Acaba gerçek dert ve yenilgi, yalancı ümit ve sevinçten daha iyi değil midir? Şuurdan doğan dert, akılsızlıktan doğan dertsizlikten daha iyi değil midir?
(Ali Şeriati-Dinler Tarihi)
******
Üstat Ali Şeriati'nin bu büyük tespitini ilk okuduğumda, bakış açısının derinliğine hayran kalmış ve cümlenin altını renkli kalemle çizmekle yetinmiştim. Daha sonra İslam ve Sınıfsal Yapı kitabını bitirdikten sonra bu cümleyi tekrar okudum. 6 ay boyunca da bu cümlenin benim hayatıma hitap eden kısımlarını düşünerek, kendi muhasebelerimi not aldım.
******
Her insan hayatının herhangi bir zamanında, herhangi bir sebeple hayal kırıklığı ve yenilgi hissine kapılıyor. Bu hissiyat kimi insanların hayata bakışında, kimilerinin iş hayatında, bazı insanların ise özel bir muhabbet beslediği kimselere karşı ortaya çıkıyor.
******
Ben 3 ay öncesine kadar insanların hayata bakışlarını ve yükledikleri anlamları anlamaya çalışıyordum. Belli bir müddet sonra bu düşüncelerle kendimi onların içinden sıyırıp ayrı bir hücreye tıkıyor ve onları kendisi için yaşan, bencil yaratıklar olarak adlandırıyordum.
******
İnsan karşı olduğu bir şeye neden karşıdır ki? Buna cevap olacak sebeplerin sayısı bir hayli fazla olsa da insanı tatmin edecek kayda değer bir özgünlük yok. Anti tezler konuşmalı artık. Daha iyisini, daha doğrusunu, daha namuslusunu sunmalı o karşı fikir. Kendini galaksinin merkezine oturtan ve artık arabeskleşen ifadelerle kendini yücelten birey pozisyonundan vazgeçmeliyiz. Ben bu yüzden her gün bir önceki günümün çelişkilerini hatırlatıyorum kendime ve 'çüşş' demeyi öğretiyorum.
******
Bir düşüncenin, davranışın, inancın, kişinin (vs. her şey katılabilir) doğruluğunun veya haklılığının göstergesi, etrafında toplamış olduğu kitleler değildir. Çünkü yaşadığımız maddi zamanda pek çok yalancı ümit, bizim inancımız haline dönüşebiliyor. Dert insanı insan yapan nişan değil midir? Değilse insan neden duygularla ve akılla sorumlu kılınmış?