Son günlerde bazı zevatlar, emperyalistlerin gizli ajandalardaki görevleri gereği yazdıkları yazılarda ya da katıldıkları programlarda toplumun İslam'a dair düşüncelerini sözde İslamcı! bazı grupların yanlış pratikleri üzerinden bulandırmaya çalışıyorlar.

TV'lerde, sosyal medyada, gazetelerde IŞİD veya FETÖ gibi bazı grupların yanlış pratikleri üzerinden 15 Temmuz ABD destekli darbe girişimini engelleyen tüm cemaatler hedef alınıyor. Aslında bu gelişme, darbenin devamı niteliğinde girişimdir.

Tabi, bu sorunu dile getirirken cemaatlerin sorgulanmaması gerektiğini falan söylemek istemiyorum. Elbette her cemaat ya da kurumun yanlışları sorgulanmalı ve doğru yola kanalize edilmesi sağlanmalıdır. Ama birileri fırsattan istifade ederek 'Vurun abalıya' türünden tüm cemaatleri hedefe koyuyorsa elbette bizim de söyleyecek bir çift lafımız vardır.

Öncelikle cemaatleşme ya da örgütlü yaşama biçimi sosyal hayatın getirdiği bir zorunluluktur. Hatta bırakın insanları, hayvanlar alemi bile hayatta kalmak için örgütlü bir yapı içerisinde harekete ederler. Durum bundan ibaret iken birilerinin bizden sadece birey olarak yaşamamızı istemesi elbette bunun bir tuzak olduğunu gösteriyor.

Ümmeti ulusçuluk, milliyetçilik, mezhepçilik, bölgecilik, cemaatçilik üzerinden parçalara ayrıştıran emperyal güçler, bunlar yetmiyormuş gibi hedeflerine cemaatleşme bilincini koydu. Çünkü cemaatlerden uzaklaştırılarak yalnız bırakılan her birey onların sofrasına meze olabilecek iştah kabartıcı bir avdır.

Bu tür saldırıları ve insanları iyi tanımak için sınır boylarında mayınlı arazileri geçmek için kullanılan 'mayın merkepleri' olayını bilmemiz gerekir.

İslam ümmetinin bağrına çekilen sınır bölgelerde yaşayan insanlarımız mayın merkeplerini iyi bilirler. Sınırı geçmek isteyen insanlar, kendilerine sağlam bir yol açmak için mayınlı araziye önce merkeplerini sürerler. Böylece tehlikeye bulaşmadan merkeplerden faydalanarak kendilerine geçiş yolu açmış olurlar.

Bu tipler bazen bir gazeteci, bazen bir yazar, bazen bir siyasetçi, bazen bir eğitimci, bazen de kurum olarak karşımıza çıkar. Bu insanların görevleri her ne kadar farklı görünse de aslında aynı gizli ajandanın emrinde ortak bir hedef için çalışırlar: Gizli İslam düşmanlığı...

Bugünlerde Türkiye'de de aynı şeyler yaşanıyor. İslam dünyasını fiilen işgal etmeyi başaramayan emperyalist güçler İslam dünyasını fikri ve kültürel açıdan ele geçirmek için 'mayın merkepliği'ne soyunan bu zevatları kullanıyorlar.

Efendileri tarafından kendilerine hazırlanmış mevzilerinde fırsat kollayan bu insanlar, bekledikleri fırsatı buldukları gibi gizledikleri zehirlerini toplumun beynine derç ederler. Bu tür insanlar saldırılarını özellikle şahısların veya grupların İslam'ı yanlış yorumlama ve yaşama pratiği üzerinden yaparlar.

Özellikle IŞİD'in İslam adına! ortaya koyduğu pratiği 'mal bulmuş mağribi gibi' sevinerek kullanan bu zevatlar, IŞİD üzerinden cemaatlere ve İslam'a saldırırlar. Türkiye'de darbe girişiminde bulunan ve kendisini yıllarca 'İslami Hizmet' kılıfında ambalajlayarak topluma sunan FETÖ üzerinden tüm cemaatleri yerden yere vururlar.

Yanlış pratikleri bilimsellikle açıklayan! Bu insanlar, cemaat olarak yaşamanın mümkün olmadığını ispat ederek! insanları bireysel olarak yaşamaya sevk ederler. Böylece insanları önce cemaatleşme fikrinden sonra da İslam'dan uzaklaştırarak -ki bu doğal bir sonuçtur-kapitalizmin ve emperyalizmin önünde savunmasız kurbanlık bir koyun olmasını isterler. Daha sonra da savunmasız kalan bu insanları tarihin çöplüğün atılmış ideolojilerine mahkûm edip silahla işgal edilmeyen İslam topraklarını fikri ve kültürel işgale hazırlamaya çalışırlar.

Aslında bu olaylara biraz daha geniş çerçevede bakıldığında İslamcı gibi görünüp de İslam'a zarar veren bu grupların ve bu grupların yanlış pratikleri üzerinden İslam'a saldıranların aynı görevi gördüğü inkar edilemez bir hakikattir. Bu iki sınıf, mengenenin iki ağzı gibi birbirine zıt gibi görünseler de aslında aynı görevi görürler.

İşin en garip ve acı tarafı da bu saldırılar karşısında 'aşağılık kompleksine' kapılan koca koca İslamcı bazı aydınların ve toplumda alim olarak tanınan bazı şahısların Kur'an'da geçen 'Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir' ayetine rağmen bu oyuna teşne olmasıdır.

Günümüzdeki Müslümanlar, sözleriyle ve yanlış pratikleriyle İslam'a zarar vererek mayın merkepliği görevini yürüten bu zevatları ve grupları çok iyi tanımalıdırlar.

İslam son din, Hz. Muhammed (sav) ise son peygamberdir. Ve İslam, açık bıraktığı içtihat kapısıyla kıyamete kadar yaşanacak tüm sorunlara çözüm üretebilecek yüce bir dindir. Gerçek yüzlerini saklayarak, İslam'a ve Müslümanların cemaatleşme fikrine saldıran bu şahıslar İslam güneşinin önünde duramayacak ve emsalleri gibi kaybedeceklerdir.

Ama alimlerimiz, yazarlarımız, eğitimcilerimiz, siyasilerimiz kısacası sorumluluk makamında olan herkes bu konuda duyarlı olmalı, uygun zaman ve mekanlarda bu şahısları ve grupları ifşa etmelidir. İslami çalışma yürüten cemaatler de kendilerini sürekli muhasebeye çekerek İslam'a saldırmak isteyenlere fırsat vermemelidir.