Gittim, gördüm, araştırdım ve sektörde hizmet veren kurum sahipleri ile görüştüm. Mesele hiç de dışarıdan bakıldığı gibi değilmiş. Hırsızlık, yolsuzluk, engelli çocuğu almadan ders yazma ve parasını çekme, denetimsizlik gibi onlarca iddia ile her zaman hedef haline geliyorlar. 'Söz savunmanın.' dedik ve araştırdık evet bunlar gerçekten çok vahim iddialar!
Türkiye genelinde yaklaşık 2500 Özel Eğitim ve Rehabilitasyon merkezi, 50 bin çalışanı ile 378 bin engelli çocuğumuza eğitim veriyorlar. Zihin, Görme, İşitme, Bedensel, Otizm ve Özel Öğrenme gibi bakanlık tarafından yazılmış onaylanmış programlar ile engelli çocukları yeniden hayata kazandırmak, öz bakım ve sosyal olarak toplum ile kaynaştırmak için çalışan güzide kurumlar olarak gördüm.
Görüşüne başvurduğumuz sektör temsilcileri; Özel Eğitim alanında kendisini sorumlu gören ve engelli çocukların hak ve hukukunu aramak için açılan vakıf ve derneklerin bu alan ile ilgili yeteri karar bilgiye sahip olmadıklarını, başta mülki idare amirlerini, ilgili vakıf ve dernekleri kurumlarımıza davet ediyoruz.
Gelsinler bu engelli çocukların hangi şartlarda evden alıp getirildiğini, hangi şartlarda eğitim aldıklarını, öğretmenlerin bilgi ve birikimini, bütün kurumların kamera sistemi ile giriş yapan öğrenci ve öğretmenlerin kayıt altına alındığını ve milli eğitim tarafından bu kayıtların sıkı bir şekilde denetlendiğini görmüş olurlardı.
Bugüne kadar yapılan denetimler maalesef para odaklı olmuştur. Çocuk eğitim aldı mı? Öğretmenin bilgi, birikim ve liyakatini, engelli çocuğun aldığı eğitimden ne kadar fayda gördüğünü asla sorgulamamı?lar dır. Bunları yapmış olsalardı eğer; yürüyemeyen çocuğun nasıl yürüdüğünü, öz bakımda kendi ihtiyaçlarını nasıl karşıladıklarını, sosyal olarak toplum ile nasıl kaynaştıklarını anne ve babaların memnuniyetini görmüş olurlardı. Hiç duymayan çocuğun ilk defa sesle tanıştığı o anki mutluluğu, Otizm ve dil konuşmada alınan güzel sonuçları görmüş olurlardı.
Bir kurumun her ay sabit giderleri olduğunu, personel maaşları, elektrik, su, ısınma-soğutma, kira, yakıt, servis (servis ücreti devlet tarafından ödenmemektedir.) SGK pirimi, vergi..vs. bütün bunlar varken bir kurumun öğrenciyi almaması sizce mantıklı mı?
GİREN VE ÇIKAN ÖĞRENCİ VE ÖĞRETMEN KAMERA İLE KAYIT ALTINA ALINIRKEN GELMEYEN ÖĞRENCİYE DERS YAZMAK MÜMKÜN MÜ? Bu çocukların hak ve hukukunu savunduğunu iddia eden dernek ve vakıfları bizi tanımaya bizimle işbirliği içinde olmaya davet ediyoruz. İnsan bilmediğine düşman olurmuş! Gelin ve bu kurumların ne kadar harika işler yaptığını görün, dediler.
Bu kurumlar Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı açılsa da, Sağlık Bakanlığı' ndan sağlık kurulu raporu, Maliye Bakanlığı'ndan ödemelerini ve Çalışma Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı ile çalışmak zorundalar yani muhatap-paydaşlar 4 Bakanlık.
Gelelim çok önemli taleplerine. Kamera sistemine karşı değiliz olması normal ancak; bu sistemin alt yapısı oluşmadan uygulama yönetmeliği çıkarılmadan uygulanması kurumları ciddi zararlara uğratmaktadır.
İş planın kaldırılması, saat başı girişleri, haftalık dengeli dağılımın kaldırılması ve en önemlisi devlet resmi okullarına devam eden öğrencilerin haftada iki yarım gün izinli sayılmaları olarak açıkladılar. Ücret konusunda kamuoyu yanlış bilgilere sahiptir şöyle ki;
Sevgili dostlar, inanın gezince, görünce ve bilgi sahibi olunca insanın bakış açısı değişiyor. Bütün öğretmenler kutsal bir görevi üstlenmiş ama bu özel eğitimde çalışan fedakar ve vefalı öğretmenlerdeki sevgi ve sabır takdire şayandır. Her kurumda öğrenci ve velisine psikolojik destek ve yardım eden psikolog vardır ve çoğu klinik uzman kişilerden oluşmaktadır.
Bir eksiği de söylemeden edemeyeceğim, bu işle ilgili ilgisiz bütün STK başkanlarını bu alanı tanımaya engelli çocukları evladından ayırmadan sevgi ile kucaklayan insanlarla tanışın iş birliği yapın el ele olun derim.
Engelli bir çocuğun eğitim hakkını şu ya da bu şekilde engelleyen kim olursa olsun vallahi ettiğini bulur. Allah bunları özel yarattı ve özelini koruyacaktır.
Selam ve dua ile..