Anadolu'nun bazı kadınları tarih boyunca gerek iş, sosyal hayat, siyaset, kültür ve sanatta gerekse savaşlarda ismini altın harflerle tarihe yazdırmışlardır. Bu bağlamda isimsiz kahramanlar kadar isimli kahramanlarda tarihimiz de mevcuttur. Kadın ailenin temel çatısı, koruyucusu, toparlayıcısı ve çocuklarının annesi olduğu gibi yerine göre kocalarının da annesidir. Sonuçta erkekleri dünyaya getiren bir kadındır. İffetli, namuslu ve bilge kadınlar her zaman örneklik teşkil etmiştir tarihte ve günümüzde.

Özellikle İslam tarihine baktığımız zaman Bilge kadınları görebilmekteyiz hazreti Hatice ilk Müslüman kadın olmakla beraber peygamber efendimizin peygamberliğini de onaylayan kişidir hazreti Ayşe en çok hadis rivayet eden kadındır Hazreti Meryem iffeti ile tarihte kendinden bahsettirir ve cennetle dünyadayken müjdelenen 10 kadın arasında yer alırlar. Böylelikle kadın gerek İslam'da gerek toplumumuzda önemli bir yer teşkil eder.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde kadın olmak hem zor hem de büyük yükümlülük gerektirir. Törelere geleneklere bağlı ilimden irfan'dan yoksul kadınlar genellikle çilekeş bilinir ve hangi kadının hayatına dokunursanız dokunun hepsinden romanlar oluşturacak kadar hikayeler dinlersiniz.

Bu kadınların içlerinde direnenler çocuklarına sahip çıkma adına kocasının ailesine boyun eğenler, haksız yere şiddete uğrayanlar her zaman vardır ve var da olacaktır. Erkeklerin Egemen olduğu toplumda kadının ezilmesi ve erkeğin haklılığı her zaman görülmüştür. Aynı günahı işlese de ismi erkek olduğundan dolayı toplumda normal görülen anormallikler kadın işlediği zaman sonu genellikle ölümle noktalanır. Değerli okuyucularım geçen günlerde sevgili kızım Dilara ile birlikte okumuş olduğum Urfalı bir kadının biyografisinde beni duygulandıran bazı mesajları paylaşmak isterim.

Okuduğumuz bu kitapta birçok kadın gibi kocasının ihanetine uğrayarak çocukları için hayata tutunan bir kadını portresini görmekteyiz. ' küllerinden doğuş' kitabındaki mücadeleci kadının mesleğinde ilerlemeyi tercih ederek sosyal hayatta kendini mutlu etme ve çektikleri ile birçok kadına yol göstermektedir. Yuvası dağılmış ve çocukları babasız büyütmek zorunda kalmış bir kadını görmekteyiz. Genellikle kocaların eşlerini aldatması bölgemizde sanki normal bir olaymış gibi kuma ya da ikinci evlilik olarak kabul görünmektedir.

Rahmetli annemin hayatında da bu örneklerin fazlasıyla görmüş biri olarak kaderine boyun eğen çocukları için direnen bir anneyle yaşadığımdan dolayı okurken bu kitaptaki konu bana hiç de yabancı gelmemiştir. Bu yaşadığı olaylar sonucunda Emine iş bilen hanımefendi yakalandığı hastalıklar ya kimi zaman intihara kalkışması kimi zaman da kocasıyla kendini aldatan kadının evine baskın yapması ile hayat ile mücadelesini anlatmaktadır.

Aydın bir ailede yetişmesine rağmen bir babanın bölge baskısından dolayı kızının dul kalması ve adının çıkmasından kaygılı olduğu için kızının evliliğinin bozulmamasından yana hareket ediyor. Emine hanım da cümlelerinde anlaşıldığı kadarıyla kocasına olan sevgisi ve muhabbeti gereğince onu kazanmak için uğraşmakta olduğunu söylemektedir kitabında.

Aynı zamanda kitabın sayfaları arasında gezerken baskı altında yaşamış olduğunu görmekteyiz. Yazarın kocasının ismini vermediği gibi kendi çocukluğu ve kendi ailesini de çok fazla anlatmamaktadır. Özellikle kocasının hapse niçin girdiğini üstü kapalı olarak geçiştiren yazar Emine iş bilen kocasının cezaevi tanımlamasını üstü kapalı mezarda olduğunu söylerken aldatıldığı 6 yıllık süreyi üstü kapalı bir mezarda olduğunu söylemektedir.

Mücadeleci bir kadının ailesinin ve çevresinin desteğiyle hastalığını atlatırken öte yandan hedefine koyduğu mali müşavirlik sınavını da kazanarak işini kurduktan sonra kocasıyla boşanma durumunu anlatmaktadır.

Kitapta bir okuyucu olarak ne olursa olsun sonucunda kocasını kazanmış bir kadın olmasını görmek isterdik. 6 yıl mücadele az bir zaman değildir aslında kitabın tanımlamasından yola çıkarak kocasının bir çocuk ruhuyla bazen tutarsız bazen çok pişman bazen de vurdumduymaz olarak görmekteyiz burada psikiyatrilerin tanık olması gereken bir hastalığı görmekteyiz belki de yazar bu anlamda da psikolog ve psikiyatrileri büyük desteğini alarak kocasını bu yönden kazanabileceğini düşünmekteyim.

Ama bir kadın hassas duygusal olduğundan dolayı zorluklarla ne kadar mücadele edebilir ki değerli okuyucularım Emine Hanım'ın kitabı okurken yoğun tekrarlamalar ile beraber sonucu merak ettirecek akıcı ve sade bir dille yazılan kitabın genç kızlara özellikle bu hayat tecrübelerinden yol gösterebileceğini düşünerek yazılmıştır.

Ama şahsi fikrimi tekrarlayarak bu kadının hastalığını yendiği gibi Mali müşavirliği kazandığı gibi mutlu aile yuvasını kurmasını da görmek isterdik. Yani her şeye rağmen kocasını da kazanan kadın kimliğiyle bana göre henüz geç kalmış da sayılmaz.

Boşanmış olsa da iki çocuk babası olan ve karısına olan sevgisini de göz önünde bulundurarak tekrar yuvasına dönebileceğini düşünmekteyim. Emine hanımın yazarlık cesaretinden dolayı tebrik eder ilerde değişik kitaplarıyla kamuoyunda kendinden bahsettirmesini dilerim.

Sevgi ve saygılarımla...