İnsan düşünme, yazma, yazdıklarını paylaşma gücü ve varlığı ile kanıtlar kendini. İşte bundandır ki bilgi, bilgi olduğundan beri düşünce de insanlığın ölçüsü olmuştur. Bilgi; görmek, duymak, yaşamak ve yaşamı düzene sokmaktır. İşte korona virüs ile karanlığa yüz tutan yaşamımız aydınlığa kavuşması bizim kendi uğraşımız sayesinde olacaktır. Bize sunulan bilgilerden ders alma gayreti ile içselleşmektir.
Şahin Doğan'ın yazdığı ve daha çiçeği burnunda imzalayıp bana takdim ettiği 'Korona Günlükleri' isimli kitap, bize korona virüs hakkında hayli uyarılarda bulunurken, eksikliklerimizi tavsiye ederek önerilerle bizleri buluşturmaktadır. Çünkü söylenenler, yazılanlar insanlığın sınırlı olanaklarını bir kenara bırakarak, gönlünce özgürlüğünü yaşama erdemine varmasıdır. Bu da korunmakla olur.
Günlüklerin bel kemiği bu virüsün belini kırma, direnmesini engelleme, gelişigüzel bir yaşam değil; daha düzenli maharetler göstererek, inanma, inancını paylaşma, itikat sahibi olmaya özen gösterirken tedbir ve takdiri algılamak gerekir. Bunu dogmatizm ve kadercilikle sarmalamamak gerekir.
Bize bir hapis hayatı yaşatan korona virüs için Şahin Doğan'ın şu söylemi nasıl altmış beş yaş için acınacak bir durumun tespitidir. 'İçerdeyim hapis hayatı devam ediyor. Özgürlüğün kısmen de olsa kısıtlanması ne kötü şey! 'Ekmeksiz yaşarım ama hürriyetsiz yaşayamam' diyen bahtiyarın sözünü şimdi bir nebze anlıyorum.'*
Düşünce olarak nirengi tahtasına koyduğu korona virüs için hayati bir uğraş verilmesi gerektiğini ibretlik sözlerle iradeli bir duruş sergilemektedir. Ne kadar tedbirli ve temkinli davranılsa da kuruntu, evham, şüphe, kuşku ve işkillenmek neticede insani duygulardır.
Şahin Doğan, düşüncelerinin samimiyetine inandığım velut bir yazar. Daha biz korona virüs korkusu ile yaşarken, o hemen gündemine alıp günlüğünü tutarak yaşananları bizlerle paylaşmayı adeta görev edinmiş. Durumdan hoşnut olmasa da, kötü koşullar altında mutluluk arama çabasında olması hepimize umut olmaktadır.
Bunu yazdığımda sınıfsal olarak belki ekonomik anlamda bir farklılık ortaya koymuş olacağımı da biliyorum. Ancak bu gerçeği göz ardı etmemiz mümkün değildir. Korona virüs varsılı daha varsıl, yoksulu daha yoksul yaptığı alenen görüyoruz. Sanki yoksulun düşmanı, varsılın dostudur. Oysa onun ayırımcılık yapmayacağını düşünüyordum!
İbret almak için kitabın kapak başlığına koydurduğu, şu önemli sözü paylaşarak yaşamın değer bulan bir gerçeğini, bize sunması artık her şeyin eskisi gibi olmayacağının ifadesidir. 'İnsanların en eşit olduğu zamanlar, kendilerini güvende hissetmedikleri zamanlardır.'
Şahin Doğan 63 günlükten hazırlanmış tamda rakamsal olarak Urfa plakasına uyması bir tesadüf olmamalıdır. 206 sayfadan oluşan kitabın içeriğinin mütevazı yazılar olduğunu, ne entrika ne şatafat olduğunu okumadan bilemezsiniz. Bu yazarın yeteneğinin ortaya koyduğu bir başarı olsa gerek. Tuttuğu bu kadar günlüğe emek vererek, alın teri dökerek yazdığı, ders alınması gerektiğine inanıyorum. Bana göre korona virüsü boş vermek, umursamamak kısacası kendini tongaya düşürmek, bindiği dalı kesmek demektir.
22 Martta başlayıp 28 Mayıs 2020 arasındaki üç aylık günlüklerini yorumladığı gibi değer katarak, düşünceleriyle yoğurarak şekillendirmiş. Günlükler salt yazmak değildir. Denemedir, yüreğin sesidir. Yazınsal hayata aktarılan sıkıntıların, acıların yansıması olduğu kadar sevinçlerin, mutluluğun bir yerlere ulaştırma çabasıdır.
Sanatsal yapılarda denemenin, günlüğün yaratıcı gücünü egemen kılınarak paylaşılması yazınsal yeteneğinin başarısını ortaya koyar. Korona virüs salgının tuzağında ölümcül düşler size mutlaka bir şeyler yazdırır. Ona karşı olmak, tavırlı davranmak sesimizi ve gücümüzü koruyarak tavsiyelerden nemalanmak fazlasıyla önemlidir.
Kendini okutturan korona virüs günlüğü aynı zamanda tarihten sayfalara ayna tutması yetmediği gibi deneme çalışmalarına da güç kazandıran bir yeteneğin izlekleridir. Deneme, günlük, öykü, eleştiri yeteneğini birleştirerek iletişimi sağlanması, dili ve kalemini en iyi şekilde kullanması, yazımsal hayata bir yenilik katmasıdır.
Şahin Doğan'ın Korona Günlüğü'nü okudukça yeni huzmeler ufkuma düşüyor. Her sanatın kendine özgü bir dili vardır. Bu dil kalemden sayfalara döküldükçe bize okumayı cazip kılar. Günlüğün, denemenin, dil ve mantık yapısına uyarlanan yazınsal dile yaslanarak paylaşılması sanata olan aşkından olsa gerek.
*Said ê Kurdi Emirdağ Lahikası, 6. mektup, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2017, s. 45