Bu aralar kitap çalışmalarına dalmışım. Hangi yazı nerededir, hangisinin zamanı geldi? Diye kendime sorsam da ister istemez bazen teknolojinin azizliğine uğruyor bizi çok rahat yanıltıyor. Kutlamadan önce öğretmen camiasından özer dilemek bir erdemdir.
İşte öğretmenler günü için yazdığım yazıyı bir kenarda unutmuş aradan bir ay geçti ki tesadüfen bulabildim. Elbette bu konuda çok yazı okumuşsunuzdur. Ancak bir eğitimci olarak bizim düşüncelerimizi bir köşeye aktarmamız iyiliğin doğasında olan güzel vasıfları paylaşmanın sorumluluk bilincidir. Bu bilinç ki kötülüğe darbe vurandır.
Kutlamalarda bulunduğumuz birçok önemli gün ve haftaları dünya ile birlikte kutluyoruz. Ancak İslam inanancı gereği dini bayramlar ve önemli günlerin bizde ayrıcalığı olduğu gibi 5 Ekim dünya öğretmenler gününe karşılık 24 Kasım öğretmenler gününü de kutluyoruz. Bu kutlamalar belli bir program dahilinde kutlanmıyor. İsteyen istediği ilde kendi düşünce ve fikirlerine göre kutlamaktadırlar.
Öğretmenler gününde öğretmenlerin sorunları dile getirilir. Siyasiler televizyonlarda arz endam edip yeni alınacak öğretmenlere umut verirken, çalışan öğretmenlere paket dolusu mesaj kutlama, tebrikler ve takdirler sunulur. Bu vesileyle bende o kuru tebrikten bir tane de ben göndereyim. Öğretmenler, öğretmenler gününüz kutlu olsun. Aslında nice günler gibi bu da kuru bir gürültüden öteye bir işe yaramamaktadır.
Öğretmenler için söylenen o güzel, o duygu yüklü, o gözleri yaşartan sözlerden bir deste sizinle paylaşabilirim. Ama ne fayda! O kuru sözler karın doyurmuyor. Öğretmen ne zaman mesleğinden gelen gücünü kullanır sendikal hakkını elde ederse ve kullanırsa, hakem heyetlerine işi kalmazsa, işte o zaman öğretmen ekonomik bağımsızlığını kazanmıştır. İşte o zaman öğretmen ben öğretmenim diyebilir…
İlk atandığım köye gidememiştim. Okul okulluktan çıkmıştı. Bu kez tayinim yapılan yerde de hiç okul yoktu. Bir köy evini okul olarak açtık. Köyün çiftçilerinden bir traktör temin edip ilçe müdürlüğünün gösterdiği yerden sıra, masa sandalye ve bir tahta buluşturup getirdik. Ne bunlara sıra denir ne masaya masa denirdi. Tahtanın da bir tarafı kırıktı. Onu dört taşın üzerine koyup okulu eğitime açmıştık. Sahi iki direği ekleyip bayrak için gönder yaptığımızı unuttum sanmayın. Atatürk köşesi, mevsim şeridini ve Atatürk'ün bir fotoğrafını duvara zor tutturduk. Gelen müfettiş okulun halini sorgulamıyor, pencereleri naylonla örtülmüş, içerde tezek yakılan sobayı demiyor sorguladıklarına güldüm geçtim.
Bir milletin çağdaş ülkeler düzeyine gelmesi; özgür, bağımsız, düşünen, yargılayan ve hak arayan bir toplum haline getirme de eğitimin gerçekliğine inanan biriyim. Bunun içinde okumanın şart olduğunu her platformda seslendiririm.
Onun için atandığım köyde daha bir eğitim-öğretim yılını bitirmeden, hiç kimsenin aklına gelmeyen gelse de bu cesarete edemeyeceği bir eyleme geçtim. 'Kendin okulunu kendin yap' kampanyası açıp köylülerle birlikte bir okul yapımına başladık. Her hangi bir köyde öğretmen okulun kırılmış penceresine cam takamazken, bozulmuş bir betonu düzeltemezken ben bir okul bitirme çabasına girdim.
Vali, Milli Eğitim Müdürü ve İlçe Eğitim Müdürü adeta uçuyorlardı. Benimle fazlasıyla gurur duyuyorlardı. Hey gidi günler! Milli eğitim dibi kırık küp gibidir. İstediğin kadar su doldur diğer taraftan akar gider. Onun için Milli eğitim camiasına ne kadar emek versen, ağırda olsa beden ödesen, bir gün bakarsın heba olup gitti.
İnsanları eğitmeyi ve öğretmeyi meslek edinen kişi öğretmendir. O bu görevi devlet tarafından kurulmuş veya özel açılmış eğitim kurumlarında görevini ifa der. Çocukluk, ergenlik ve gençlik derken hayatın her alanında aydınlanmayı, bilinç gücüne dayanarak yapan kişidir. Rehberlik ettiği gibi yaşama dili döndüğünce elinden geldiğince yön veren, toplumsal ve sosyal yaşama bizleri hazırlar. 'Öğretmenlerin hakkı ödenmez' denilse de bir öğretmene verilen zarar toplumun yüreğini kanatmaktadır. Her kes üzerine düşeni yapmalıdır.
Öğretmenin toplumdaki yeri ve rolünü, değerini anlatmak, sorunlarını belirlemek ve onların o kutsal mesleğinin önemini vurgulamak için Öğretmenler günü kutlanıyorsa da bana göre o sözlerin hiç biri hayatın mantalitesi ile buluşmamaktadır. Her ne kadar öğretmenler arasında eskisi kadar kuvvetli bir bağ kalmamışsa da bu gücü yine birleştirmek, güçlendirmek adına çaba sarf edilen söylemler bizleri mutlu etmektedir. Öğretmen ve öğrenci ilişkileri bir erozyona uğramış durumda. Bunu yeniden sevgi, saygı ve dayanışmayı güçlendirmek adına bu günün değerini anlatmak büyük anlam taşımaktadır.