat, Metin,Ferman, Fırat ve daha nicesi örnek olsun, bilinsin istedim.
Günlük hayatta kullandığımız kelimelere gelince; Destek, koçer, cibinik, isot, çerçeve, sehpa, berdel, halay, şelpe, tırsmak, çapraz, comerd, civan, bunlardan bir kaçı.
Bunları yazmamızdaki kasıt, tüm bunlar rahatlıkla kullanılıyor da neden 'şılıki' kullanılmasın.