ÖMER MUHTAR'IN LİDERLİĞİ ÜSTLENMESİ

Ömer Muhtar direnişin liderliğini üstlendikten sonra emrindeki kuvvetleri 100-300 silahlı atlı ya da yaya olarak küçük gruplar halinde organize etti. Bu güçler birer vurucu tim şeklinde idi. Çok hızlı ve seri hareket kabiliyetleri ile İtalyan askeri kollarına, nakliyelerine, karakollara baskınlar yapıyor ve bir anda ortadan kayboluyorlardı.

******

Ömer Muhtar emrindeki güçler ile İtalyan kuvvetleri arasında 1923'ten 1932'ye kadar her yıl en az elliden fazla muharebe, iki yüzden fazla küçük ölçekli çatışma cereyan etti. İtalyanların savaştığı sadece organize edilmiş bir kısım Senusi birlikleri değildi. Topyekûn Libya halkına karşı savaşıyorlardı. Tam bir abluka ve çember içindeki halk bir ölüm-kalım savaşı vermekteydi. Mücahitlerin kesin başarısı için iyi bir teşkilatlanma gerekiyordu. Bu da bir kısım ekonomik ve askeri yardımlara vabeste bir durumdu. Ömer Muhtar bir ara bunu temin için gizlice Mısır'a gitti. İdris Senusi ile bir takım görüşmelerde bulundu.

Ancak İdris, Mısır ve İtalyan hükümetlerinin arasını açmamak için böyle bir yardım için kılını kıpırdatmadı. Mısır'da rahatça yaşamayı, dağlarda İtalyanlara karşı bin bir türlü çile içerisinde verilen mücadeleye tercih etti. (Daha sonraları, çilesini çekmediği davanın meyvesini yemek için, İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan Libya hükümetinin kralı oldu. Fakat kısa bir süre sonra Kaddafi'nin darbesiyle devrildi)

******

Ömer Muhtar' ın 1 Şubat 1924 tarihinde Seyyid Ahmed eş Şerif'e yazdığı mektupta haklı olarak şunları ifade ediyordu: 'Biliniz ki biz vatanımızın acıklı ve ızdıraplı bir hayat yaşayan evlatlarıyız. Vatan, istila kuvvetlerinin çizmeleri altında inliyorken, İdris es Senusi çıkıp Mısır'a gitti. Arkasından İtalyanlar, yapılan bütün anlaşmaları iptal ettiler. İdris, bizi bırakıp Mısır'a iltica etti. Biz ise kendimizi son derece dağınık bir vaziyette bulduk. Gittiği yönü, doğu ve batısını bilmeyen ve denizin ortasında yüzen bir gemi gibi terk edildik.

Sen de aynı şekilde bizi bırakıp Türkiye'ye gitmeyi tercih ettin. Şunu bilin ki, Vallahi, Vallahi ve sümme Vallahi sizi yakalarınızdan yakalayacağımız günler olacak. Sübhanallah. Tatlı olduğu ve meyve verdiği günlerde vatanınıza sahip çıkıyordunuz da, acıklı günlerde nasılda terk edip gidiyorsunuz?

******

Mısır'a, İdris'in yanına vardık. Ondan yardım istedik. Fakat bize, 'gidin, kendi başınızın çaresine bakın, bizim size yapabileceğimiz hiçbir yardım yoktur' diye bizi eli boş gönderdi. Yanaklarımızı sulayan acı gözyaşlarımızla, Mısır'dan cephemize döndük. Ancak şunu iyi biliniz ki, biz ALLAH'a tevekkül ederek vatanımıza geri döndük ve kanımızın son damlasına kadar dinimizi, vatanımızı ve canlarımızı savunarak asla düşmana teslim olmamak üzere ahdettik. Ancak yine de birçok şeye muhtacız. Özellikle silah, sonra para, yiyecek ve giyeceğe şiddetle muhtacız. Yardımcımız Allah'tır, Allah... Acele edin... Yardımda süratli davranın, imkanınız ne elverirse, az veya çok demeyin.'

******

Ömer Muhtar mensubu olduğu hareketin ihanetine uğramasına karşın mücadelesini 1931 yılına kadar sürdürdü. 11 Eylül 1931'de İtalyan işgal kuvvetleriyle girdiği çarpışmada yaralanarak esir düştü. General Rodolfo Graziani'nin başkanlığında bir savaş mahkemesince ölüme mahkûm edildi ve Saluk'ta asıldı. Mahkemesi esnasında, hakim ve Ömer Muhtar arasındaki diyalog şöyledir:

- İtalyan Devleti'ne karşı savaştınız mı?

Ömer: Evet

- İnsanları İtalyan Devleti'ne karşı savaşmaya teşvik ettiniz mi?

Ömer: Evet

- İtalya'ya karşı kaç yıl savaştınız?

Ömer: Yaklaşık 20 yıl

- Yaptıklarından dolayı pişman mısınız?

Ömer: Hayır

- İdam edileceğinizi biliyor musunuz?

Ömer: Evet

- Sizin gibi birisi için böyle bir son, çok üzücü

Ömer: Tam tersi! Bu, hayatımın sonu için en güzel yol.

Hakim daha sonra, mücahitlere cihadı durdurmalarını emreden bir emirname yazması halinde O'nu beraat ettirmek ve ülke dışına sürgüne göndermek istedi. Bunun üzerine Ömer Muhtar, o meşhur sözlerini söyledi: 'Her namazda Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed(s.a.s.)'in de O'nun resulü olduğuna şahadet eden parmaklarım, asla yanlış bir şey yazamaz! Bizler teslim olamayız. Ya kazanırız ya da ölürüz!'