Şehir Araştırmalarımız, aynı zamanda o şehrin değişik alanlarda hakkı teslim edilmesi gereken portrelerini içine alır. Bir şehrin kitaplığı içinde fikir ve sanat ehlinin yayınlanmış eserleriyle hakkında kaleme alınmış kitapları yer alır.
Bu şehirden şehre değişir, doğrusu. Şairi, romancısı, hikayecisi, hattatı, bestekarı, tiyatrocusu, sinemacısı, milletvekili, öğretmeni, doktoru, mühendisi, akademisyeni,...
Son aylarda böyle bir ortamda Sezai Karakoç, gündeme düştü, vefatından sonra.
"Mesele kim daha seviyor? " Yarışması mı?
Bu isim etiketiyle gündeme getirilmek istenen Diriliş mi gündeme taşıyanların kendisini unutturmamak mı?
Belki can incitici bir eleştiridir, yazdığımız.
Çok meclisi biliriz, elli yılı kâmilen bulan öğrencilik ve eğitimcilik hayatımızda.
Atilla ilhan'ı, Kemal Tahir'i de biliriz, Ahmet Kutsi'yi de. Tevfik Fikret'i de Namık Kemal-i de Neyzen Teyfik'i de. Mehmed Akif, Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Orhan Kemal, ....
Binlerce ismin eserine sahip bir kütüphanemiz var, hem eserleriyle hem çıkardıkları ya da yazdıkları dergilerle, hakkında yayınlanan kitaplarla.
Halk, Divan, Tasavvuf ve Seculer şairler dahil.
Sözü fazla uzatmayalım...
Kimseyle bir yarış halinde olma niyetimiz na-mevcut.
Yazı konusu, son dönemde Sezai Karakoç.
Sezai Karakoç Hemşehrimiz konusunda söz söyleyecek en son kişiyim, nihayetinde.
Birkaç görüşmemiz ve telefon konuşmasıyla sınırlıydı, İstanbul'da ikâmet etmediğimiz için, Zatıyla.
Çok laf üretmek, kâr değil.
Eserleri dururken yazdıklarımızı kitaplaştırmadık. Aslı varken kopyasının bir hükmü kalmaz.
Kimseler bizi zorlamasın.
Polemiğe girme bizim meşguliyetimiz arasında kıymet taşımaz.
Yaptığımız çok çalışma oldu, yaşarken ve vefatından sonra.
Hakkında dünden bugüne yayınlanmış kitapların hemen hepsini okuduk, bir bir inceledik.
Şahsı hayatta iken adına çıkarılan dergi özel sayıları mevcut, vefatı sonrası dergiler dahil. Bazı özel bölüm ayıran dergiler hariç değil.
Gazetelerdeki yasarken ve vefatı sonrası haberler, makaleler eksiksiz olmasa da önemli, beş klasör tutarında.
Diriliş dergilerinin hatırı sayılır bir koleksiyonu elimizde.
İsmine düzenlenen ve kimi ısrara karşı katılmadığımız sempozyumlar söz konusu. Oldukça adına yapılan sempozyum bildiri kitaplarını temin ettik.
Hatıralar yayınlandığında kalkıp hayat hikâyesini kitaplaştıran kitaplaştırana.
Kaleme alınacak konu mu, kalmadı?
Yayınlanmış eserleri dururken, okuru diğer kitaplara yöneltmenin manası ne?
Dedikodu mekanizması çarkları arasında bu isimden nemalanmak için Diriliş Düşüncesini sermaye yapma, ne derecede ahlâkî?
İstanbul çevresini fazla bilmeyiz, bu insanı yutan derya misali şehirde olsak olsak bir damla hükmünde kalırız.
Sormak lazım, iki soruyla:
- Üstadınızın kabri Şehzadebası'nda. Siz, doğduğu memleketi Ergani'de bulundunuz mu, Makam Dağı'na çıktınız mı?
Merhum Karakoç, hayatta iken kimileri ne yaptı, içinde bulunduğu sıkıntılar apaçık bilinmesine rağmen?
Biz yine de susuyoruz, hatırasına hürmetsizlik olmasın.
Diriliş ise gaye, Mimarı olan Karakoç'u magazin malzemesi kılma, hiç kimsenin haddi değildir.
Bilinmeli ki Diriliş, sadece bir dergi ismi ve yayınevi adı değil...
Bu isim için de diğer birçok fikir ve sanat adamı dahil düşüncemiz aynı.
Hangi mahalledesiniz ve sattığınız salyangoz müşterisi kim?
Herkes yerli yerinde otursun.
Karakoç'u anlayan zaten bu tür ifadelerden uzaktır, sözümüz dosta değil.
Bu ismin ya da diğer isimler üzerinden nemâlanma helâl mi? Helâl ve haram sınırlarına riayet edenlere sual etmek lazım, öncelikle.
Selam ve saygıyla