Gerçek şu ki insanoğlu artık dünya'ya ve doğaya ciddi zararlar vermeye başladı bunu hepimiz görüyor ve biliyoruz. Katlediyoruz; insanlığı, mertliği kelamı, haya'yı, ar'ı utanmayı, dürüst olmayı ve en önemlisi toplum olarak kendimizi dolayısıyla geleceğimizi…
Bir türlü doymak bilmeyen materyalist aç gözlülüğümüzle doğayla birlikte Dünya'yı da tarumar ve harap ettik. Derelerin, akarsuların, ayaklarına zincir, kollarına kelepçe takıp dört yanını beton bloklarla örüp, özgürlüklerini elinden aldık; dere yataklarını, yem yeşil çevresini kurutup sahibi oldukları suya muhtaç hale getirdik.
Onlarda taşkınla, selle durun artık, gelmeyin üstümüze dediler. Toprağı ilaçla, hormonla, GDO'yla kapasite üstü verim alma adına, içinde barındırdığı hem hal olduğu onca faydalı böcekleri yok ederek, tabi yapısını felç edip, kimyasını bozduk.
Sayemizde yediğimiz içtiğimizin DNA sı bozuldu, yediklerimizi sindirmede zorlanan vücudumuz bitap düştü; onca hastalıklarla uğraşmaya ne vakti, ne dermanı kaldı. Yüce Rabbimizin faydamız için bize sunduğu, doğal güzellikleri akıl almaz hırsla, kazandığımızı sanarak yeşillik adına ne varsa darmadağın ederek doğayı doğallıktan çıkardık.
Ormanlarımızı (Urfa'da yok ama…) daha da zenginleştirip, kırmadan dökmeden, incitmeden verdiklerinden faydalanıp çocuklarımıza emaneti bırakmak varken, her gün altın yumurtlayan tavuğu kesip toptan alma adına rehavetine düşmüşüz…
Dünya geneli olarak başımıza olmadık musibetler gelmeye başladı. Sel baskınları şehirlerimize hınçla yüklenir oldu. Doğanın biyo çeşitliliğini, zenginliğini yok eden obur faaliyetlerimiz nedeniyle, Covid-19 ve benzeri hastalıkların çoğalma olasılığı olabilir.
Bu şartları bizler yani ademoğulları olarak oluşturduk. Ünlü cerrahımız Mehmet Haberal: 'Bu virüs salgını ne ilk, nede son olacak.
Çünkü iki temel sebebi var: 1-İnsanların yoğun kalabalıklar halinde iç içe, bir arada yaşamalarını gerektiren; 1- metropolleşme. 2-Metropolleşmenin getirdiği ranta dayalı yağma sonucu ortaya çıkan betonlaşma nedeniyle doğanın tahribi ve doğal yaşamdan uzaklaşmak.' Haberal'ın kafasındaki çözüm son derece açık: 'insanların iç içe, üst üste, doğadan uzak, betona gömülmüş kentsel yaşamdan, doğaya, doğal yaşama, kırsal alanlara, köye, doğayla iç içe yaşama geri dönmek gerek' diyor.
Ve elbette tarımın desteklenmesini bu sürecin ilk adımı olarak öneriyor. Yarını düşünmeden günü birlik, para kazanma azmi ile Yaptıklarımız, her yıl dünyanın iklimi, bitki örtüsünü daha da kötüleştiriyor. Dünya biraz daha ısınıyor, kötüleniyor. Bu ısınma, yok olan bitki örtüsü yaşantımızı zorlaştıracak, dünyayı yaşanılmaz hale getirecek, bizler daha iyi olmayacağız kötüleneceğiz. Önceliğimizi belirlemek zorundayız…
Yemyeşil doğanın bağrında iç içe verdiklerinden zarar vermeden istifade ederek, sağlıklı, keyifli bir yaşantı ve çocuklarımıza iyi bir gelecek. Yada yaşadığımız çevreyi daha çok para kazanmak adına olabildiğince tahrip ederek, kazandığımız parayı hastane köşelerinde harcarken, çocuklarımıza yaşanılmaz bir çevre bıraktığımızın farkında mıyız?
Selamla Kalın Selamette Kalın.